Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

"Bu ne güzel ilaçmış guzum"

"Bu ne güzel ilaçmış guzum"
 

“Heç bişeyim galmadı, Allah seni inandırsın.” Eski toprak Anadolu kadınlarından yaşlı teyze, daha on beş dakika önce yuttuğu, iki tane, renkli bonibon şekerinden sonra tüm ağrılarından kurtulduğunu müjdeliyordu oğlu ile gelinine.


Bu konu üzerine yapılmış bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki “moral motivasyon” denilen şeyin, çok ciddi sağlık problemlerinin, hastalıkların olumsuz etkilerinin bertaraf edilmesinde belirli oranda etkisi var.


İşte bizim yaşlı teyzeye de, doktor ne ilaç verse iyi gelmiyordu. Bir türlü geçmek bilmiyordu karın, omuz, diz ve sırt ağrıları. Biraz da oğlana ve geline nazlanmasından olsa gerek daha da abartıp, oflaması puflaması bir dünyayı tutuyordu.


Çocuklar, bir yakınlarının tavsiyesi üzerine bu yolu da denemek durumunda kaldılar. Aksi halde hayatları iyiden iyiye çekilmez bir hal almıştı.


Marketten aldıkları, renkli silindir kutusundaki bonibon şekerlerden iki tanesini, mutfakta, kutusundan çıkarıp bir peçete üzerine koydular. Yanına da bir bardak su koyup, tepsi içinde ihtiyar kadına götürdüler:


“Bak anacığım, bunu, Mustağfendi’nin Alamanya’daki oğlu Necip getirmiş. Ecnebi malıymış. Senin derdine bire bir geleceğini söylediler” diyerek verdiler.


Yaşlı teyzenin gözleri parladı. Demek ecnebi malıydı ha. İki şekeri de ardı ardına yuttu, bir bardak suyla. Ve daha on beş dakika geçmemişti ki tüm dertler bitmiş, yaşlı teyze, on sekizlik kız gibi sekmeye başlamıştı.


İhtiyar kadının, bu, ilk ilaç macerası da değildi aslında. Daha önceleri, bir keresinde, başım ağrıyor diye gelininin doğum kontrol haplarını içmiş, bir diğer vukuatında da şarbon hastalığına yakalanmış ahırdaki ineklerin ilaçlarını çerez gibi yutmuştu.


Özellikle yaşlılarımızda olmak üzere bizim insanımızda, genelde bir huy vardır, biliriz. Bir rahatsızlık için doktora gidildiğinde, şayet doktor gerek görmeyip de ilaç yazmadıysa ya da yazdığı halde şöyle bir poşet dolusu hap, şurup, iğne olmadıysa; o doktor iyi değildir. Hiçbir şeyden anlamıyor, boşu boşuna devletten maaş alıyordur.


Anadolu’da bazı yerleşim birimleri vardır ki köy kahvelerinde, insanlar birbirlerine sigara ikram eder gibi ağrı kesici hap tutarlar.


“Buyur Recep, iç şurdan.”


“Sağolasın Şoomar’ım (Şıh Ömer), panalgin içmeyeyim dokunuyor. Ben benimkinden alayım.”


“Bak novalgini de ben içemiyom gardaş.”


“Eyi öyleyse, herkeş kendininkinden içsin o zaman.”


Bir apranax fort versem içer misiniz efendim? Hem de 550’lik...

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..