- Kategori
- Felsefe
"Hayatıma anlam katacak birisi olmalı"
“Hayatıma anlam katacak birisi olmalı” diyordu, gözleri uzaklara dalmış, umutsuzca bakan dost yürek.
Oysa, hayatın anlamı kişinin kendinde olmalıdır bana göre. Hayatını anlamlı kılıp yaşarken, bu anlam birisinin ilgisini çekip de, kendince bir şeyler bulup ortak oluyorsa, o zaman hayatına anlam katabilir ancak bir başkası.
Sen hayatın içinde boş bir fıçı gibi oradan oraya yuvarlanıyorsan, kendince hayatı anlamlandırma adına zevklerin, hobilerin, dostlarınla paylaşımların yoksa, hayatına giren birisi sana anlam katamaz.
Hayatın içinde dimdik ayakta durup, üreterek, paylaşarak anlamlı yaşıyorsan, ancak o zaman dışarıdan birisi sana katkı sunabilir. Sende bulduklarını kendince yoğurarak, kendi hayat süzgecinden geçirerek, seninle paylaşırken kendi anlamını da içine katabilecektir.
Yoksa beyhudedir, hayatın kıyısında durup da, hayatına anlam katacak birini beklemek. Biz hayatın içinde bir anlamsak, o zaman buluruz bize anlam katacak yürekleri.
Dizilerden başka kareler yoksa hayata dair konuşabildiğimiz... Hiç şiir kitabı okumamışsak... Felsefe de nedir, yenir mi içilir mi? diye kendimizce dalga geçmişsek... Kişisel gelişim kitaplarına burun kıvırıp küçümsemişsek... Popüler kültürün bir adım ötesine geçememişsek… Evet, hayatımızı anlamsız addedip, hayatımıza anlam katacak birini ararız, bekleriz.
Oysa, hayat o kadar anlamlı ki!...
Kendince keşfedip yaşamaya kalktığında, önce kendinle yüzleşip tanıdığında, neyi sevip neyi sevmediğini bilip, keyif aldığın tatlara zaman ayırdığında, hayatı anlamlı yaşıyorsun demektir. Sen, kendi anlamınla yaşamın içinde dururken, bu anlamda bir zerrecik de olsa kendince bir şeyler bulan birisi ile paylaşımlar, karşılıklı hayata katılan anlamlara dönüşür. Ama önce kişi, kendi hayatının anlamını kendisi yaratmalıdır. Yoksa, her hayatın anlamı sanılan duygu, hayal kırıklığı demektir eninde sonunda.
Hayatımızın anlamını bir başkası yaratamaz bizde. Ancak var olan anlamlar, birbiri ile harmanlanıp, farklı anlamlara dönüşerek destek olur paylaşabilenlere.
İnsanlar da rast gele bir şeyler paylaşıp, karşılıklı birbirlerine anlam yükleyemezler de bana göre. Hayata dair çıkarılan sesteki tınılar ilgi çektiğinde, karşılıklı paylaşım, hayata dair katkı gelir. Hiç kimse sizi, yerin dibine girmek isterken, gökyüzüne çıkarıp da yıldızlarla yarıştıramaz. Uykuya ya da televizyona teslim olmuş yaşarken, hayatınıza kalıcı bir hareket katamaz. Üç gün, beş gün belki onun sporuna, ya da bisiklete binme keyfine, hafta sonu bitmeyen enerjisine ayak uydurabilirsiniz ama, çok az bir yüzde ile sizin hayata dair sesinizdeki tını olmamasına rağmen, hayattaki sesiniz olarak kalabilir.
Hayatımızın anlamı kendi içimizde olmalı. O anlamla etrafımızı kucaklamalıyız. O zaman hayatımıza anlam katacak paylaşımlar var olabilir ancak.
Hayattan işe kaçıyorsak, iş kolik olmayı başarılı olmanın bir kriteri sayıyorsak, bir resim sergisine gitme teklifi nasıl hayatımıza anlam katabilir ki!… O resimlerde kaybolmak, belki de kendimizi bulmak, beyin kıvrımlarımızda farklı düşünceleri yarıştırmak keyfini nasıl keşfedebiliriz ki!...
İş için çıktığımız zorunlu arazi çalışmalarında koştururken, soluklanmak için durduğumuzda, etrafta uçuşan kelebeklere bakıp, görüp, kısacık zaman diliminde tek bir cümle kurarak hayatımızda o renklerin, o zarif kanat çırpışların bir anlama dönüşmesine izin vermezsek... Susuzluktan yanarken, iş gayretiyle yol üstündeki pınarları es geçerek, hayata dair bir damla serinliği kendimize çok görürsek... Hayatımızın anlamını bir başkasına yüklemeyi, bir başkasında bulmayı beyhude umut ederiz.
Bizde olmayan bir anlamı, başkası bize katamaz. Ancak kırıntı halinde de olsa, bizde var olan anlam, paylaşımla görkemli koca bir dağa dönüşebilir.
Bizi baştan yaratacak kimse yoktur. Bizde var olanları keşfedip, paylaşarak büyütüp, anlama dönüştürebilenler vardır.
( Dost acı söyler bazen)