Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '07

 
Kategori
Sinema
 

"Lorenzo uyuyor"

"Lorenzo uyuyor"
 

Sürekli aşk üzerine bir şeyler yazmak, konuşmak isteriz... Aşk'a aşık olmamızdandır belki de... Heyecan, adrenalin, yeni birini hayatımıza girmesi, onun için süslenmek, kokular sürmek, hem kadının hem de erkeğin, her defasında 'sil baştan' gözünü kırpmadan girebileceği bir yoldur. Birçok insan bunu türlü bahanelerle gizler ve çoğu zaman 'aşktan çok sevginin' önemli olduğunu söyler. Bu, aslında kocaman bir yalandır.

Bakın, yine 'aşk' dedim, oysa ki başka bir şeyden bahsedecektim, ama dayanamadım; içimdekiler bir paragraf oluşturdu bile! Dostluktan bahsetmek istiyordum aslında!..

En iyi gününüzde de, en kötü anınızda da yanımızda olan dostlardan... 'Güven' kelimesinin hayatlarımızdaki tam karşılığından... Dostlarla birlikte gidilen tatillerden, yenilen yemeklerden, bakılan fallardan, aşk ıstırabı çekerken avutmalardan, boşanma arifesinde kapısı en çok tıklananlardan... Ne anneler, ne de babalar hayatımızla ilgili her detayı bilmek isterler aslında... Bir tek dostlarımız, yaşadıklarımızın daimi takipçisidirler; ve her ne şekilde olursa olsun hayatlarını bize açarlar.

Dün seyrettiğim "Bir Ömür Yetmez", işte tam bu hisler üzerinden kurulmuş bir film... Dostluğun, bizi lime lime eden şeylerin üstesinden nasıl gelebileceğini anlatıyor. Ama bunu yaparken de insanın gözüne gözüne sokmuyor. Bir İtalyan sofrasında başlayan film, sıcacık ilişkileri anlatırken cıvık bir hal de almıyor... Hani, Türk insanının ısrarlı ikramlarından, ya da rakı-balık keyfinde, birbirinden içten içe nefret eden bir çiftin çıkarcı gülümsemelerinden de yok bu filmde.

Film, tüm defolarıyla birbirini kabul etmiş dostlara yer vermiş. Her ilişkide olduğu gibi dostluklarda da ani çıkışların yaşanabileceğini ve bunun çok doğal olduğununun altını çiziyor. Her ne olursa olsun, önemli olanın, dostunun ve dostluğununun değeri olduğu mesajını veriyor.

"Bir Ömür Yetmez", dostların da zaman zaman bir yün yumağı gibi çözülebileceğinin, ama yine de toparlanıp bir araya geldiğinin bir hikayesi. Filmin gay çifti Lorenzo ve Davide'nin birbirine olan aşkları, bakışlarındaki o derinlik, aslında dostluk temelli bir aşkın önemine vurguluyor. Hele bir sahne var ki; Leonardo ve Davide'nin televizyon seyrederken koltukta uyuklama sahnesi ve ardından yataklarına geçmeleri... Seyrederken dikkat edin derim. O sahnelerde, gerçek bir aşk'ı görüyoruz; kırıntısını değil...

Ve hastane sahneleri... Lorenzo'nun beyin kanaması sonucu hastaneye kaldırıldıktan sonra dostların hep bir arada, günlerce hastane bankında dizilerek oturdukları sahneler... İnsanın yüreğini dağlıyor, ağlatıyor ve dostlarını bir kez daha düşünmesine neden oluyor.

Ölmek, vefat etmek kelimesini bir türlü sevmeyen, belki de kabul edemeyen benim gibiler için de bir sır veriyor film... Lorenzo öldüğünde, Davide'ye bir arkadaşı, "Lorenzo uyuyor" diyor. Ölüm kelimesini ağzına almıyor...

En son birkaç dakikada anlatılanlar ise, başka bir önem taşıyor: dostlarımızla hep aynı şeyleri konuşsak da, aynı şeyleri yapsak da, bunun aslında ne kadar vazgeçilmez ve değerli olduğunu...

Dostluğu, iç içe geçmiş aşkları, bir insanı günahıyla sevabıyla hayatımıza almamız gerektiğini izlemek isteyenler, bu filme hiç düşünmeden gidebilirler.

Gözyaşlarına benim gibi hakim olamayanlara tavsiyem ise, yanlarında bir paket selpak mendil bulundurmaları...

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..