- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
2099 Temmuz'undan mesaj var
o_grito_1893_edward_munch
Tarımsal Farkındalık Dergisi
Köşe Yazarı
23.07.2099 Perşembe
Tarımsal İlaçların Tarihçesi (1900-2100)
Sanırım 21. yüzyılın sonlarına geldiğimiz şu günlerde artık insanlık tarımsal açıdan bazı şeyleri yanlış yaptığımızı itiraf edebiliriz.
Gelin bakalım neyi, nasıl yanlış yapmışız ve nasıl düzeltmişiz:
Tarım ilaçları ya da kimyasal zehirler, insana zarar veren canlıları yok etmek için kullanıldı uzun süreler.
İlk bilinçli olarak kullanılmaya başlandığı
Bu ilk başarılar öyle büyüleyici idi ki canlı öldürücü kimyasallar her alanda kullanılmaya başlandı.
En çok da yeşil devrim (tarım devrimi) sonrası tarım alanında kullanıldı.
1990’
1990’ larda tarım ilaçlarını yoğun olarak kullanmanın, hedef zararlının yanı sıra çevredeki başka canlılara da zarar verdiği iyice anlaşıldı.
İlaç kullanıldığı zaman sadece tek bir canlı çeşidinin bölgedeki nüfusu azalmıyor, bölgenin tüm flora-faunası bu uygulamadan olumsuz etkileniyordu.
2000’ lerin başında gıdalarda ilaç kalıntısı ve gıda güvenliği sebepleri ile tarımsal ilaç kullanımlarına ciddi sınırlamalar, yasaklamalar getirilmeye başlandı.
Çevresel sebepler (belki hala önemi tam olarak anlaşılamadığından) genel olarak ikinci planda kaldı.
2050’ lere gelindiğinde neredeyse tüm kimyasal tarım ilaçları yasaklandı.
Tarımda zararlılarla mücadele yoğunlukla frekanslı kovucular, feromonlar, tuzaklar, koruma perdeleri, kontrollü ışınım, radyasyon gibi yöntemlerle yapılmaya başlandı.
2100’ lere gelindiğinde ise özellikle bitkisel üretimde çeşitli bitki zararlılarının belli oranlarda kontrollü olarak bitkiye zarar verilmesine izin verildi.
Lakin bitki, çeşitli doğal zararlar görmediği sürece kendisi için gerekli bazı savunma kimyasallarını üretmiyordu. Oysa bu tür kimyasallar, insan beslenmesi için çok önemli idi.
Salsilik Asitin Önemi
Bu konuda verilebilinecek en iyi örnek salsilik asittir.
Aspirin diye bildiğimiz mucize ilaç aslında “asetil salsilik asit” tir ve salsilik asit içerir.
Pek çok bitki türü bir savunma mekanizması olarak salsilik asit üretiyor.
Üretilen salsilik asit hasarlı ya da hastalıklı hücrelerin intihar etmesine neden oluyor.
Bu yüzden yüksek seviyelerde salsilik asit içeren meyve ve sebzeler hasarlara ve hastalıklara daha dayanıklı oluyor. Örneğin Malamy ve arkadaşlarının 1990 yılında yaptığı bir araştırmaya göre tütün bitkisi yapraklarına TMV (tütün mozaik virüsü) bulaştırıldığında, yaprakların salsilik asit içeriği 180 kat artıyor.
Ayrıca çok sayıda çalışma, bol miktarda sebze ve meyve tüketen insanların daha az kalp krizi geçirme ve kansere yakalanma riski taşıdığını gösteriyor.
Salisilat eksikliği özellikle insanlarda geç dönemde oluşan hastalıkları tetikliyor ve yıkıcılığını, yıpratıcılığını arttırıyor.
Salisilat pek çok vitaminin enzim kofaktörü (Enzimlerin yapısında yer alan ve etkinlik göstermeleri için gerekli olan yan gruplar) Yani vitaminlerin hücrelerimizde belli biyokimyasal reaksiyonların oluşmasına yardımcı olmasını sağlıyor. Salisilat aynı zamanda bir antioksidan. Ve insan vücudunda doğal olarak üretilemiyor. Dışarıdan alınması zorunlu. İşte tüm bu sebeplerden salisilat 2020 yılında “S vitamini” olarak ilan edilmiş.
Yine
Doğal Yollara Dönüş
Ancak görülmüş ki taşıma su ile değirmen dönmüyor. Çünkü araştırdıkça anlaşılmış ki sadece salsilik asit değil; jasmonik asit, etilen ve bunun gibi daha başka pek çok kimyasal, bitki için gerekli doğal şartlar mevcutsa, bitki çevre koşullarına kendi imkânları ile karşı koyup sonunda meyvesini üretebiliyorsa doğal olarak meyvede oluyor. Zaten hepimiz biliriz ki doğal meyveler daha lezzetli olur.
Bir atasözünün dediği gibi: “Acı yok, kazanç yok.”
Doğada bu vitaminin (ve bitkinin ürettiği daha birçok kimyasalın) ana kaynağı varken, zararlıları birçok başka yolla kontrol altına almak mümkünken ve öldürücü kimyasallar sadece hedef zararlıya değil tüm çevredeki doğal hayata zarar veriyorken, tarım ilaçlarında diretmenin anlamı var mıydı?
Sonuçta 2100 yılına yaklaştığımız şu günlerde tarımda tarım ilaçları kullanılmıyor. Canlıların zehirle öldürülmesi yoluna gidilmiyor.
Böylece:
- Yediğimiz meyve ve sebzeler eskisine göre çok daha lezzetli
- Yediğimiz meyve ve sebzeler eskisine göre çok daha sağlıklı.
- Benim karnım doyacak diye bir tarım işçisinin ilaçlama yaparken zehir yutması gerekmiyor.
- Benim karnım doyacak diye yiyeceğim ürünün yetiştiği bölgenin doğal hayatını yok etmeye sebep olmuyorum.
Kaybedilenler belki yerine çok zor gelir ancak 2000 yılı insanına göre 2100 yılı insanı birçok hatadan dönmüş durumdadır.
2099 dan gönderilen yazı burada bitiyor sevgili milliyet blog yazarları.
Sizlerler paylaşmak istediğim bu yazıyı, Antalya ili'nde yayınlanan GELECEK TARIM adlı dergi de okudum.
Bu yazıyı GELECEK TARIM dergisine gönderen kişi:
Hakan Ozan Erzincanlı
Ziraat Yüksek Mühendisi
www.tarimsal.com
Böyle bir yazıyı yazmasının nedenini ise şöyle açıklamış:
İşte 2099 yılının bir yaz ayında “Tarımsal Farkındalık Dergisinde” sayın Manolya Biçerdöver tarafından yazılabileceğini düşündüğüm bir makaleyi yukarıda sunmaya çalıştım.
Gelecek makalemde, yine 2099 yılında yazılabilecek 1900-
Belki bu makaleler yolu ile o gün yapılacakları daha bugünden yapacak cesarete sahip oluruz.
Zhuge Liang’ ın sözü, konu hakkında fikir verebilir:
”Akıllılar dövüşmeden önce kazanırlar, cahiller kazanmak için dövüşürler.”
2099'dan gönderilen bu yazı için:
Teşekkürler Hakan Ozan Erzincanlı
Teşekkürler GELECEK TARIM -Antalya
2008 de yaşayanlar bu yazının değerini algılayabilir ve gerekli önlemleri alırsa
neden dövüşmeden önce kazanmayalım ki?