Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Kasım '13

 
Kategori
Öğretmenler Günü
 

24 Kasım "Kimsesiz yürüdük biz bu yollarda"

Yıl 1961.Karlıova'ya gidecek kamyon, yük ve yolcu bekliyor." Saati değil günü bile belirsiz" desem, yaşamadığınız için inanamazsınız.

Sürücü "haydi, atlayın" deyince,sekiz, on kişi kamyonun kasasına tırmandık. İlkokul yıllarımdan deneyimli olduğum için zorluk çekmedim.Şoför mahallinin arkasındaki demirlere tutundum. Bir sure düz ovada gittikten sonra, yollar daralmaya virajlar tehlikeli olmaya başladı. Üstelik karanlık da iyice bastırmıştı.Birden önümüzde kımıldayan karalı ,beyazlı birşeyler gördüm. Ardından yalvaran bir ses:"kurban olayım bunlar telef olacak, bizi al..." Kısa süren bir konuşmanın ardından, koyun sürüsü yolcuların yanına taşınmaya başlandı. Kucağına alan yukarıya kaldırıp, yanıbaşımıza bırakıyorlardı. Hayvanların bitkin oldukları her hallerinden belliydi.

Bir an için yaşanan olayın yöresel ve sosyolojik boyutlarını unutup, hem de kendimi insan yerine koyarak"ne yani hayvanlarla mı gideceğiz" deme çesaretini gösterdim. Benim bu çıkışıma aşağılardan bir ses"kim bu adam, ne diyor" şeklinde tepkide bulundu. Hepimiz sus, pus olduk. Nedense olay büyümeden yola devam etmeye başladık. Sıkıntılı yolculuklar yapmıştım ama,koyunlarla kucak kucağa olanını ilk kez yaşıyordum. Her şey bir yana, burnumun henüz alışmadığı fakat ileride aşina olacağim koyun kokusu ilk aşamada epey ağır gelmişti.

Karlıova küçük bir ilçeydi. O akşam hacı'nın pireli otelinde hiç uyumadan sabahladım. Ertesi gün tüm işlemleri tamamlayarak ve de okul müdürü olarak, Kızılçubuk köyünün yoluna koyuldum. Altı saat sürecek bir yolculuğa ilk kez çıkıyordum. İçimdeki meslek tutkusu her zorluk karşısında biraz daha dayanıklı olmama yardim ediyordu.

İlk durağım, Viranşehir oldu. Orada tatlı bir sürprizle karşılaştım. Okul müdürü Hüsamettin tanıdık biriydi. Biraz dinlenip, ilk taktikleri aldıktan sonra yola koyuldum. Yolum, Piri Suyu vadisinde inişli çıkışlı ve cılız söğüt ağaçları arasından uzayıp gidiyordu. Yaklaştıkça heyecan basıyor, köylüler tarafından nasıl karsılanacağımı merak ediyordum.

Biraz önce söğüt ağaçlar arasından gördüğüm,yıkık dökük damların bulunduğu yere varmıştım. Etrafta kimsecikler yoktu. Boşuna umutlanmışım. Hemen okulu sordum. Henüz temel aşamasındaki bir çukuru gösterdiler. Bir süre dere kenarlarında ders yapacak daha sonra da bir ahırı okul olarak kullanacaktım...

Okul ilk kez açıldığı için devam konusu problem oluyordu. Veli,"hoca ben bu çocuğu senin için mi yaptım. Çocuk bana lazım, hayvanların peşinden gidecek" diyebiliyordu. Her sabah yarım saat kovalamaca yaşadığım halde 62 mevcudu bir arada göremedim.
 
İğne yapmayı bildiğim için, bir çanta penisilinle gelmiş, karlı ve yolsuz kış aylarında bir çok hastanın duasını almıştım.

İkinci yılımın başlarıydı. Komşu köyden iki afacan çocuk, yanıma yaklaştı. İçlerinden biri,"bunu size öğretmenim gönderdi"diyerek, elini pantolon cebine sokup çıkarması aynı anda oldu. Bir kağıt parçası görünürken, bir miktar buğday tanesi de yerlere serpildı.

O kağıt, kaderimin dönüm noktası, resim öğretmenliğimin ilk işaretiydi. O da 26 yıl sonra bitti... Şimdi resim sanatını sürdüren bir emekliyim.

Bugün 24 Kasım, bulunduğumuz yerin hala gerilerde olduğunu görerek; kutlanacak bir şey aramaktan çok, sorumluluğumu sorgulamak isterim.

 
Toplam blog
: 163
: 1230
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1941 yılında Trabzon'da doğdum. 1961 Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulunu bitirdim. 1965 A..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara