29 Marta doğru partilerin seçim stratejileri

Seçim döneminin sonuna doğru geliyoruz artık yavaş yavaş. Genel bir değerlendirme ve analiz yapmanın zamanıdır her halde. Partiler seçimlere çok farklı taktiklerle hazırlanıyorlar. Sırasıyla partileri inceleyelim.

AKP, bütün seçim çalışmalarını adeta Recep Tayyip Erdoğan’ın üstüne kurmuş vaziyette. Adeta ortada parti yok, Erdoğan var diyebiliriz. Kuşku yok ki Erdoğan olmasaydı bu gün AKP bu günkü noktada olamazdı. Erdoğan’ın seçim stratejisi adeta en iyi savunma hücumdur üzerine kurulmuş vaziyetde. Ayrıca topu çevirme ve zaman geçirme üzerine kurulmuş bir seçim stratejisi var. Kuşku yok ki krizin etkilerini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı günler biran önce geçsin ve ekonomiye ilişkin rakamlar açıklanmasın stratejisini uyguluyor. Ve mümkün mertebe işsizlik, yoksulluk, ekonomi haricinde olabilecek her türlü polemik Erdoğan’ın hanesine artı olarak yazılıyor. Seçim konuşmalarında Baykal ve Bahçeli’nin alternatif olamayacağı, geçmişte de beceriksiz oldukları, ülkenin durumunun geldikleri zamana göre çok iyi olduğu, ekonominin büyüdüğü, işsizliğin diğer ülkelerde de olduğu ve küresel kriz nedeniyle bir miktar işsizlik artışı olduğunu söylüyor. Ayrıca diğer adayların fazla miting yapmadıklarını, halktan uzak olduklarını, Sivas’ın doğusuna gidemediklerini , halkın kendi dönemlerinde refah ve zenginlik artışıyla karşılaştıklarını ve ihracat rekorlarının kendi dönemlerinde rekor kırdığını, gsmh rakamlarının 230 ml$ dan 750ml$ a çıktığını, CHP ve MHP nin yandaş medyayla doğan grubuyla kendisine haksız yere saldırdığını ve krizi abarttıklarını, ergenekonla ve çetelerle mücadele ettiklerini, davos ve onurlu dış politika izledikleri üzerine bir seçim stratejisi uygulamaya devam ediyor.

CHP ise mümkün mertebe adaylar üzerinden seçimde başarılı olmaya çalışıyor. İstanbul da Kılıçdaroğlu, Ankara da Karayalçın, İzmir de ise Kocaoğlu pek Baykalı katmadan seçim çalışmalarına devam ediyorlar. Baykalın seçim stratejisi ise daha sonuç almaya dönük diyebiliriz. Gittiği her mitingde işsizlik üstüne vurgu yapıyor. Tarım, esnaf ve işçinin durumunun ne kadar bozuk olduğunu geçen dönemde yaşanılan kısmi refahın borç ve özelleştirilme nedeniyle olduğunu, ekonominin üretimden ziyade ithalat ve düşük kura dayandığını anlatıyor. İşsizlikten ve ekonomiden sonra deniz feneri yolsuzluğu, dokunulmazlıkların kaldırılması, Erdoğanın halkın önüne çıkmaktan kaçtığı, ekranda canlı yayına çıkamadığını, valileri seçim çalışmalarında kullandığını ve yardımların sosyal amaçla değil oy amacıyla yapıldığını söylüyor. Arada birazda polemik ve üslüp üzerine de daha çok hodri meydan niteliğinde konuşuyor.

MHP de ise Ankara da Mansur Yavaş rüzgarı yanında milliyetçi bir dalga ile oy artışı bekliyor. Bahçeli mitinglerinin hepsinde Akp nin bölücülük yaptığını insanları 36 etnik parçaya ayırmaya çalışmasını ve trtşeş gibi açılımların çok zararlı sonuçları olacağını anlatıyor. İşsizliğin Akp döneminde arttığını , ülkenin Brüksel ve waşingtondan yönetildiğini, krizin teğet geçmediğini, yandaşlarını teğet geçtiğini, ekonominin yıkım yaşadığını, halkın bu seçimde yaşanılanlara olan tepkisini göstermesi gerektiğini ve bunun fırsatının halkın elinde olduğunu , Erdoğanın gündemi saptırmaya ve gerçek gündemden kaçmaya çalıştığını anlatıyor meydanlarda.

Bu arada SP ise Numan Kurtulmuş ile yeni bir ivme kazanıp alternatif pozisyonuna geçmeye çalışıyor. Diğer partilerle ve özellikle Akp ile ‘arada fark var’ sloğanıyla öne çıkmaya çalışıyor.

DTP ise daha ziyade bölgesel çalışmalara ağırlık veriyor. Kürt kimliği üzerine referandum niteliğine getirmeye çalışıyor seçimi.

Bakalım bu stratejiler nasıl bir sonuç ortaya çıkaracak. Sonuçlara ilişkin tahminleri bundan sonraki yazıda değerlendirelim. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=169324