- Kategori
- Eğitim
Ah şu çocuklar -2-

Nasıl bir ebeveyn portresi çizeceğimize karar vermeliyiz. Ve bu karar çok bilinçli bir muhakemenin ürünü olmalı. Pasif ebeveynler, saldırgan olanlar, sürekli yönetmeye çalışanlar grubunda mı yer alacağız, olumlu ebeveynler safında mı? Gerçekten de karar bizim.
Tutarlı ve kararlı olmalı iken yeri geldiğinde, kendimizi inkar etmeden esneyebilmeliyiz. Ona ve kendimize koymuş olduğumuz kurallarımız; basit, net, kesin ve yapılabilir olmalı. Yavrumuza seçme şansı tanımalıyız.
Hatalarını nasıl telafi edebileceğini öğretmeli ve sorun çözme teknikleri konusundaki yeteneklerini geliştirmeliyiz.
Birden çok çocuğa sahip isek kesinlikle ayrım yapmamalı, adil olmalıyız.
Tutum ve davranışlarının muhtemel olumsuz sonuçları ile yüzleşmelerini ve sorumluluk alarak, bu olgunluğu taşıyabilme psikolojilerini sağlamalıyız.
Bir konu ile ilgili olarak ceza vermemiz gerektiğinde, fiziki müdahale olarak, çok nadir olmak üzere, illa gerekiyorsa, sadece poposuna bir şaplak atabiliriz. Ama asla yüzüne vurmamalıyız. Çünkü yüzü, O’nun kişiliğidir.
Hadi bir düşünün, sıkça yaptığımız hatalar, bakın ne kadar çok: Yargılamayın onları. Kendinizden bahsederek mesajlarınızı öylece verin, sorgulamayın. Olumsuz cümle kurmaktan kesinlikle kaçının, tehdit etmeyin. Teşhis koymaktan, emir ve ahlak dersleri vermekten lütfen vazgeçin. Bunların, inanın hiçbir yararı yok.
Onlar o kadar güzel ve sımsıcacıklar ki. Dinleyin onları. Sabahlara kadar dinleyin gerekirse. Örnek olun. Unutmayın ki çocuklar, sizin söylediklerinizden değil yaptıklarınızdan öğreneceklerdir.
Arkadaşlarını mutlaka tanıyın. Hayır cevabına muhatap olmayı da, hayır diyebilmeyi de öğretin. Konuşun onlarla. Göz teması ve tensel temas kurun konuşurken. Ayakta durarak ve onlara tepeden bakarak konuşmayın. Çömelin, göz hizalarına gelin. Büyüklük taslamayın onlara.
Açık olun. Dürüst olun. Öğrenmesine yardım edin. Hata yapmasına izin verin. Unutmayın, en kolay öğrenme yolu, hata yapmaktır.
O’nu dinleyin lütfen. Kendinizi O’nun yerine koyun ve düşünün. Kişi, dinlenmediğini hissettiğinde; değersiz olduğunu, anlaşılmadığını düşünür ve mutsuz olur değil mi?
Bakın, tüm samimiyetimle söylüyorum. Fizyolojik sağlık problemlerinin ve temel vücut ihtiyaçlarının dışında; çevrenizde ve evinizde, ne kadar ağlayan, mızmızlık yapan ve huzursuzluk çıkaran, hani o birçoğumuzun ebleh tabiri ile “illet çocuk” varsa, tek müsebbibi bizleriz. Biz anne-babalarız.
Hadi batırın iğneleri kendinize. İnanın çuvaldızlara gerek kalmayacak. Kalsa da batıramazsınız zaten, mis kokulu, ipek tenlerine.
Düşünün, düşünün, hissedin ve ağlayın hadi...Korkmayın kimse sizi ayıplamaz !
@Serinin ilk yazısı “Ah Şu Çocuklar -1-“: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=77439
@Geçen sene bugün “Gazi Üniversitesi Sınıfta Kaldı”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=14996