Kadın durmadan bağıran oğluna sertçe bakarak elindeki cips paketini haşırdata haşırdata açtı. Kıvırcık kumral saçları terden alnına yapışmıştı. Annesi biraz önceki kızgınlığı çıkan rüzgâr ile süpür..
Onu, Anadolu’ nun gözlerden ırak bir ilçesinde tanıdım… Sarp arazileri olan, yolunuz düşmese varlığından haberdar dahi olamayacağın..
Gündüz, güneş ışığının peşinde, trenin ve demiryolunun en güzel görüntülerini yakaladıktan sonra, bir de bunu gece çekimleriyle zenginleştirmek ve önümüze nasıl bir dünya serileceğini görmek istiyo..
Kasabanın toprak yolunda bir toz bulutu içinde, ağır aksak süzülüyordu emektar minibüs… Görenler gökyüzünde bulut üzerinde mi yoksa yeryüzünde mi ilerliyor; karıştırırlardı… Onun yo..
Kapıdan çıktığında, nereye gideceğini bilmiyordu… Ama biraz yürüyüş; parkta bir mola ve ardından her zamanki kafede bir kahvaltı kendine gelmesini sağlayabilirdi… Yaşasın rutinlerim..! ..
Çok uzaklarda, kayalık bir adacık da, küçük bir çam ağacı yaşarmış. Çok yaşlıymış. Muhtemelen denizlerin ötesindeki bir ülkeden, dalgaların taşıdığı bir tohumdu. Mucize eseri olarak..
Evde her zamankinden farklı bir hareketlilik vardı. Kirli çamaşırlar havalarda uçuşuyor, tabaklar ve çanaklar yerlerde parende atıyordu. Bunları hizaya sokmak isteyen elektrik süpür..
Zaman geçmek bilmiyordu. Her zaman buluştuğumuz bu parkta… Bu şekilde!... Hiç hayal etmemiştim. Seçtiğim kuytuca köşede iyice gizlenmiştim. Dışarıyla aramda ..
Şehir envai çeşit renkte kurdelalarla süslenmişti. Kırmızılar, maviler, morlar….. Kendini bir masal aleminde hissetmek işten bile değildi. Bu kurdelalardan oluşan gökkuşağının üzer..
Güne başlayabilmek için enerjimi bir türlü toparlayamıyorum. Üzerimden sanki tır geçmiş. Yorgunum, çok yorgun. Ayakta duracak dermanım yok. İçimdeki iskeleti çekip almışlar sanki. Ha yığıldım,..
Kendinin farkında olmakla başlar herşey. Akar giderken birşeyler insan tutunmak ister hayata. Bu..