Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

24 Haziran '07

 
Kategori
Gezi Rehberleri
 

Ağva

Ağva
 

Ağva, İstanbul’dan yaklaşık 100 km uzaklıkta. Oraya ulaşabilmek için Şile’nin içinden geçmek zorundasınız. Yani yeni yapılan yoldan gidilirse iki saat kadar sürüyor ama Polenezköy’den dolaşırsanız yol iki katı gibi artıyor. Biz Polenezköy’den gitmeyi tercih ettik. Yol inanılmaz güzel ve serindi. İki yanda ağaçların yeşilliği ve gölgeliği bazen yolun üzerine kadar eğilen ağaçların birleşimi mükemmel görünüyordu.

Arabayı kullanan adam, arkada yolun uzunluğu sebebiyle vızlamaya başlayan, iki ablasının birer tane kızlarını sakinleştirmek için elinden gelen sabrı göstermesine rağmen kız kısmını bilirsiniz, hiç susmaz ve ikna olmazlar. Susun da manzaranın tadına varın diyorum yüksek sesle "Biz senin gibi huzur aradığımız yaşlarda değiliz" diyerek gülüyorlar. Biri küçük kızım diğeri kız kardeşimin büyük kızı. Ablamın oğlu İbrahim her zamanki olgunluğuyla sadece gülüyor kızlarla benim dalaşmalarıma. Elini uzatıyor arkaya bende sevgiyle tutuyorum. Ellerimizi iki kere sıkma "Seni Seviyorum" demek bunu hepimiz biliyoruz artık. Bunu seneler önce ben uydurmuştum.

Lise birdeydim ablam onu doğurduğunda, öyle çok dua etmiştim ki doğmadan önce sağlam doğsun diye. Ablam teyzemin oğluyla evli de. Sapasağlam olmasında benim dualarımın payı ne kadar bilmiyorum, şükürler ediyorum varlığına.

Arabayı kullanan adam George Clooney’den daha yakışıklı, yemin ederim bana öyle gelmiyor herkes öyle söylüyor. İlgilenenler olur diye ayrıntı yazıyorum, 37 yaşında, uzun boylu, spor yapıyor, saçları var göbeği yok, tertemiz bir kalbi (şu an boş) var her açıdan, her gün dua ediyorum, karşısına kadın gibi bir kadın çıksın, çıksın da onun da çocukları böyle zırlasınlar ben onlara da bağırayım diye. O benim erkek kardeşim diye övünüyorum elbette. Kız kardeşlerimde benim için çok değerliler kendileri yok diye es geçmek istemiyorum onları.

Kardeşim, bir kız bir erkek iki yeğenim, küçük kızım ve ben denize gidiyoruz günü birlik. Şile ile Ağva arasındaki yolun güzelliğini anlatmayı nasıl becerebilirim inanın bilmiyorum. İki taraftan bol ağaçlı, Hansel ve Gratel’in kaybolduğu orman yoluna benzetirim her geçtiğimde. Kumsal alabildiğine uzun ve sapsarı incecik kumlu. Denize tatlı akarsu suyu akıyor. Küçük motorlarla seyehat ediliyor akarsuyun içinde ve mutlaka binin derim çünkü keşke binseydik diye içinizde kalıyor sonra. Yemyeşil bir dağ var denize baktığınızda sağ tarafınızda. Gözleriniz güzellik arıyorsa hoş ve güzel bir manzara ama özellikle kumsalın temizliği için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. İnsan sezon başlamadan önce, tırmıklı bir traktörü birkaç kere kumsalda gezdirirdi o çeri çöpü toplamak için. Kimseye bir şey söylemiyorum, Belediye Başkanı’na söylüyorum, o neydi öyle Allah aşkına. Hele oy mevsimine çeyrek kala.

Manzara, güvenli ve sakin bir deniz, kumsal ve kum özelliğinin hepsi çok güzel. Hep aynı, aşağı yukarı birbirine benzeyen kıyı kasaba görüntüsü aslında. Fener’i, kayaları, yeşili-mavisi, PTT’si, esnafı, jandarması ama bana temiz görünmedi Ağva çünkü temiz değildi sahili. İnsan kalabalığını çıkardım manzaradan, çöpleri ve kumsalı temizlettirdim, her yanı suladım tozlar yatıştı, dükkanları temizlettirdim esnafa, yeniden baktım Ağva’ya. Mükemmeldi inanın, hele hafta içini hayal edince daha da güzel göründü bu sefer gözlerime.

Bizim beceremediğimiz konulardan biri yapılaşamamak ya da çok iyi becerdiğimiz en iyi konu çinkin yapılaşma. Ancak bu kadar çirkinleştirilebilir doğa ve yeşil insanlar tarafından. İki tuğla biraz harç istediğin yerde istediğin şekilde koy üst üste ve de sıva ve boya hak getire. İnanılmaz güzel dağ ve çiftlik evleri de gördük yalan yok. Asıl sorun şehircilik ve planlama konusundaki eksiklik bana göre. Herke kendi bildiği biçimde takılmış onun için karmakarışık bir manzara yeşillerin içinde.

Piknik sepetimin içinde sabah kızartılmış sigara börekleri, kakaolu kek, peynir-zeytin, ekmek, termosta çay, çekirdek, çöp torbalarım, tek kullanımlık örtüm hepsi tamam. Kızlar yüz vermiyorlar sepettekilere, kötü hamburgerlerden yana kullanıyorlar tercihlerini. Yolunuz düşerse sahilde sakın hamburger yemeyin (zaten sevmem) çok kötü yapıyorlar, ekmekler de bayattı üstelik. Denizde yüzdükçe acıkıyorlar ya da sırf eylem olsun diye yeme-içmeler galiba. Ne zaman ciddiye dönse konuşmalar iki kız cıvıklaştırıyorlar esprileriyle konuları, kızıyoruz ama yine de gülüyoruz söylediklerine.

Dönüş yolunda, yolumuzun üzerinde Yeniköy’de kahve içmek niyetindeyiz. Gittiğimiz mekanda bir ısrar bir ısrar kabul ediyoruz mecburen. Oltayla tutulmuş istavrit ve salata yiyoruz köy ekmeğiyle. Ellerimle yaptığım salata nasıl lezzetliydi anlatamam. Bahçedeki erik ağacının tepesine çıkıp topluyorum erikleri eve götürmek için. Kiraz ve vişne yiyoruz dallardan evet yıkamadan yedik ve ölmedik bakın. Hesap çok ucuz geliyor, sadece gülüşmeler. Kuzenimin kocası o köyde doğmuş. Her hafta sonu oradalar. Gidin diye adres versem nasıl olur bilemiyorum, kızarlar mı acaba?

Benim söylediğimi söylemeden gidin isterseniz. Kime sorsanız Azize-Dursun Bektaş’ın evi hangisi diye gösteriyorlar nasıl olsa. Kirazlar nasıl kocaman, vişneler tadından yenmiyor inanın. Ayrıca hortumdan su içmenin tadını özlemişim. O köyde sonradan talan edilmiş Ermeni mezarlığı var giderseniz mutlaka ziyaret edin. Ve manzara hepsinin üzerinde nefes kesici görünüyor, akşam saatleri kuşlar niye o kadar coşuyorlar inanın anlamadım. Halbuki ben kuş dili bilirim ama Boşnak köyü olduğu için kuşlar yabancı dil kullanıyorlardı o yüzden anlayamadım herhalde.

Sırtımın güneş sızısı yüzünden biraz canım yansa da aile olmanın, her şeye rağmen hayatın güzelliğinin şükürlerini ederek kapatıyorum gözlerimi geceye. İçimde başka bir sızıysa büyük kızım ve annem de olsaydı keşke diye.

Koruma faktörlü sütlere rağmen anlamadan bayağı bir haşlandık. Maksat muhabbetse eğer her şeye rağmen çok ama çok güzel bir gündü. Gidin ve görün derim ben, belki siz gidene kadar ne kadar şirin ve güzel bir kıyısı olduğunu fark eder Sayın Belediye Başkanı kasabasının.

İnternette Ağva resmi bulamadım Akçakoca’nın resmini koyuyorum kusura bakmayın ikisi de Batı Karadeniz sahili ne de olsa

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..