Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '09

 
Kategori
Siyaset
 

Ahmedinecad özgürlüğü ve İran'ın olmayan medeniyeti!

Ahmedinecad özgürlüğü ve İran'ın olmayan medeniyeti!
 

Malum, son günlerde İran seçimleri tartışılıyor. Bizde bir taraf hem Amerika’ya kafa tuttuğunu, hem de İslam’ın en güzel yorumunu temsil ettiğini sandıkları Mahmud Ahmedinecad’ın, diğer taraf ise reformculuğu nasıl bir reformculuk pek belli olmasa da en azından yenilik isteyen kitleyi arkasına katmayı başarmış Mir Hüseyin Musevi’nin ardında.

Ahmedinecad’ın kazanmasına büyük ölçüde sevinmiş görünen bir köşe yazarının Ahmedinecad’ın rakibi Musevi’nin eşinin ülkenin başka türlü günlerinde bir zamanlar İran’daki en güzel bacağın sahibi hanım olarak kabul edildiğini, Batılıların da Musevi imgesinin bu tür yönlerinin peşine düştüğü, açılıp saçılma reformu istemeyen İranlıların da Ahmedinecad’ı haklı olarak yüzde altmışla ödüllendiriverdiğini anlatan bir yazısını okudum.

Bir düşünce yapısının yıllardır yanlış tarafından ele alarak halkı kandırma nesnesi yaptığı bu açılma/kapanma-özgürlük meselesinin artık farklı algılanabilmesini ümit etsem de böyle sağlam bir demagojik dayanağın taraftarlarınca hiçbir zaman feda edilemeyeceğini iyi biliyorum.

Fakat yine de, belki bunu hala böyle düşünmemeyi başarabilmiş bir iyi niyetli yazıyı görür de bir de gerçeği düşünüverir diye hatırlatma gereği duyuyorum:

Bizim safında durduğumuz şey kapanmaya karşı açılmak değildir.

Çünkü önemli olan açılmak, kapanmak değildir.

Kara çarşaf, türban, baş örtüsü, peçe, burka, mini etek, düşük bel, bikini giymek değildir.

Önemli olan özgürlüktür.

Modern toplumları ve Türkiye’yi şeriatlı İslam toplumlarından özgür kılan, bu toplumlarda insanların daha açık kıyafetler giymesi, mini eteğin ve dekoltenin bol görülmesi değildir.

Bu toplumları özgür kılan giyimde bizzat “özgürlüğün” olmasıdır.

İsteyenin mini etek, isteyenin kot pantolon, isteyenin kara çarşaf, isteyenin cübbe, isteyenin rahibe elbisesi giyebilmesi, isteyenin koyu muhafazakar bir hayat yaşayıp isteyenin kendine başka türlü hayatlar ve değerler seçebilmesidir.

Bu seksen yıldır sürüp giden klişeyi aşmak bu kadar mı zor?

İran’a kızmamızın sebebi kadınlarının tesettürlü olması değil, tesettürlü olmak istemeyen kadınlarına devlet zoruyla örtü taktırılmasıdır!

Ahmedinecad zihniyetinin alternatifi herkesin sokaklarda uygunsuz kıyafetlerle dolaşması, giyenlerin dinsel ve geleneksel nedenlerle gerekli gördükleri örtülerini çıkarmaya zorlanması değildir.

Sayısı bir tane bile olsa, örtünmek istemeyen bir kadının örtünmeme tercihini kullanabilmesidir, mesele budur. Kalanların hepsi istediği gibi giyinsin, kimse bununla uğraşmanın derdinde değildir.

Ahmedinejad’ın reformculara karşı zafer kazanmasını bu sebeple desteklemenin, muhafazakar İran halkının istediği oldu demenin anlamı yoktur; çünkü onların istekleri demokratik bir toplumda da gerçekleşecekti; mesele hep istemedikleri olan, istemedikleri yaşamlara zorlanan insanların çektikleri zulmün kandırmacasız, demagojisiz gerçek “özgürlükle” sonlanmasıdır.

Bu arada, İran medeniyeti denilen şeyi Türk medeniyetiyle kıyaslamak dahi abesle iştigaldir, İran sevdalılarına bunu da bir kez daha hatırlatalım.

İran medeniyeti nasıl büyük bir medeniyetse hiçbir ciddi yıkıma, savaşa, zulme uğramadan kendi isteğiyle geldiği yer, insanlarına özgürlüğün ne olduğunu tahayyül etme şansı bile bırakmayan, genç kızların bekaretinin öbür tarafa saf gitmesinler diye taşlanmadan önce cellatlar tarafından bozulduğu, müzik dinleyenlerin kırbaç yediği, kadınlara sokakta yürürken bir tarafın oynuyor “resmi” diye dayak atıldığı, kadınlar gibi başta Azeriler olmak üzere bütün azınlık vatandaşlarının akla gelmeyecek zulüm ve hakaretlerle karşılaştığı, sokakta hak aramanın, emeği ve insan canını savunmanın en ağır şekilde cezalandırıldığı, Doğu’sundan Batı’sına, emperyalistinden ezilenine ismini duyduğunda bütün dünyanın yüz buruşturduğu bu yerdir!

İran bu demokrasi, insanlık ve özgürlük ihanetlerinden vazgeçip yeni bir yola evrilmedikçe, ne Pers, Sasani vs. imparatorluklarının dünyaya verdiği, coğrafyaları ve sürelerine göre pek az değerle, ne beş yüz yıl boyunca “ben Allah’la birim, Allah benle birdir, fenafillaha vardım, huş yolundan geçtim” de tökezleyen, onun da hiçbir örneğinde Anadolu topraklarından feyzli Mevlana’nın yanına yaklaşamayan edebiyatıyla, ne de Rusların bölgesel çıkarları gereği desteğinde geliştirmeye çalıştığı yeni savaş teknolojisiyle büyük medeniyet sayılabilecektir.

İran medeniyetinin (!) bugün bize en büyük faydası, benim gibilerin onu gördükçe, başı açığıyla, türbanlısıyla, çarşaflısıyla, laikiyle, az laiki, çok laikiyle, Tayip Erdoğan’ı, Deniz Baykal’ıyla, ülkemin her insanından ve milletimin her bireyinden biraz daha gurur duymamızı, onları her yönüyle daha çok sevmemizi ve takdir etmemizi sağlamasıdır.

 
Toplam blog
: 108
: 2011
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

İsmim Burak Çapraz. Buraya başladığımda 21'dim, öğrenciydim. Bir okul bitti ama hala öğrenciyim. İl..