Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '13

 
Kategori
Aile
 

Aile candır

Aile candır
 

Ailemiz, en sosyal mekanımız iken  zaman içinde bir de sosyal medyamız oldu. Hal böyle olunca,  ailemiz gibi bu yeni oluşum da vazgeçilmezlerimiz arasına girdi. Arkadaş listemize bir de facebook ve tweeter dostlarımız eklendi. Her ne kadar bazılarını hiç görmesek de ailemizin bir ferdi gibi gözlerimiz arar oldu. Çünkü bir kısmıyla sanaldan gerçeğe taşınan dostluklarımız gerçekleşti. Her klavyenin arkasında; düşünen, duyguları olan gerçek insanların var oluşu heyecanlandırdı bizi. Bizim yazdıklarımız ve onların yazdıklarıyla tarihe kalıcı notlar düşüyorduk. Gün içinde gelişen olayları anında takip ediyorduk.  Sonuçta her yenilik, hayata yeni bir bakıştı. Ne de olsa gelişen teknolojiye ayak uydurmak gelişimin ta kendisiydi. Lafı fazla uzatmayayım ve konuya geçeyim isterseniz.

Dün Facebook'ta, arkadaşlarımın paylaşımlarına göz gezdiriyordum. Genç Azeri bir kardeşimin sayfasındaydım. Yavrusunun, salıncaktaki anını görüntülemişti. Yüzümde sıcacık bir tebessüm oluşuverdi. Küçücük parmaklarıyla nasıl da sımsıkı tutuyordu salıncağın o iki demirini. Düşündüm uzun uzun. Düşmekten o çağlardan beri korkuyorduk. Onun içindi o sıkıca kavrayışlar. Çünkü; düşüşler kanatıyordu dizlerimizi ya da başka yerlerimizi. Hani şu üfleyince geçeceğine çocuk saflığıyla inandığımız yaralarımız ve sonu gelmez yaramazlıklarımız. Ah o unutamadığımız çocuksu yanlarımız.

Resme bakarken içimdeki ses, bana şu cümleleri yazdırdı. “Önce salıncak demirleri sonra sımsıkı tuttuğumuz anne ve babamızın eli derken kendi ayaklarımızın üzerinde durma vakti geliyor. İşte o zaman nasıl da özleniyor  çocukluk çağları değil mi?”.

Bir süre sonra cevap geldiğini gördüm. Okuduğumda gözlerim nemleniverdi.  Bana, “Gerçekten de öyle. Ama büyüdükten sonra da ana ve babamızın dallarına tutunuyoruz. Hayatta oldukları ve her ne olursa olsun arkamızda oldukları için Allah onlara uzun ömürler versin” diyordu. Yerden göğe kadar haklıydı. Aile sevgisi ve dayanışması hiçbir zaman bitmezdi.

Ana ve babalarımız; gözümüzü açtığımız andan itibaren ilk etkilendiğimiz kişiler.  Gelecekte nasıl bir ebeveyn olacağımız konusunda bize rol modeller. Hayat bilgisi derslerimizin ilk öğretmenleri. Baba ocağında ne görüyorsak onu uyguluyoruz. Karakterimizin oluşumunda büyüklerimizin davranışları çok önemli. Onların her bir sözü altın değerinde. Öğütleri, hayat felsefesi gibi.  Özellikle karar aşamalarımızda yanımızda olsun olmasınlar sesleri hep kulaklarımızda değil mi?

Aile sözcüğü bile yüreğimizi ısıtmaya yetiyor. Öyle bir ocak ki hem birleştirici hem koruyucu hem de eğitici. Her şeyden önemlisi sevgiyi, saygıyı, kardeşliği, paylaşmayı, yapmamız ve yapmamamız gerekenleri öğrendiğimiz kutsal mekan.

Gün, akşama dönerken nasıl da tatlı bir telaş vardır. Eve dönüş heyecanı ve özlemi sarar herkesi buram buram. Çünkü insanın en rahat ettiği yer evidir.

Boğazın eşsiz manzarasına, ormana, boş bir arsaya, işlek bir caddeye, arka sokağa hatta mezarlığa bakan evler vardır. Bu baş sokulan evlerin adları da malumunuz başka başkadır; yalı, konak, malikhane, apartman, gecekondu gibi.

Her ne olursa olsun içinde huzur yoksa bence iskambil kağıdından yapılmış bir ev bile değildir. Fakat huzur varsa tek gözlü bir evse de, sahibine saraydan farksızdır.

Ailenin anlamına baktığımızda “Aile; birbirine evlilik ve kan bağı ile bağlı iki veya daha fazla sayıdan oluşan bir kurumdur. Aile toplumsal kurumlar içinde en eskisidir. Çağdaş anlamda ailenin meydana gelmesi için evlilik kurumuna ihtiyaç vardır. Evlilik ise kadın ve erkeğin ilişkisini meşrulaştıran ve toplumca onaylanan bir mukaveledir. Aileler varlığını akrabalık ilişkileri içerisinde sürdürür.  Buna göre akrabalık bireylerin soysop ilişkilerinin gerçekleştiği evlilik, kan bağı ve sosyal ilişkilerine dayalı bir sistem olarak tanımlanabilir.” diyor ve aile yapısını çekirdek aile ve geleneksel geniş aile olarak sınıflandırıyor.

Sonuç olarak anne, baba ve evli olmayan çocuklardan oluşan çekirdek aileler ile geniş aile yani aynı ortamda yaşayan, ekonomik kaynaklarını paylaşan iki veya daha fazla neslin bir arada bulunduğu aileleri sadece bir kurum olarak görmek resmi bir havaya sokuyor o sıcacık yuvaları.

Aile, candır demek istiyorum ben. Çünkü; ailemizin her bir ferdi canımızdan ötedir. Onların üzüntüsü bizim, bizim üzüntümüz onlarındır. Ortaktır bütün sevinç ve kederler. El ve yürek birlikteliği vardır. Hani bazen deriz ya “Bunlar aile meselemiz” diye. Ya da kararlar alırız aile meclisimizce. Aile içi kutlamalar vardır bir de. Herkesin ailesi bir başka kıymetlidir kendine. Çünkü o yuvanın duvarları pek çok güzelliğe şahittir. Bazen sadece aileyi ilgilendiren sorunlara.

“Bir ömürdür aile; ömürlük sevgisi olan” diyerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Herkese ailesiyle birlikte mutlu yarınlar diliyorum.

 

Aysel AKSÜMER 

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..