- Kategori
- Siyaset
AKP-CHP koalisyonu, CHP adına çıkış noktası olabilir

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, geçen hafta Milliyet Gazetesinden Serpil Çevikcan’a verdiği röportajda “Türkiye için çözüm üretecekse CHP-MHP koalisyonu” olabilir dedi.
Geleneksel Türkiye siyasetinin hesap cetvelinden bakıldığında doğru bir mantık gibi görünüyor. AKP’nin baraj altında kalması için uğraştığı MHP’nin seçmenlerine “partinizden vazgeçmeyin, hükümetin parçası olma şansınız hala var” demeye çalışan ve bu yolla, meclisin üç partiden oluşmasını hedefleyen bir hesap. Gürsel Tekin, MHP’ye gitmeyecek oyların AKP’yi daha da güçlendireceğini az çok bilen bir siyasetçi.
Ama bu hesap ne yazık ki tek yönlü bir hesap ve tutma olasılığı oldukça zayıf. Çünkü geleneksel Türk siyasetinin diğer bir yönü de şunu söyler; MHP tabanı CHP’ye yakın olmaktan çok AKP’ye yakın bir tabandır, çünkü muhafazakâr kimliği daha güçlüdür. Bunu 2007 genel seçimi de, 2010 referandumu da fazlası ile gösterdi. 2007 seçimlerinde, cumhurbaşkanlığı seçimindeki ayak oyunlarının yarattığı tepki, AKP’nin arkasında ciddi bir rüzgar oluşturmuştu. Ama bununla beraber seçim dönemi boyunca yürüttüğü CHP=MHP propagandasının MHP tabanında yarattığı tepki de sonuçta etkili oldu. Oyunun aynı zamanda CHP’ye gideceğini düşünen MHP tabanı, diğer etkenleri de göz önüne alıp, desteğini AKP’ye kaydırmıştı. Referandumda bu etki kendisini daha fazla gösterdi ve MHP tabanı, 2007 seçimindekinden daha büyük bir oranda MHP’nin tercihinden uzaklaştı.
Bu nedenle Tekin’in bu demeci, MHP’yi meclis içinde tutmak yerine, meclis dışında kalmasını daha da hızlandırıcı bir katkı sağlayabilir. İki partili bir mecliste ise CHP’nin ne tek başına ne de ortağı olarak bir hükümet kuramayacağı açık.
Aslen CHP’nin bu tip hesaplara değil, bir zihniyet değişimine ihtiyacı var. Devlet partisi olmaktan, toplum partisi olmaya doğru bir dönüşüm geçirmesi gerekiyor. Bunun için, toplumu tanımaya, anlamaya, saygı duymaya, güven ilişkisi kurmaya çaba göstermeli. 20. yüzyılın ilk yarısından kalma, kendi doğrularını topluma dayatma siyasetinden kurtulmasının tek yolu bu. Aksi takdirde CHP’nin, ya da kendisini sol sayan diğer siyasetlerin bu ülkede maksimum %30 oy oranını aşması mümkün görünmüyor.
Bunu, CHP’nin popülist bir politika izlemesi ya da kendi doğrularını terk etmesi gerektiği anlamında söylemiyorum. Partiler politika yaparken, meyilli oldukları ideolojiler, doktrinler, siyasi akımlar, ekoller, tezler, fikirler, ilkeler, hayat görüşleri noktasında tutarlı olmalıdır. Ancak bu tutarlılık, başka tercihleri, fikirleri, eğilimleri yok saymaya, yok etmeye, yokmuş gibi davranmaya yol açmamalıdır. Aksine, yaşanabilecek gerginlikleri ortadan kaldırmak, ortak yaşanabilir bir ülke yaratmak adına uzlaşmak politikanın vazgeçilmez bir aracıdır.
CHP’nin, bu toplumda çok güçlü kökleri olan muhafazakârlığı, bu ülkeye has olan inanç ve yaşam kültürlerini analiz etmesi, bu köklerin modernizmle kurduğu/kurabildiği bağları irdelemesi, toplumu değerlerinden kopmadan, yeni, değişen ve gelişen dünyaya uyum sağlamaya ikna etmenin yollarını araması gerekiyor. Elbette az önce söylediğim gibi, bunları yapabilecek bir CHP’nin en başta kendisini değiştirmesi gerekiyor.
Bu anlamı ile, siyasetteki mevcut güç dengelerini göz önüne aldığımızda ve bu güç dengesinin en azından 2-3 senelik yakın bir dönemde değişmeyeceğini düşündüğümüzde, CHP’nin hükümet olmak için girişeceği en anlamlı adım bir AKP-CHP koalisyonunu hedeflemek olabilir.
Bu, CHP'nin sadece hükümet olmasını sağlamaz. Beraberinde, onu, son on yolda siyaset tarzını belirleyen askeri taktikler ve terimlerle siyaset yapma şeklinden kurtarır. Muhafazakâr toplum kesimleri ile barışmasının yolunu açar. Muhafazakâr toplum kesimlerine güven vermenin yolu, tercihlerine saygı duyduğunu, uzlaşmaya açık olduğunu ifade etmektir. Ayrıca bu koalisyon, CHP tabanında, son 10 yılda her türlü esnekliğini kaybeden, akli dengesini yitiren ve her siyasi gelişmeyi anti AKP çizgisinden yorumlamakla muzdarip kesimlere yönelik tedavi edici bir şok darbesi olabilir.
CHP’nin AKP ile koalisyon kurmaya hazır olduğunu ifade etmesi, siyaset tarzını değiştirdiğine dair bir işaret olur ve anlamlıdır. Ama daha da önemlisi, her seçim öncesinde oluşan gerilim ortamında, AKP’nin çevresinde toplanma eğilimine giren farklı desenden toplumsal kesimlerin, bu eğilimlerinin önüne geçmiş olacaktır. Çünkü AKP’nin yalnızca muhafazakâr geniş bir bloktan güç almıyor. Beraberinde, devletin, devletle ortak güçlerin siyaseti şekillendirme çabasından tedirginlik duyan geniş bir demokrat kesimden de (eski merkez sağ parti tabanlarından, demokrat merkez sol tabandan, liberallerden, özgürlükçü solculardan) destek görüyor. Bugüne kadar da bu desteği fazlası ile hak etti.
Ancak Türkiye’de tek kollu yürüyen gelişme dinamiğine son vermenin zamanı geldi. Çünkü AKP de gün geçtikçe etrafında oluşan gizli koalisyonu taşıyamayacağının, kendi muhafazakâr karakterini daha fazla ortaya koymaya karar verdiğinin ipuçlarını vermeye başladı. Bu nedenle bu gizli koalisyonu, gerçek bir koalisyona dönüştürmek anlamlı olabilir.
Evet, CHP’nin içinde yer alacağı bir koalisyon, Türkiye’de vesayetçi rejimle sivil siyasetin girdiği çekişmeye çelme takabilir. Böylesi bir koalisyon, atılması gereken daha nice adıma engel olan bir siyasi düğüme dönüşebilir. Hatta CHP’nin hükümet ortaklığından güç alacak derin güçlerin yeniden aktifleşmeye çalışması da ciddi bir risk olacaktır. Ancak üçüncü dönemde tek başına bir AKP iktidarı da, otoritenin özne değiştirerek ortaya çıkabileceği bir dönem olabilir. Ters taraftan, hükümet ortağı olmayı başaran bir CHP’nin içindeki demokrat unsurlar, bu başarıdan daha fazla güç alarak parti içindeki tutucu, darbeci, derin devletçi, jakoben unsurları da pasifize edebilirler. Oysa iktidarı bir kez daha ıskalayan CHP’de, demokrasiden umut kesen söylemler daha fazla güç kazanabilir.
Anlaşılacağı üzere, Türkiye siyaseti çok geniş bir olasılıklar düğümüne sahip. Değişen koşullar, tercihler bu olasılıkların gün be gün bir yanıyla çeşitlendirecek, bir yanıyla da gerçek kılacaktır.
Yukarıda saydığım tüm olasılıklar gerçekleşmesi için ilk ve temel şart CHP’nin zihinsel değişimidir. Ama Oktay Ekşi’yi büyük bir gurur, onur ve şatafatla parti üyesi yapan CHP’nin bu değişimi gerçekleştireceğini beklemek için fazla umut yok. O zaman siyaseten yeni aktörler üretmeyi denemek hala en makul yol gözüküyor.