Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '11

 
Kategori
Bilim
 

Aminoasitler ve evrim – Canlıları oluşturan temel maddeler – 5

Aminoasitler ve evrim – Canlıları oluşturan temel maddeler – 5
 

Çember içine alınan iki hidrojen ve bir oksijen atomu çıkıp iki molekül bir molekül oluşturur.


Canlıların besini yüksek yapılı moleküllerdir. Canlılar bunları yer, sindirir, yani parçalar ve enerji elde eder. Elde ettiği enerji ile yaşantısını sürdürür, bazen yeni moleküller sentezler. Proteinlerin sentezlenmesi için aminoasitlere gereksinme vardır. Protein sentezinde kullanılan 20 adet aminoasit molekülünün isimleri şunlardır: 

Glisin, Alanin, Asparajin, (Miller deneyinde bu üç molekül elde edilmiştir) Aspartik asit, Sistein, Glütamik asit, Glütamin, Prolin, Serin, Tirozin. Bu 10 aminoasit insan vücudu tarafından sentezlenebilir ve dışarıdan alınması gerekli değildir. 

Valin, Losin, İzolosin, Fenilalanin, Triptofan, Metiyonin, Treonin, Lizin, Arjinin ve son olarak Histidin. Bu 10 tanesi temel aminoasitler olarak kabul edilir. Bu aminoasitler insan vücudu tarafından sentezlenemedikleri için dışarıdan alınmak zorundadır. Dışarıdan alınması sözünün anlamı şudur: bu aminoasitleri üreten organizmalar, bitki veya hayvan, insan tarafından besin olarak tüketilmek zorundadır. Vücut bu aminoasitleri alamazsa protein sentezleyemez. Buna bağlı olarak vücut için çok gerekli olan proteinleri üretemez ki bu durum hayatta kalabilmek için büyük sorundur. 

Buradan şunu da anlıyoruz: İnsan söylendiği gibi mükemmel olarak yaratılmamıştır. Çünkü kendisine gerekli olan aminoasitlerin yarısını sentezleyememekte, fakat hayvanlar ve bitkiler sentezleyebilmektedir. İnsanın gereksinme duyduğu bazı proteinleri sadece hayvanlar sentezleyebilir. Bu arada, vejetaryenlik de iyi bir seçim değildir. Çünkü insanın gereksinme duyduğu bütün maddeler bitkilerden elde edilmez.O yüzden de insan hem ot yiyen hem de et yiyen bir canlı olmuştur. 

Bilimsel takıldığını sanan yaratılışçılar diğer taraftan hep insanın mükemmel oluşundan söz edip takıntılarından kurtulamadıkları için, sadece kendilerine gösterilene baktıkları ve gerçeği bilmedikleri için ve akıl yürütemedikleri için bu durumu açıklayamazlar. Olaylara objektif bakamazlar. Bilenleri de saklamaya çalışırlar. Ancak böyle bir olayı evrim sürecine bağlamak ve açıklayabilmek mümkündür: 

Bilindiği gibi bir canlıda var olan bir özellik değişen şartlar nedeniyle artık kullanılmıyorsa o özelliğin körelmemesi ve yok olmaması için bir sebep kalmaz. Çünkü canlı hayatını o özellik olmadan da devem ettirebilir. Örnekler vereyim. 

Ağrılık çalışan veya ağır işlerde çalışanların güçlü kaslara gereksinmeleri vardır ve bunu sağlarlar. Uzaya giden insanlarda, genel olarak canlılarda kısa bir süre sonra kemik ve kas erimesi gözlenir. Çünkü canlının ortada dolaşabilmesi için fazla bir güç harcamasına gerek yoktur. Bunun gibi, böbreklerinden rahatsız biri, kolay olsun diye diyaliz makinesine bağlanırsa, yarım işleyen böbrekler tümüyle dururlar. Köstebekler hep yer altında yaşadıkları için göze gereksinmeleri yoktur. O yüzden köstebeğin atası görebilirken onların gözleri dumura uğramıştır. Ama göz çukurları yine görünür. Tek tırnaklı, iki, üç tırnaklı hayvanlar diğer parmaklarını kullanmaz oldukları için onlar dumura uğrarlar. Ama yine de bazıları bazen ayağın biraz yukarısında küçülmüş olarak görünürler. Bazı karınca türleri başka türlerden köle karıncalar çalıştırırlar. Köle karıncalar onların bütün işlerini görürler, öyle ki bu karıncayı diğerinden ayırınca karınca yaşayamaz ve ölür. 

Bütün bu örneklerde olduğu gibi insan tarafından üretilmeyen aminoasitlerin de başına aynı şey gelmiş olabilir. İnsanlar evrim süreci içinde bu aminoasitleri bir besin değişimi sonucunda dışarıdan hazır olarak alabildilerse, artık vücudun o molekülü üretme zorunluluğu ortadan kalkar. Olabilir de ama olmasa da bir şey değişmez. Yalnız bu durumda o molekülü üreten canlıya bir bağımlılık oluşur. Şimdi olduğu gibi onun eksikliği yaşantının sağlıklı olmasını engeller. 

Canlılarda bu özellik vardır ve ‘enerjinin hesaplı kullanılması ilkesi’ olarak isimlendirilebilir. Canlı artık gerekli olmayan bir yere enerji harcamaz ve onun yerine enerjisini başka işler yapmakta kullanır. Tabi görüldüğü gibi bu ilke her zaman iyi sonuç vermez. 

Bebekler gelişmelerini tamamlayana kadar diğer aminositlerin bulunduğu bazı proteinleri de üretemezler. Bunları da anne sütünden hazır olarak almak zorundadır. 

Genel olarak aminoasitlerin sayısı 20’den fazladır. Bunlar birbirleriyle birleşe birleşe neredeyse sonsuz sayıda bileşik elde edilebilir. Bunların hepsi canlılar tarafından kullanılmazlar ama canlıların kullandığı bileşikler de bunların içindedirler.Ya doğal seçilim gerekli ve işe yarayanları kullanmıştır, ya da evrim süreci içinde ancak bu mevcut olan maddelerle iş görmek zorunluluğu çıkmıştır. 

Proteinlerin sentezine örnek resimde gösterilmiştir. Resimde glisin, alanin denen başka bir aminositle birleşmektedir. Bu sırada bir molekül su atıldığı da görülüyor. Birleşmenin sonunda meydana gelen molekül zincirinin iki ucu da açıktır. Yani buralara başka aminoasitler eklenebilir ve molekülü daha da büyük yapabilirler. Bu yolla proteinler elde edilene kadar yüzlerce, hatta binlerce aminoasit ucuca eklenir. 

Aminoasitler ve genel olarak organik moleküller dallı budaklı, üç boyutlu moleküllerdir. 

Görüldüğü üzere bütün bunlar olurken mucizelere gerek yoktur. Her şey olması gerektiği gibi olmaktadır. Bu noktada okumadıysanız ‘Canlılık nasıl başladı? Abiyogenez (canlı ile başlamayan canlılık) teorisi’ başlıklı yazıya ve ‘Fox Deneyi’ başlıklı yazıya göz atmanızı öneririm. 

 
Toplam blog
: 125
: 6625
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

İstanbul 1980 doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. İstanbul'da oturuyorum. Dünya ve çevre hakkında düşü..