Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Şubat '13

 
Kategori
Aile
 

Aptal kutusu

Hayatlarımızın, hatta özel yaşamlarımızın, içine giren biri var. İstesekte, istemesekte kendimizi bir anda ona bağımlı bulduk. Yani, tüm sohbetlerimizin bitmesine neden olan, kitap okuma alışkanlığını engelleyen, evlerin baş tacı televizyonlardan bahsediyorum. Ben, kısaca ona aptal kutusu adını taktım. Yanlış anlaşılmasın, karşısına geçeni aptala çeviriyor anlamında naçizane bir benzetme.

                     Onun, hayatımıza girmesiyle birlikte, alışkanlıklarımızı ve kültürümüzü de kaybetmeye başladık. Geçmişe baktığımızda, aileler akşam yemeklerinde bir masada toplanır yemek eşliğinde, günün kritiğini yapmaya fırsat bulurlardı. Çalışan, babalar ya da anneler çocuklarını, sadece akşam bir arada görebildikleri için, bu onlar için özel saatler olurdu. Aileler çocuklarının, gün boyu ne yaptığını anlamaya çalışır, aynı masada oturarak aile bütünlüğünü korumaya gayret gösterirlerdi.

                            Şimdi, masalar televizyonların önüne kurulur oldu. Aile fertleri, televizyondaki dizilere göre yemeğe oturur oldu. Eğer, seyredilecek bir dizi varsa, çabucak yenen yemeklerin ardından, televizyon karşısına geçmek için çabalayan insanlar haline geldik. Aynı evde, birkaç televizyon, insanların dizi isteğine göre ayarlandı. Bırakın sohbeti, aynı ortamı paylaşamayan aile bireyleri olup çıktık. Çocuklar, çizgi film izlerken babalar haber izler, annelerin o saatte mutlaka bir dizileri olur. Kim, hangi televizyonu bulduysa başına oturur oldu. Çocuklarımızın, isteklerini bile dizilere göre erteler olduk.

                    “Şu dizi bitsin daha sonra, diyen anneler

                     “Kırk yılda bir tartışma programı seyrediyorum, biraz beklesen olmazmı diyen babalar, aptal kutusunun önemini anlatır oldu.

                       Misafirlikler, tamamen televizyon dizilerinin esareti altına girdi. Dizi varsa, ya bir araya gelinmiyor, ya da ortak seyredilen, dizilerin eşliğinde misafirlikler sona eriyor. Dizilerin arasında, verilen reklamların dışında, konuşma ortamı bulamayan insanlar, hiç hareket etmeden beyinlerini boşaltmaya fırsat bulamadan, uyumaya gidiyorlar. Bu süreç içinde, ne okumaya ne yeni bir şeyler öğrenmeye fırsat bulamaz hale geldik.

                       Bana göre bunlardan daha önemli olan bir şey, beyinlerimizin bu hayal dünyasında yaşamaya mahkûm edilmesidir. Çocuklarımız, şekillenmeye başlayan beyin, güçlerini miskince oturup, televizyon izlerken, kaybetme noktası ile karşı karşıya kaldıklarının farkında bile değiller. Okuma, alışkanlığının en az olduğu ülkelerden biriyiz. Bize, hiçbir getirisi olmayan dizilerle, beyinlerimizi meşgul ediyoruz. Biten bir diziyi sorsalar, detaylar kaçımızın aklında kalıyor bir düşünün.

                       Gün boyu,  birçok şeyle meşgul olmuş bir beyin, akşam anlamsız dizilerin verdiği detaylarla daha çok yoruluyor. Okunacak sayısız güzel kitaplar varken, sayısız klasiklerimiz ve tarihimiz varken, neden kendimize bu eziyeti yapıyoruz. Okuduğumuz her kitap, önce bize sonra başkalarına bilgi olarak dönecekken, neden bize hiçbir değer katmayan dizilerle, beynimizi yoruyoruz.

                       

Bu konuda, yapabileceğimiz birçok şeyin yanı sıra, benim önerim, gelin bir saat olsun kapatın televizyonları. Bu saatler, sizin kitap okuma saatleriniz olsun. Çocuklar, büyüklerinden ne görürse onu yapmaya çalışır. Kitap okuma alışkanlığı olan ailelerin, çocuklarının da ilerde okuma alışkanlığı kazandığı istatistiklere göre belirlenmiştir. Elinize alacagınız bir kitapla birlikte hem kendinize hem çocuklarınıza bir bilgi birikimi ikram etmiş olacaksınız.

                           Her zaman, her şeyi başkasından beklemek yerine, kendiniz için ve aileniz için ilk adımı siz atın. Belkide bu adım, adımlarla güçlenip çoğalacak. Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyen, HZ.ALİ nin bu sözleri ışığında, bizde bu işe kendimizden başlayalım ne dersiniz? 

 
Toplam blog
: 47
: 402
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

İzmir'de doğdum.  Adana!da yaşıyorum. Evli ve iki çocuk annesiyim. Uzun zaman bir gazetede köşe y..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara