Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk

Aşk
 

Fotoğraf: Esat Sönmez


Sıcaktı. Hem de çok sıcak. Oysa aylardan mayıstı. Hani, daha sıcaklar bastırmamalıydı. Ama, dedim ya, artık iklimler değişti. Kala kala iki mevsime kaldık. Yaz ve kış. Arası yok.

Aradım. Hem de çok aradım. Sokaklar yürüdüm, yokuşlar tırmandım. Yanımdan sana benzeyen insanlar geçti. Döndüm onlara baktım. Belki de sensin diye. Değildin. Ben, aramaya devam ettim.

Rüzgâr eserdi İstanbul'a. Rüzgâr eserdi. Bugün o da esmiyordu. Gölgeleri takip ettim. Yorulduğumda, gittim de bir Mimar Sinan camisinin avlusunda dinlendim. Revaklı bahçesinde çay demleyen biri de vardı. Bir de demli bir çay söyledim. İçerken hep seni düşündüm. Düşündüm, "Şimdi" dedim "Şu merdivenlerden inip de yanıma gelse..." Hayaller çoğu zaman gerçek olmuyor. Elbette bu da gerçek olmadı. Çayımı yudumlarken boşuna bekledi gözlerim seni.

Yeniden düştüm yollara. Sokaklar, yokuşlar ve evler, evler. Eski İstanbul'u günümüze kadar yaşatan güzel mahalleler. Erenlerin, evliyaların, şehitlerin, sancaktarların ve daha nice uluların türbeleri, türbeleri, türbeleri... Çocukluğumdan beri hep duymuşumdur: İstanbul'u ayakta tutan bu türbelermiş. Doğru da olabilir hani! Bu dualar bu gökkubbede boşuna mı okunur? Sabahtan akşama yapılan bu ibadetler bir yerlerde elbette hoş karşılanır.

Maviye, griye, beyaza, pembeye velhasıl doğanın bütün renklerine boyanmış evlerden, gri kubbeli kremit renkli camilere ve türbelere geçtim. Bazen yollar üzerime geldi, bazen ben yolların üzerine gittim. Eski bir evdi önünden geçtiğim. Bilmem içindeki şahıs da eski miydi? Cızırtılı bir plak çalıyordu belli ki. Belki de taş plak. "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul" diyordu Münir Nurettin Selçuk. Durdum, onu dinledim. Saygıdır, Münir Nurettin'e ve Yahya Kemal Beyatlı'ya. O ne muhteşem bir şiirdir, o ne muhteşem bir bestedir ve o ne muhteşem bir ses ve yorumdur.

"Aziz İstanbul"

Şarkı bitti. "Haydi" dedim "Yolcu yolcuna gerek". Ara, bulmak istediğini. Hani meşhur bir hikâyedir: Karınca hacca gitmeye karar vermiş. Demişler "Ey karınca sen yolda ölürsün". "Olsun" demiş karınca "Hiç değilse hac yolunda ölürüm." Aslında karıncanın bir aşkı vardır. Allah aşkı. O uğurda ölmeyi de göze alır. Kimler ve kimler ve ne tür aşklar için ölümü göze almadılar ki? Ya ulaşacaksın sevdiğine, ya da çekip gideceksin bu alemden. Ama, yola çıkacaksın. Bir kez de yola çıktın mı, geriye dönmeyeceksin.

Yürüdüm. Bir çocuk su içiyordu kapının önünde. Bir kadın pencereden karşıdaki küçük bakkal dükkânından ekmek istiyordu. Gözlerim hep seni aradı. Şimdi bir yerlerden çıkagelir diye.

Çok kere yağmur olmak istedim. Her yağmurda sokağına düşmek istedim. Sen sokaktayken saçlarına düşmek istedim. Damla damla yüreğine sızmak istedim. Sonra da gözyaşım oldun. Karanlıkta uzattım elimi, elini tutamadım. Aklıma şiir geldi. Dudaklarımda mırıldadım. O sevdiğin şarkıyı duyar gibi oldum. O şarkıya ben de eşlik ettim. Beyazlar içinde seni gördüm. Yoksa hayal miydi? Ben yürüdüm, sen de yürüdün. Tutmak istedim seni, gittin. Oysa görmüştüm seni.

Zaman büyük bir hızla geçip gidiyor. Arkamıza dönüp baktığımızda yıllar ve nice yıllar geride kalmış oluyor. Birçok şey için artık çok geç kalınmış oluyor. O nedenle yaşamalı her ânı. Ben, o nedenle aradım seni. Hayatımda çok pişmanlıklar duydum. Ama, artık pişman olmamak için.

Buldum mu bilmem ki?

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..