- Kategori
- Anılar
Askerlik azaldıkça çoğalıyor (7)

Askerliğimiz sanırım artık daha az mizah üretiyor. Alışma devresi geçeli çok oldu, şimdi sıkılma dönemindeyiz. Her içtimadan sonra, hangi deliğe kaçsak diye kıvranıyoruz. Bizden kıdemli askerler terhis oldukça sıra bize geliyor. Maraş’taki maceramız sona yaklaştı ki, koğuşta stratejik öneme haiz ranzalara geçtik. Artık gecenin bir körü yanan lambalardan ve dolap gürültülerinden korunaklıyız. Bu durum, gece uykularımızın daha huzurlu geçmesini sağlasa da; Niğdeli koğuşçunun, sabahın köründeki inlemelerini engellemiyor: ‘Gahk, gahk, gah, gah...Hişşştt! Alooooo!, gah gah gah...’ O kadar itici bir ses tonu var ki, romantik bir şarkı bile eğreti dururdu heralde. Öpülerek uyandırılacağımız, yatakta tembellik yapacağımız günler de gelecek elbet ama anlaşılan henüz biraz erken.
Devriye attığım geceler, hayalini kurduğum tek bir şey var, o da, bir an önce yatay pozisyona geçmek, sıcak yorganın altına girmek. Ama geçen gece, sivilde bir düğün şarkıcısı olan Erol ve saz arkadaşlarının ısrarına maruz kaldım. Gazinoda org çalıyorlardı. ‘Çavuşum, bir şarkı iste, senin için çalalım, söyleyelim dediler. Tutukluğumdan ve uykulu gözlerimden farketmiş olacaklar ki, parçayı kendileri seçtiler:
‘Ada sahillerinde bekliyorum/ Her zaman yollarını gözlüyorum/ Seni senden güzelim istiyorum/ Beni şad et, Şadiye başın için...
Kabalık etmemek için eğlenir göründüm ki, bu durum çok eziyetlidir. Sohbet sırasında iki tuvaletçi askerin kavgasından bahsettiler. Yukarı koğuşun tuvaletçisiyle, aşağınınki çarşıda gezerken ‘benim tuvaletim daha temiz’ kavgasına tutuşmuşlar. Hatta konu karakolda bitmiş. Burada beyinlerimizin üstüne toprak serildiğine şüphe yok. Yeni tertiplerden Yozgatlı Sarı’nın hapşırdıktan sonra komutana verdiği cevapsa akıllara zarar: ‘Hapsuuu!/ Çok yaşa!/ Allah’ın işine karışma komutanım...’ Dünkü gece eğitiminde, Alarm Kapı’da nizami nöbet kurallarını anlatıyorlardı ve bundan böyle nöbetlerini dolu şarjörle tutacakları için askerleri uyarıyorlardı. Kayan bir yıldıza eşlik eden dolunaylı, romantik gece bu eğitimle heba edilmemeliydi. Sevgilinin sıcak koynunda bu güzel geceyi izlemek vardı ama kader utansın... İki saat süren, ölüm tehlikesini azaltmayı hedefleyen eğitimin sonunda, toprak beyinli bir vatan evladının tepkisi hayal kırıcıydı: ‘Ne diyo la bunlar?’
Sabah koşuları, aynı duygusal ve motive edici marşlarla devam ediyor:
‘Çiçeği burnunda/ 20 yaşında/ Asker Oldum Anam/ Nöbet başında
Yollara Bakıp ta/ Ağlama Anam/ Yollara Bakıp ta/ Ağlama Yarim
Çiçeksiz dallarda/ Bülbül öter mi?/ Şu Maraş ilinin/ Kahrı biter mi?
Yollara Bakıp ta/ Ağlama Anam/ Yollara Bakıp ta/ Ağlama Yarim
Kurşun Yedim Anam/ Sol tarafımdan/ Sana mektup yazdım/ Akan kanımdan
Yollara Bakıp ta/ Ağlama Anam/ Yollara Bakıp ta/ Ağlama Yarim
Şehit haberlerinin yarattığı duygusal hezeyan, birlikte söylenen bu tip dokunaklı marşları perçinliyor. Hayatını kaybedenlerin de bizler gibi asker olduğunu hatırlıyoruz. Heybetinden, haşmetinden sual olunmaz bölük komutanımızın doğumgününü bir pastayla kutlarken, ona yaşattığımız duygusal yoğunluğu gözleri ele veriyordu. Askerlik hayatımda hiç başıma gelmemiş şeyleri yapıyorsunuz diyerek memnuniyetini dile getirdi. Gözlerinde biriken yaşın düşmemesi için konuşmasını kısa kesti. Komutanımızın yumuşak tarafını keşfetmek bizi de keyiflendirmişti.
Yeni poşetlerin gelişini dört gözle bekliyorduk. İlk gün onları ziyarete gittik. Kollarından sarkan kamuflajları, göbeklerin zorladığı palaskala
Yeni posetlerin gelisini dort gozle bekliyorduk. Ilk gun onlari ziyarete
gittik. Kollarindan sarkan kamuflajlarla, gobeklerin zorladigi palaskalarla ve şaşkın ördek tavırlarıyla çok komiklerdi. Henüz hepsinin keyfi yerinde, biraz şaşkınlar ama hiçbiri bunalımda değil. Eh, hepsi sırayla...
Bugün keşfettim. Cephaneliğin kapısı üzerinde bir asker kazımış: ‘Bir gün elbet, güneş bizim için de doğacak (Şafak: 295). Durumumuz o kadar vahim olmasa da günler geçtikçe bu askerlik azalacağına çoğalıyor gibi. Dış tehdit arttıkça iş daha da ciddileşiyor. Bu da bize sinir, stres ekliyor. Sabretmeye uğraşıyoruz.
İyi tarafından bakarsak, hürgeneral olmamıza tam tamına 33 gün kaldı...
15.12.2005