Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '18

 
Kategori
Deneme
 

Ateşli Sayıklamalar

Ateşli Sayıklamalar
 

Yüksek ateş sendromundan patlayan kelimeler erimesin diyedir: sayıklamalara ve Rimbaud'ya selam veriyorum...Ateş yükseldikçe tutku alevleniyor; hareketsiz bedenimden çıkan kıvılcımlarla kalkıp yazmak istiyorum,gücü damarlara gücenmiş kol yerinden kıpırdayamıyor. Yazıyorum yine de kafada, satırlara başlıyorum; bir-iki cümle, buruşturup atıyorum kağıtları  geri dönüşüm kutusuna. Nasılsa yazılamayanlar bana geri dönecekler...

Otuz dokuz derece ateşle: Ağırlaşan gözkapaklarımın ucuna  yapışan vazgeçişin tohumları filizlenmek için su bekliyor, kapak ağırlaşınca kirpik belini büküp ona itaat ediyor. Üst kirpiklerle alt kirpikler birleşiyor. Hop nur topu gibi bir gözyaşı damlası doğuyor...Bir kaç gün önce annem bir hikaye anlatmıştı. Eskiden Sivas'ın Zara ilçesinde  bir genç kadın sevdiğinin arkasından ağlamaktan yanağında göz yaşının izi kalmış. Hikayeyi duyunca o anda kafamda bir imgelem beliriyor. "Yüzde kurumuş bir dere yatağı"..."Gerçek mi?" diye soruyoruyorum, "gerçek, gerçek" diyor. Zara'da kadının yüzünü görenler anlatmış. Ürperiyorum. Bu ateş içindeyken  hikaye yeniden geliyor aklıma, anneme başka hikayeler de anlattırmalıyım ve onları not almalıyım diye düşünüyorum.  Sayıklamalarımın arasında esaslı bir proje davetsiz giriyor kafama. "Hikaye toplayıcıları" diye bir meslek olmalı; hatta bu, devletin kültür politikası haline gelmeli, bu memurlar Anadolu'nun köylerine ve kasabalarına dağılıp, kapı kapı dolaşıp hikaye toplamalı ve onları güzelce  derleyip yayınlamalı; bu topraklar hikayelerle öylesine  zengin ki yüzyıllar boyunca nesillere yetecek kadar; çünkü gelecekte hikaye diye bir şey kalmayacak, geçmişte yaşanmış hikayelerle bu açığı kapatmak zorunda kalacağız....

Kırk derece ateşle: boğazımdan sallanan küçük dilimin yanında oluşmuş uzantılar (ki kasabamızdaki evimizde kışın çatılardan sarkan buzlar gibi) tükürük bezlerini isyan ettiriyor. Geçiş yok içinin derinliklerine, aşka geçit yok; Tükürükler ellerine isyan bezlerini alıp illa da geçmek istiyorlar, dışardan su yardımı alıyorlar, nafile, kupkuru olmuş çatlamış dudaklarımın arasından giren su damlacıkları boğazdan geçemiyor. gemilerin boğazdan geçişi yasaksa çaresiz bu ateşle kendi içindeki sulara dalacaksın...Babam çaktırmadan şımartırdı beni; "kızım senden ayrılan delirir.", "Ne söylüyorsun baba, adamın özünde varmış.", "Yok kızım, sen kendinin farkında değilsin, senin gibi bir kadından ayrılmak kaldırılacak bir şey değildi, o da kaldıramadı zaten." Susardım, hep susardım; kendi yaşadıklarımı tavan arasına kaldırıp susardım...Babam gururumu okşar ve onca asiliğime rağmen benimle gurur duyardı. Benimle gurur duyan biri daha vardı. O da babam gibi farkettirmeden şımartırdı beni. "Nurbanu, seni  tanıdıktan sonra herkes bana yavan geliyor" derdi. "Aman dikkat et, sana dokunabilirim" demek isteyip yine susardım. Ben sustukça kelimeler boğazımda büyürdü, o vakit kelimeleri gemilere yükleyip boğazdan geçirip içimin hırçın sularına indirirdim... (Şimdilerde küçük bir şımarıklığa kalktım da kapılar yüzüme çarpıldı.)  Ah özlem  dilime damağıma yapışıyor. Çok ağladım babam için ve o arkadaşım için. Yanaklarımdaki dere yataklarının üstünü hep taşla doldurdum; o yüzden iz kalmadı...

Kırk bir derece ateşle: Artık kendinden vazgeçişin saatidir. Karıncalar toplanıp boğazda konser veriyorlar. Boğazımda Mozart'ın Requiem Marşı. Düğümlenen onca söz ne olacak peki? Üstüm açılıyor, bedenimdekiler soyuluyor; titremelerin küçük kalp atışları birbirlerine sokuluyor, dizler ana karnındaki cenin gibi yukarı çekiliyor. Başımda nöbetçiler nöbetimin durmasını bekliyorlar. "Durun bedenimi soydunuz, ruhuma dokunmayın; üstünü sıkı sıkı örtün, açmayın yaralarını, titremelerle pul pul dökülür kabuklar, kan dolar yatağım" diye mırıldanır gibi oluyor dudaklarım, sesimi yalnızca ben duyuyorum, ateşle buz kardeş miydi? Bedenim ateşin ve buzun çemberinde dönüp duruyor, ben kendi etrafımda dönüyorum. Turnalar başımın üzerinde havalanıyorlar, Zaralı Halil'den bir havaya geçiyor karıncalar; "uçun turnam uçun, ben yaralıyam/ sorarsan aslımı ben Zaralıyam". İnsan sonunda doğduğu toprakları arıyor. Bugünlerde sosyal medyada Hrant Dink'in bir söyleşisi dönüyor. Fransa'da  yaşayan bir Ermeni kadın her yıl doğup büyüdüğü toprakları ziyarete gelirmiş, en son geldiğinde de İstanbul'da yaşayan evladına   bile uğramadan Sivas'ın bir köyüne (Zara'da Ermeniler çok varmış, muhtemelen Zara'nın bir köyüdür ) gitmiş ve orada ölmüş,  Hrant aracılığı ile cenazeyi almaya gelen kızına ise yaşlı bir adam, "biz onu buraya gömdük, alıp götürebilirsin ama bırak,  "su çatlağını buldu"  demiş.  Hrant "bu nasıl bir söz, bu nasıl bir Anadolu bilgeliği" diyor geçmişten kalan söyleşisinde.  Gerçekten de insanın tüylerini ürperten bir hikaye ve söz değil mi?.. Turnalar  kanatlarında ateşin kıvılcımlarıyla gökyüzünün derinliklerine doğru süzülüyorlar... Şirazi, aşkın derdinden çok çekmiş "aşka uçma  kanatların yanar" diyor, Mevlana aşk düşkünü "aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar",  Yunus Emre hedefe ulaşmış; "aşka uçtuktan sonra kanadı kim arar" diyor...Kanat her zaman lazım; aşka varmadan, aşka vardıktan sonra. O kanatlar ki özgürlüğün en kıymetli mücevheri... 

  Baygınlık, iç titremeleri,nöbet... Ah canım acıyor, iyi olmalıyım kendim için iyi olmalıyım. Birileri iyi haberlerimi almak istiyormuş; hem "nasılsın" diye sormayacak hem de iyi haber alacak, bu ne bâdı heva böyle...

   "Durdurun şu ateşi, yaşam durağında inecek var" çığlığı boğazımdan boğuk boğuk çıkıyor. Karıncalar susuyor, turnalar gökyüzünde kayboluyor, hikaye toplayıcıları savuşuyor;" üzgünüm özlediklerim ve  babam burada biraz daha kalıp sizleri düşünmek istiyorum" diye inliyorum, nöbetçiler kollarımdan tutup soğuk suya daldırıyorlar beni. Antartika'nın kraliçesi tahta çıkıyor..

  Suda ateşimin izi kalıyor, gözyaşı gibi...

                                                     15-17 Ocak 2018

 
Toplam blog
: 71
: 1292
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Hacettepe Fransız Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Öğretmenim, şu anda yurt dışında görev yapıyorum. ..