Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '13

 
Kategori
Mizah
 

Ayrılan Bakanlar 2: Sağlık Bakanı da gitti!

Ayrılan Bakanlar 2: Sağlık Bakanı da gitti!
 

Bizim memlekette bazen gidenlerin arkasından teneke çalmak adeti vardır. Şimdilerde böyle bir şey yapılmıyor da, gidenin arkasından  envai türlü hikayeler çıkarılıyor. Ama iyiliğine, ama yaptıklarına ilişkin bir sürü geyikler anlatılıyor. Bazıları da öylesine gerçekmiş gibi anlatılıyor ki; bu anlatılanların  doğru mu, yanlış mı olduğunu anlayamıyorsunuz.

Aşağıda kabineden alınan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’la anlatılan bir beyanat ve söyleşi , bazı Bakanlıklarda neler olduğunun belki çok özet bir hikayesi gibi…

Artık Sağlık Kurumları yalnız hastalar için değil uzman doktorlar için bile hiç de yaşanılacak yerler değil. Bu nasıl gerçekleşti. Bunların bir çoğu belli ki  10 yıldır Sağlık Bakanı olarak çalışan Sayın Prof.Dr.Recep Akdağ zamanında gerçekleşti. Alınan önlemler sonunda, bir tıp doktorunun piyasada yaşayabileceği iş arama taktikleri özetlenmektedir. Uzman Doktorlar bu kadar işkence çekerken; kendisine son nefesinde bir yatak arayan hastalar acaba neler çekerler? Orasını da siz düşünün… Hikaye şu:

Kabinede revizyon, Sağlık Bakanı değişti!

Çankaya Köşkü'ndeki görüşme sonrası hükümette revizyon oldu.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ yerine, Edirne Milletvekili Dr. Mehmet Müezzinlioğlu atandı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'i kabul etti. Görüşme sonrası Başbakanlık'tan yapılan yazılı açıklamada ise, hükümette revizyon olduğu bildirildi. Mevcut hükümette bugün yapılan kabine değişikliğiyle Sağlık Bakanlığı görevine Edirne Milletvekili Dr. Mehmet Müezzinlioğlu atandı.

 -----

3-4 gün önce adı değişecek bakanlar arasında geçmeye başlayan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kendisine eğer Sağlık Bakanlığından alınacak olursanız ne iş yapacaksınız diye soran bir gazeteciye; “Eğer bakanlıktan alınırsam ticaretle uğraşacağım” diye cevap vermişti.

Hükümetteki revizyon sonrasında bir basın toplantısı düzenleyen Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ gazetecilerin ısrarla “Neden hekimlik değil de ticaret yapacaksınız?” sorularına şu cevabı verdi;

”Öncelikle tespitim şudur ki, hükümetimizin ve sağlık bakanlığımızın hekimlerin çalışma şartlarıyla ilgili olarak bu gün oluşturduğu ortam, çalışmak için müsait bir ortam değildir.

Bunu da nereden çıkarttınız diye sorarsanız anlatayım, bakanlık macerası bitince ben de önce tekrar devlete döneyim mi diye düşündüm.

Üniversiteye gitsem dedim, baktım ki hastanelerde hocalara hasta baktırmıyorlar, döner sermayeleri kesmişler, dışarıda çalıştırmıyorlar, emekli de olsan eline geçen para 3.500 TL, çalışsan da 3,500 TL, bunu geç dedim kendi kendime, bu kadar çocuğu bu parayla nasıl geçindireceğim ki?

Hadi bir devlet hastanesine geçip, 6 dakika ara ile sabahtan akşama devamlı hasta baksam, beni her şikâyet ettiklerinde pek te işten anlamaz bir heyeti muazzama önünde hesap versem, bazen de müdürlüğe gidip saatlerce bekletilmeye dayansam dedim kendi kendime, bana 5-6.000 TL verirlermiş. Tam bunun bana uyduğuna karar vermiştim, kendisine CEO diyen bir adam geldi, bana “Recep bey, siz bir üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışmışsınız, hocalık yapmışsınız. Siz herkesten fazla hastalık bilir, akıl edersiniz. Şimdi siz bu alışkanlıkla paket işlemlerde aynı para ödenen işler için diğer meslektaşlarınızdan daha fazla tetkik istersiniz, hastanenin giderini arttırırsınız, karını düşürürsünüz. Biz daha bir hafta önce ortalama sayının üzerinde MRI isteyen iki beyin cerrahını ve aynı boyda bir yaraya diğerlerinden iki fazla dikiş atan bir cerrahı maliyeti arttırıyorsunuz gerekçesi ile işten çıkarttık. İşi gücü bıraktık karlılık konuşuyoruz. Siz bizimle çalışmak isteseniz de biz sizinle çalışmak istemeyiz, yukardan torpil yapıp memur olarak atanıp gelirim diye düşünüyorsanız bundan da hemen vaz geçin, artık sözleşmeli personel çalıştırıyoruz, sizinle sözleşme yapmayız, avcunuzu yalarsınız. Ayrıca öyle günde 80-90 hastayı muayene edecek haliniz de pek yok” dedi.

Durum böyle olunca muayenehane açabilir miyim diye düşündüm, ancak Türkiye’de muayenehane açmanın deveye hendek atlatmaktan daha zor, istenen şartların yerine getirilebilmenin ise imkânsız olduğunu çok kısa bir zaman diliminde anladım.

Adamlar bir sağlık tesisinde/muayenehanede olması gerekli özellikleri öyle bir yazmışlar ki, yeryüzünde yalnızca bir binanın bu özellikleri taşıdığı ve bu binayı bilenlerin de bu sırrı sonsuza dek saklayacakları rivayeti ortalıkta dolaşıyor, bina değil sanki kutsal kase! Amerikalı mimar ve mühendisler, muayenehanenin giriş kapısında istenen rampanın, talep edilen açıyla karşı kaldırımda sonlanmasının trafiği nasıl engellemeyeceği hususunda hala çalışıyorlarmış.

Bunun üzerine memleketimizin nadide sağlık kuruluşlarından birine müracaat ettiğini bildiren Recep Akdağ, kendisine 65 yaşını doldurup doldurmadığının sorulduğunu, “ben daha çok gencim, dinamiğim, atağım” cevabını verince, “anladık, 65’ten küçüksün” diyerek hastane yetkililerinin kendisine boş kadrolarının olmadığını, kendisini kadro yokluğundan kurumlarında çalıştıramayacaklarını söyledikleri bildirdi.

Bunun üzerine kadrolu yer peşine düştüğünü söyleyen Recep Akdağ, bir tane boş kadrolu yerin kendisini kabul ettiğini ancak burada da kendisine önerilen 5.000 TL maaşı, “yahu ben emekli adamım, evde boş otursam emekli maaşım bunun iki katı, sizin bu memleketteki emekli maaşlarından haberiniz yok mu?” diyerek kabul etmediğini, aynı zamanda da müteahhit olan hastane sahibinin de kendine önce tuhaf tuhaf baktığını sonra da “canın isterse, elimi sallarsam ellisi” dediğini söyledi.

Bunun üzerine “kendi kurumumu kendim kurarım, ismim zaten tek başına marka” diye düşündüğünü belirten Recep Akdağ, ülkemizin gelişmiş bir vilayetinde, mutena bir semtte Tıp merkezi/Hastane açmaya çalıştığını, ancak bunun için de tarihi belli olmayan bir vakitte devletin ilan edeceği bir açık arttırmaya girmesi, açık arttırmayı kazanması, açık arttırmaya girerken kendisine verilen katılım kartını çıkarken iade etmeyi unutmaması ve bu merkezi ancak kendisine devletin gösterdiği il ve semtte açabileceğini anlayınca bundan da vaz geçtiğini belirtti.

Bari bir kadro satın alayım diye yola devam ettiğini bildiren Recep Akdağ, kadro fiyatlarını duyunca fenalaştığını, bunun üzerine en yakın SGK anlaşmalı bir hastaneye götürüldüğünü, ancak ilk yardımı yapacak ekibin öncelikle kendisinin SGK’ya bağlı olup olmadığını kontrol etmeye çalıştığını, bilgisayarda kontrolün beklenenden uzun sürdüğünü, durumun acil olup olmadığının ve fark ücreti alınıp alınmayacağının tartışıldığını, alınacak farka hastanenin hangi grup hastane olduğunun çalışanlarca bilinmemesi nedeniyle karar verilemeyince ciddi tehlike atlattığını, Allah’tan kendisinin milletin vekili olduğunu belirtmesi sebebiyle doğru düzgün çalışmayan e-reçete uygulamasına takılmadığını, eski bildiğimiz kâğıt reçete ve ıslak imza ile ilaçlarını alabildiği için şükrettiğini belirtti.

İyileşir iyileşmez hiç olmazsa İşyeri hekimliği yaparım diye tekrar yola çıktığını söyleyen Recep Akdağ, burada da karşısına iki problem çıktığını, hem TTB’den aldığı işyeri hekimliği belgesinin artık geçerli olmadığını fark ettiğini, hem de ne hikmettir bilinmez şekilde yakın zamanda bu işi yapmak için kurulmuş yüzlerce firma nedeniyle işyeri hekimliği ücretlerinin rekabete bağlı olarak çok düştüğünü, bağımsız olarak bu işe kalkışmanın pek imkân dâhilinde olmadığını hissettiğini anlattı. Aynı zamanda nalbur olan bir firma sahibinin, eğer işyeri hekimliği yenileme sertifika programını bitirip, imtihanda başarılı olabilirse, şirketinde kendisine iş teklif ettiğini ve ayda 5.000 TL verebileceğini söylediğini, ancak patronun istediği şekilde kendisinin sabahtan akşama her gün 20 firmayı dolaşamayacağını söyledi.
 Hekimlik yapabilme sevdasıyla yola çıkmasına rağmen önüne konulan bu engeller sebebiyle, Sağlık Bakanlığına ve hükümete çok kırgın olduğunu belirten Recep Akdağ, düzgün işlemeyen bu sistemin derhal düzeltilmesi gerektiğini, bunun için de Tabipler Birliğine başvuracağını gerekirse Tabipler birliğinin yönetiminde yer alamaya çalışacağını anlattı. Birinin bu gidişe mutlaka dur demesi gerektiğini, bunun için her hekimin elini taşın altına sokması gerektiğini, hekimler eğer birlik olamazlarsa şartların daha da ağırlaşacağı konusunda istenirse açıklayabileceği bilgilere sahip olduğunu belirtti. Bu arada serbesttabip grubuna da bu mücadele için kaydının yapılmasını istedi.

Tüm bunlar üzerine hekimlik yapamayacağını anladığını belirten Recep Akdağ, bundan sonra Hekim Problemlerinin çözümüne yönelik bir danışmanlık firması kuracağını ve bu şekilde ticaret yapacağını söyledi. Sağlık sistemindeki sorunlar ve sebepleri hakkında kimsenin kendisi kadar bilgili olamayacağını iddia eden eski bakan gazetecilerin, “Sağlık bakanlığınızda çok sayıda tanıdıklarınızın olması iş seçiminizi etkiledi mi?”, “Hangi sebeplerle sağlık sistemindeki sorunlar ve nedenleri konusunda kendinizi herkesten bilgili sanıyorsunuz?”, “ Sizin için tüm bakanlığı boyunca verdiği tek isabetli karar “bundan sonra ticaret yapacağım” kararı olduğu söyleniyor, bu yorum için ne diyeceksiniz?” sorularına cevap vermeyip basın toplantısını sinirli bir şekilde terk etti.

(hekimmedya.org/ 25.01.2013) ; OHA (Olacakişdeğil Haber Ajansı), HCK, Ankara.

Bu yazıdan sonra (Okumuş olduğunuz haber kurmacadır, hekimlerin ortak hasssasiyetini yansıtmaktadır) diye bilgi verilmektedir…

Demek ki burada anlatılanlar bütünüyle geyik…

Ama içinde hayata dair bir çok gerçeğin olduğu da belli. Yani hayat koşulları düşünülerek ve bir Doktor kişinin iş arama pozisyonları düşünülerek hazırlanmış bir kurmacadır…

Acaba, diğer ayrılan Bakanlar,  eğer milletvekili olmasalardı, ne gibi işler ararlardı ve nasıl ararlardı..? Acaba, “Hamili kart”a ihtiyaç duyarlar mıydı , onu da siz düşünün.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..