- Kategori
- Anılar
Baharı beklerken

internetten alıntı
Günler günleri, aylar diğer ayları getirirken Magosa’da yok, gelmedi Bahar. Baharsız Magosa’yı da mevsimsiz gelen baharı da nideyim ben?
Bakıcım çok iyi biriydi, bana karşı da çok iyi davranışı vardı. 50 yıl daha genç olsam bu Bakıcı Bahar’ı kaçırmazdım ancak zamansız vaktinden evvel gelmiştim bu dünyaya…
Zamanı gelince Magosa’dan ayrılıp memleketime dönmenin rehberim aynı zamanda bakıcıma “hoşça kal, elveda” dediğimde, “Beni de götür” deyince hem çok şaşırdım hem de sevindim, sanki rüyada gibiydim…
“İkinci Bahar” ımı yaşayacak kendime eş bulamamıştım ancak hem rehberim, bakıcım, elim ayağım olacak birini bulmuştum ağzı var dili yok.
Bakıcım Bahar ile memlekete dönüşte atadan kalma 80 dönüm tarladan 10 dönümünü sattım, 10 dönümünü de torunum Ali’ye, 10 dönümünü bakıcıma ben ölünceye kadar ölünce de onlarındır diyerek şerhli tapularını verdim. Amacım 20 dönüm tarlanın gelirini üçe bölmek ve paylaşmaktı. Kalan 50 dönümü de beş çocuğuma eşit dağıttım.
Ne olduysa o zaman oldu.
Benim üç oğlum ve iki kızım var.
Yaşlı arkadaşlarımla oturmuş kahvede çay içerken ortanca oğlum geldi, önümdeki çay koyduğum sehpaya tekme atıp elimdeki bastonu da yere fırlattı.
Tarifi mümkünü yok bir şaşkınlığı yaşamakta iken, oğlum:
—Bunak moruk, sen kime danıştın da tarlaları kızlara da verdin? Diye sordu.
Meğer kendisine sormadan kızlara tarla verilmeyecekmiş, o evlatta kızlar değimliymiş gibi bir durum sanki bu yaşadığım…
—Sen akşam eve bana gel de konuşalım oğlum, burası yeri değil, dedim.
Suratıma tükürerek giderken, “La moruk göstercem sana akşam gününü” diyordu.
Hey gidi Kocalmış Murtaza hey, kurt kocayınca köpeklerin elinde maskara olurmuş, senin yaşadığın da buydu!
Kendi oğlumun bu davranışı öyle çok koydu ki, ağlasam sesimi duyacak kimsem yoktu. Kahveden ayrılırken kahveci dâhil tüm arkadaşlarımla vedalaşıp, “Hakkınızı helal edin kurbanlar, bu fani dünyada yaşamakta var ölmek de...” diyerekten ayrıldım.
İçimdeki ses: ”öldürmekte” diyordu.
Baba yadigârı tabancayı iyice yağladım, temizledim. Bir de kendi tabancama bakım yaptım, elimden geliyordu bu tür işler. Kurşunları doldurduğum tabancam ile ortanca oğlumu beklemeye başladım.
İkinci Baharı yaşayacağım diye umarken gel sen şimdi başıma gelene bak!
Bakıcım çok iyi biriydi, bana karşı da çok iyi davranışı vardı. 50 yıl daha genç olsam bu Bakıcı Bahar’ı kaçırmazdım ancak zamansız vaktinden evvel gelmiştim bu dünyaya…
Zamanı gelince Magosa’dan ayrılıp memleketime dönmenin rehberim aynı zamanda bakıcıma “hoşça kal, elveda” dediğimde, “Beni de götür” deyince hem çok şaşırdım hem de sevindim, sanki rüyada gibiydim…
“İkinci Bahar” ımı yaşayacak kendime eş bulamamıştım ancak hem rehberim, bakıcım, elim ayağım olacak birini bulmuştum ağzı var dili yok.
Bakıcım Bahar ile memlekete dönüşte atadan kalma 80 dönüm tarladan 10 dönümünü sattım, 10 dönümünü de torunum Ali’ye, 10 dönümünü bakıcıma ben ölünceye kadar ölünce de onlarındır diyerek şerhli tapularını verdim. Amacım 20 dönüm tarlanın gelirini üçe bölmek ve paylaşmaktı. Kalan 50 dönümü de beş çocuğuma eşit dağıttım.
Ne olduysa o zaman oldu.
Benim üç oğlum ve iki kızım var.
Yaşlı arkadaşlarımla oturmuş kahvede çay içerken ortanca oğlum geldi, önümdeki çay koyduğum sehpaya tekme atıp elimdeki bastonu da yere fırlattı.
Tarifi mümkünü yok bir şaşkınlığı yaşamakta iken, oğlum:
—Bunak moruk, sen kime danıştın da tarlaları kızlara da verdin? Diye sordu.
Meğer kendisine sormadan kızlara tarla verilmeyecekmiş, o evlatta kızlar değimliymiş gibi bir durum sanki bu yaşadığım…
—Sen akşam eve bana gel de konuşalım oğlum, burası yeri değil, dedim.
Suratıma tükürerek giderken, “La moruk göstercem sana akşam gününü” diyordu.
Hey gidi Kocalmış Murtaza hey, kurt kocayınca köpeklerin elinde maskara olurmuş, senin yaşadığın da buydu!
Kendi oğlumun bu davranışı öyle çok koydu ki, ağlasam sesimi duyacak kimsem yoktu. Kahveden ayrılırken kahveci dâhil tüm arkadaşlarımla vedalaşıp, “Hakkınızı helal edin kurbanlar, bu fani dünyada yaşamakta var ölmek de...” diyerekten ayrıldım.
İçimdeki ses: ”öldürmekte” diyordu.
Baba yadigârı tabancayı iyice yağladım, temizledim. Bir de kendi tabancama bakım yaptım, elimden geliyordu bu tür işler. Kurşunları doldurduğum tabancam ile ortanca oğlumu beklemeye başladım.
İkinci Baharı yaşayacağım diye umarken gel sen şimdi başıma gelene bak!