- Kategori
- Anılar
Baharsız geçen bayram

http://img144.imageshack.us/i/gezinti122222zy9.gif/sr=1
Geçtiğimiz Kurban Bayramını baharı aramakla ve beklemekle geçirdim. Nereye vardımsa yoktu bahar. Tanıdık bildiklerime haber saldım, “Baharı bulup getirin” dedim. Bayram gelmiş neyime, baharı olmayan baharı ben neyleyim?
Zindan-ı Magosa’da baharı aramak susuz kuyuda su aramak gibi bir şey…
“Bahar adında zalım ey yar, sen yoksan Magosa’da ne var?” diye başlayan serzenişlerimi dağların taşlı kayaları duydu da bahardan eser yok.
Baharı ararken hatıraları düşünmek için çok zamanım oldu. Bu arada torunum Ali de yazılarımı daha iyi yazabilmem için, yazma dilini daha iyi kullanabilmem için gramer adında bir kitabı maliyetine hediye etmek gibi bir fedakârlıkta bulundu.
İlk evlendiğim kadını düşündüm. Soğuk bi gecede üstümüzdeki yorganı paylaşırken ittirmişim, tahta divandan düşüp ölmüştü hatunum.
Ne iyi kadındı o.
İkinci hatun da bir gün yemek yerken su testisini sofraya getirmedi diye çenesinin altındaki ümüğünden sıkınca melek huylu benim hatun ödü patlamış, kırk gün sonra da öldü zavallı. Üçüncü hatunum ise verem oldu öldü.
En iyisi diğerlerini saymasam diyorum…
Hatırladıkça çok üzülüyorum da.
Biri göçük altında kaldı, biri kireç kuyusuna düştü, diğeri damdaki karları temizlerken düşüp öldü. Zavallı kara bahtlı hatunlar…
Adı yok, baharı yok kadınlarımın!
Ölüm Allahın emri. Ölüm hak, yaşamak miras. Hatırladıkça hatıraları nasıl da üzülüyor insan. Bir de baharsız yaşamak. Baharı yok yaşamı neyleyim?