Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

16 Eylül '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bak hele bak!

Bak hele bak!
 

Sonbaharın be en güzel günlerinde, yolumuz Van şehrine düştü. Daha önce ne Van'lı birini tanıdım, ne Van'la ilgili bir bilgim vardı. Nedense, öyle pek bir ilgim olmadı Van'la. Kedisini, gölünü, canavarını bilirdim bir tek.

Gezilecek öyle çok yerdi vardı ki... Göl kıyısıyla başladık gezimize. Göl değil, sanki bir koca deniz. Çocuklar teleskop koymuşlar, 500 kuruşa kaleye, dağlara bakabiliyorsunuz, tabii her bakış 500 kuruş. Göl'ün meşhur balığını ızgara yapıp ekmek arası satıyor balıkçılar. Feribot adaya gidip geliyor.

Karnımızı, herkesin tavsiye ettiği Saçıbeyaz lokantasının temiz ve nezih ortamında, güleryüzlü garsonların ikram ettiği lezzetli ızgara ve salatarla doyurduk.

Ertesi gün, Rus pazarına gittik inanılmaz güzellikteki gümüşlere, kilimlere, yün çoraplara bakmaya doyamadık. Çeyizlik eşya da vardı; ama biz yöresel el işleriyle ilgilendik. Öğle yemeğimizi, Aşiyan'da yedik. Sade, şık ve temizdi. Müzikleri bizi hem şaşırttı hem de çok mutlu etti, müzikten sorumlu, aydınlık yüzlü gence teşekkür ettik bu yüzden. Zekİ Müren şarkılarından tutun, Napoliten şarkılara kadar çok özel seçme müzikler vardı. Yemekere gelince, hepsi de Van'a özgü muhteşem ev yemekleriydi. Parça etli dolma, mantı, içli köfte, ev baklavası, mumbar dolması, sütlaç hepsi çok lezzetliydi.

Akşam üstü Van kalesine gittik, çevre düzenlemesi, kafelerde çalınan müzikler, görevliler, yöresel ürünlerin satıldığı dükkanlar gerçekten çok özenli ve güzeldi. Yemyeşildi her şey, sonbaharın sadece kokusu vardı. Tarih ve doğa bir araya gelince tadına doyulmuyor bence.

Kalenin yanına bir Van Evi yapmışlar, gezdiğim sürece böyle bir evim olması için sürekli dua ettim. Çok ama çok güzeldi, güzelliğine güzelliğine güzellik katan bir şey daha vardı; evin içinde gezen Van kedileri!

Eve girerken, ayakkabılarımızı çıkarmamızı söyledi görevliler, "ya çalınırsa" dedi eşim, görevli genç güldü, "markasına bağlı" dedi. Yöre insanı, kibar, saygılı ve doğu insanından hiç ummadığım kadar güler yüzlü ve esprili. Güler yüz ve aspri konusuna gelince, kaleyi bırakıp ertesi gün kahvaltı yaptığımız "BAK HELE BAK, YUSUF KONAK" ta yaptığımız kahvaltıya geçiyorum hemen. O bir şovmen, o muhteşem bir "stand up" çı. Kapıdan girdiğiniz anda, sizi avucuna alıyor.
O servisle hiç ilgilenmiyor, onu görevi, işi, zevki, gelenleri güler yüzle ve müthiş pozitif enerjisiyle karşılayıp orada kahvaltı yaptıkları sürece eğlendirmek oyalamak, bence aynı zamanda "öğretmek". Van da yaşasam her sıkıldığımda giderim oraya. Bulmacalar soruyor, bilenlere ödüller veriyor. Yaşamını, yaptıklarını anlatıyor. Bir de bildiğimiz fıkralara "Allah'ın Vanlı" sının yorumunu katıyor. Kahvaltılıklar, sahan kaymağı, bal, yumurta çeşitleri, kavut, otlu peynir, cacık, tereyağı, mırtoğa, gencoruk ve süt.

Yiyecekler her yerde vardı, ama o harika Atattürk köşesi, 500 kız öğrenci okutan güler yüzlü, neşeli, güzel insan "BAK HELE BAK YUSUF KONAK" sadece bir taneydi.
Van gezimizden aklımızda kalan en neşeli anı oydu.

 
Toplam blog
: 98
: 742
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

Okuyan, gözlemleyen, yorumlayan, öğrenmeye ve öğrendiklerini uygulamaya çalışan; doğayı, insanları, ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara