Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Mart '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Bakış açımız

Bakış açımız
 

BAKMAK, GÖRMEK DEĞİLDİR.


Einstein bir sözü onun kendi öz varlığına ulaşmış bir bilge olduğunu açıkça kanıtlar.

" ön yargıyı parçalamak atomu parçalanmaktan zordur. "

Çünkü biz insanların en büyük engeli önyargı ve anlayışsızlıktır. Kafamızda kurguladığımız sanrılara inanmaya devam ettiğimiz sürece buna bir çözüm getiremeyiz. Ancak içimizde sinirle ve asabiyetle kurgular yapan o sesi susturup, hayat kulak verdiğimizde farkedebiliriz.

Asırlardan beri  toplumların kutsal saydığı ve yücelttiği efendilerine ve peygamberlerine bir bakalım. Öğretilerine kulak verelim.

Hepsinin tek bir ortak paydası var: tefekkür İçsel yolculuk ile "yaratılmış herşey üzerine derin düşünme" olarak ifade edebileceğimiz tefekkür kendini anlamlandırmaya çalışmadır.

Kişinin kendisini düşünüp, sindirip, yorumlamasıdır.

Dinsel bir terim değil, ötesinde düşünce yolculuğunun ta kendisidir. Bu yolculuk kişinin yalnız kendisi ile tartışma,konuşma, sohbet, bir tür muhasebedir. Bu muhasebe kendi bakış açısını değiştirmeye yöneliktir.

Bakış açısı ne kadar ön yargılardan arınmış, anlayış dolu olursa; hayata o denli huzurlu ve mutlu bakmaya, kainattaki  güzellikleri görmeye başlarız.

Karanlık ve soğuk görüntüler netleşecek, korkular bir bir kalkacak, bilinmezliklerden arınılmış olacaktır.

Asıl bilmemiz gerekenin kendi öz varlığımız olduğu gerçeği, bizi olgun düşünen bir birey yapacaktır. Hayatımızdaki dogmatik cennet ve cehennem olgusu değişecektir.

Bütün inanç sistemlerinin öğretilerini, içimizdeki putları yıkmakla işe başlayabilirsiniz.

Yaratılış mucizesinin en temel örneği olarak insan, düşünebilen bir varlık olması sebebiyle, bunu müthiş bir şekilde sergilemektedir.

Kişi düşüncelerinde kendine yönelik bir yolculuğa çıktığında anlamlandırma süreci başlar. Öyle ki ; kişiyi kendisinden başka susuturabilecek üstünlükte bir ses yoktur. Bu yolculuk kişinin her konuda kendini sakinleştirip,çözümsüzlük ve çaresizlikler baş gösterdiğinde bir mahkemenin kurulup, davanın görülmesi ile devam eder. Bu mahkeme vicdandır. Vicdanımız ile pat diye başbaşa bırakılırız kimi zaman. Oysa bu süreci kendimiz işlettiğimiz müddetçe, cezamıza rıza göstermemiz basitleşir. Öte yandan beraat ettiğimizde fazlasıyla öz güvene sahip oluruz.

Hayat mağlubiyet ve galibiyetlerde dolu karşılaşmalardan yer almaktadır. Savaşlar, maçlar, sınavlar, ... vs. Zaman zaman zaferler kazanılır, zaman zaman mağlubiyetle sonuçlanır. Önemli olan hesaplaşma biter ve sonuca bağlanır.

İşte biz insanlar cennetimizi ve cehennemimizi de kendi seçimlerimize yaratırız. Seçtiğimiz durumlar bizi kahrettiğinde pişmanlık duyarız cehennem ateşimiz başlar, hayal kırıklıklarımız ve üzüntülerimiz ruhumuzu ateşlerde yakar. Dışarıda bir yerler de cehennem aramayın. Sizi yaratan varlığınıza bu ihtişamı yerleştirmen yaratıcı sizlere bir oyun oynamış ve tuzaklara düşürüp ateşlere atacak, bundan da keyif alacak kadar basit değildir. Sınırlı aklı ile sınırsızı düşünemeyen insan, ancak derin düşünerek ve olumsuzluklarını önyargılarını ve anlayışsızlığını terkederek sınırlarını aşabilir. İşte insan cennetini de bu şekilde yaşamaya başlar.

Ruhunuzu kötü düşünce art niyet ve önyargılardan temizlediğiniz sürece hayata kulak kesilirsiniz. Yerini iyilik, huzur, mutluluklar alır. Size özgü güzellikleriniz ortaya çıkar. Fakat; İnce bir ayrıntı var. Bu temizliği yapmadan yerine kendi güzelliklerimizden söz etmeniz sizi egoist yapar. Bu en tehlikelisidir. Önce kötüyü kovun, ruhunuzu arındırın, iyilik ve güzellikler gelip yerine oturacaktır. Cennetinizi yaşayın ve yaşatın. Bu bakış açısı ile hayata güzel bakmayı öğrenir, yaşamdaki mucizeleri ve güzellikleri görmeye başlarsınız.

Bakmak, görmek demek değildir. Hepimiz bakıyoruz. Fakat farklı şeyler görüyoruz. Güzellikle bakıp, iyilikleri görebilmek umuduyla... 

 
Toplam blog
: 17
: 286
Kayıt tarihi
: 07.01.13
 
 

..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara