Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Kasım '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bebeği büyütememek...

Bebeği büyütememek...
 

Reklamın birinde "gay" rolünde bir hakem çıkmıştı zamanında, bu olayın üstüne hakemlerle ilgili bir dernek olay yaratmıştı... "Hakemler gay değildir, mesleğimizi zedelemeyin" diye. Akabinde gayette başarılı bir film olan HAMAM'da iki erkek bir yakınlaşma yaşadığı için bu seferde Hamamcılarla ilgili bir dernek ortalığı birbirine katmıştı. Buna benzer yüzlerce haberi her gün okuyoruz, duyuyoruz...

Biz duyarlı olmayı yalnış anlıyoruz. Vergilerimizi vermeyip, emniyet şeritlerinden gidip, trafikte terör yaratıp, doğayı kirletip, ülkenin gelişmesi adına bir çivi çakmazken - duyarlılık adı altında alınganlık yapıyoruz, ne kadar kompleksli ve iç huzurunu yitirmiş bireyler olduğumuzu tüm dünyaya avaz avaz bağırıyoruz.

Bunlar tolere edilebilinir komlekslerdi çünkü amaç aslında ne protesto etmekti, ne de böyle birşeyden rahatsızlık duyuluyordu diye düşünüyorum. Tek amaç o derneklerdeki bazılarının televizyona çıkma, gazeteye haber olma ve ismini duyurma çabalarıydı. Bu kişilerin bu tip bir konular ile uğraşmaları zaten aslında zamanlarını ne boş geçiriyor olduklarının en güzel kanıtıydı. Hoş eğer bahane bu değilde gerçektende bu meslekleri icra edenler bu denli kompleksli ise durum kesinlikle çok daha vahim.

Ancak benim bu yazıyı yazma sebebim okuduğum bir haber... Milyoner yarışmasında "Hangisi eski dilde eşek sürüsüdür?" sorusunun şıklarının arasında Haymana'nın geçmesi sebebiyle (kerata, haylaz, haymana, hergele) CHP başkan yardımcısı açıklamalarda bulunmuş... Dava açacaklarını ve bunu takip edeceklerini söylemiş.

Haber baştan aşağı fiyasko. Haymanalılar çok muzdarip olmuşlar... çok üzülmüşler... milyonlarca insan bu yarışmayı seyrederken duyguları incinmiş... Ben Haymana'lıların mizah anlayışlarına güveniyorum, Haymana'lıların anlayışlarına da güveniyorum, ufak/komik hataları tolere etme konusundaki yeteneklerine de güveniyorum. Haymana'lıların böyle bir yarışma yüzünden kimseye dava açmayacaklarını hatta o programı zevkle seyretmeye devam edeceklerine de eminim. Bu bir yarışma programı... bir eğlence programı... Biz bu kadar anlayışsızmıyız? Bu kadar komplekslimiyiz ? Hiç sanmıyorum...

Üretemeyen, muhalefet yapamayan, bir sonraki seçimde barajı geçip geçmiyeceği şaibeli, adı "hizipçi" olarak dünya siyaset tarihine yazılmış bir liderden kendini kurtaramayıp gün geçtikçe dahada kötüye giden bir partinin, yapacağı onca iş varken, "yarışma programında şıklardan birisi Haymana imiş, amanda ne kadar kötü olmuş, davayı takip edeceklermiş..." gibi beyanatlarda bulunmasına akıl sır erdirmek gerçekten mümkün değil. Haymana'dan oy kapmaya çalışıyor demeye yüreğim el vermiyor. Yurtdışında herhangi bir meclisin ana muhalefet partisinin başkan yardımcısının böyle bir konuya el atıp beyanat verdiğini düşünebiliyor musunuz? Bırakın Batı'yı en az gelişmiş bir ülkede bile bunun bir örneği olabileceğini düşünemiyorum. Hem de o ülkede aynı anda talan üstüne talan yapılıp, AB'ye giriş surecinde sorunlar yaşandığını, sağlık, eğitim, altyapı sorunlarında binlerce aksaklıklar yaşanırken, ana muhalefet partisi başkan yardımcısı; "yarışma programında şıklardan birisi Haymana olmuş" diye demeçler veriyor, açıklamalar yapıyor.

Bu parti bizi yönetmeye aday. Bu parti Mustafa Kemal Atatürk'ün isim verdiği bir parti. Mustafa Kemal Atatürk bu partinin ismi ile 10/20 yılda bir ulusun tarihteki sürecini değiştirmiş ve geri kalmış bir ülke olmaktan kurtarıp medeni bir ülke haline sokmuş. 1938'e kadarki süreçte yaptığı değişimleri düşünün. CHP'nin oklarının yanısıra en önemli olan ilke değişimdi, zaten olayın kendisi değişimdi, ilerlemeydi.

Sormak lazım 1938'den sonra değişim ne kadar yansıtıldı, ne kadar devam etti. Atatürk yaşasa orada kalacak mıydı, yeni bir şeyler üretmeyecek miydi, Türkiye'yi daha da ileriye götürmeyecek miydi ? Oysa şimdinin CHP'si ve yandaşları 1938'de durdular. Mustafa Kemal "alın Cumhuriyeti, sakın ne ileri götürün, ne de geri götürün; zaman ve şartlara göre ben her an gerekli değişiklikleri yaptım ancak siz sakın olaki hiçbir değişikliği kabul etmeyin, ben vefat ettikten sonra aynen nasıl bıraktıysam öyle muhafaza edin" demiş gibi hiçbir fikir, oluşum, yapıcılık geliştirmediler.

"Demir ağlarla ördük ana yurdu bir baştan" Peki ne oldu sonra? Mustafa Kemal "ben demir ağlarla ördüm, ama siz sakın daha fazla demir ağ örmeyin, onun yerine asfalttan yollar yapın, daha çok araba satın, petrole daha çok bağımlı olun, trafik kazalarında benim savaşlarda verdiğimden daha çok kayıp verin" (Şu anda Türk Demir yollarının kullanılan ağlarının % 90'ından fazlası 1938 öncesi inşa edilmiştir) demişçesine korudular Cumhuriyeti.

Ama onlar yalnış anladılar... Değişime bu kadar yakın olan başka bir lider yoktu dünyada, gelmedi ve gelmeyecek. Bir ülkenin kaderini bu kadar kısa sürede değiştirebilen bir lider gelmedi, gelmeyecek... Politikada ve toplumda değişim konusunda en ısrarlı ve en başarılı lider kim diye sorulsa, dünyanın her yerinde tarih bilen her siyaset bilimci cevabını mutlaka Atatürk'ten yana kullanacaktır. Mustafa Kemal bir bebek emanet etti arkasından gelenler ... yeni doğmuş bir bebek, doğması bile imkansız gibi gözükürken doğmuş ve Mustafa Kemal'in vefatına kadarda benzer tüm bebeklerden daha güzel yetiştirilmiş, eldeki olanaklarla en güzel şekilde beslenmiş bir bebek.

Ancak şu anda Kemalist denilenler (sadece CHP'ye değil lafım, dünyaya at gözlüğü ile bakan sofu ve ortodoks Kemalist'lerden bahsediyorum ve Atatürk'ü gercekten anlayan ve emanetini en güzel yerlere getirmeye çalışırken engellenen gerçek vatansever, üretken, değişimci Kemalist'lerinde hazırda beklediğini düşünüyorum) yanlış anladılar Mustafa Kemal'in vasiyetini. O alın bu bebeği büyütün diye emanet etti bize/onlara. Oysa onlar ne yaptı... bebek büyüdü, gelişti... ama bebek bezini çıkartalım dendiğinde "hayır... biz bu bebeği bezle aldık, ne kadar büyürse büyüsün bezle kalacak, emziğide alamazsınız, saçını da kesemezsiniz, traş da edemezsiniz" savunmalarına girdiler. Mustafa Kemal o bebeği büyütseydi, o bebek şu anda olduğundan çok ama çok daha iyi durumda olurdu... Ancak o bebek kendi kendine büyümeye bırakılsaydı da şu anda olduğundan daha iyi bir durumda olurdu. Ama büyümesine izin vermediler, vermiyorlar.

Ancak fiziksel olarak bebek bütün engellere rağmen büyümeye devam ediyor. İstesek de istemesek de o bez ve kıyafetler artık ona uymuyor. Bu aşamada bu bebeğin hakketiği yerde olmasını sağlayacak birilerinin çıkıp "yeter" deyip bu bebeğe bir yol göstermesi lazım, eğitim vermesi ve görünüşünü güzelleştirmesi lazım. Bu kişinin şimdiye kadar siyaset dünyasına girmemiş, "muhafazakar liberal" yada "milliyetçi (vatansever değil) solcu" diye ideoloji ittifaklarının olamayacağı gerçeğine vakıf, bizi tüm dünyada temsil edecek güçte bir lidere ihtiyaç duymaktayız.

Şu ana kadar adını duyduğum tüm liderler, milletvekilleri yada adayları içinden böyle birinin çıkmayacağı artık gün kadar açık. Bugün Türkiye'nin durumundan mesul olanlar sadece iktidara gelmiş partiler ve vekiller değil, politika sahnesinde rol almış tüm aktörlerdir.

Bir seçim daha olacak ve gene aynı karakterler, gene aynı insanlar... Nasıl umudumuz olabilir ki? Birçoğu hapis yatmış, ülkeyi dolandırmış, havaya silah sıkan, mecliste ayakkabı çıkartıp ayaklarını kaşıyan, meclis tavanına çiğ köfte tutturma sırasında orada bulunmuş ve gülüp geçmiş; hostes, polis, gazeteci tartaklamış bir kitle. Bu kitlenin çıkartacağı kararlardan, alacağı yollardan ne bekleyebiliriz.

Muhaleffeteki partinin başkan yardımcısı yarışma programında bir sorunun şıkları arasında Haymana geçtiği için dava açacak kadar anlayışsız, ana muhalefet lideri koltuk fetişisti, başbakan eleştirileri dinleme nezaketini gösteremeyecek kadar huysuz ve hemen hepsi profosyonel siyasetçi sınıfına sokulamayacak kadar düzeysiz.

Üretken, yapıcı, dinamik, vatansever, değişimci ve anlayışlı insanların artık bu işe bir "dur" deme vakitleri geldide geçiyor.

 
Toplam blog
: 9
: 877
Kayıt tarihi
: 15.11.06
 
 

Mersin'de lise eğitimimi tamamladıktan sonra Ankara'da siyaset bilimi okudum, yaptığım mba master'ın..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara