- Kategori
- Futbol
Ben Fenerli olsam, kupayı almak istemezdim

Yengeç dansı yerini 'yengeç' duygusallığına bıraktı..
Fenerbahçe’nin istikrar adına yanlış kişide sebat etmesi, kaderin bir cilvesi midir, yoksa Zico’nun ya da Daum’un ahı mıdır bilinmez. Ama gerçek olan bir şey varsa, o da bu senenin Fenerbahçe adına kayıp sene olduğudur. 2 sene üst üste takımı şampiyon yapıp, 3. sene trajik bir şekilde şampiyon olamayınca kovulan bir Daum, takımı ilk sene şampiyon yapıp, 2. sene Fenerbahçeliler’in ve tüm Türkiye’nin aklına hayaline sığmayan bir şekilde Inter, PSV, CSKA Moskova, Sevilla’yı eleyen, geçen senenin finalisti Chelsea’yi yenen tek takımın teknik direktörü olarak sadece şampiyon yapamadı diye kovulan bir Zico örneği var önümüzde. Oysa bu iki teknik direktör, yılların ‘ne olacak bu Fener’in hali’ söylemini değiştirmiş, Fenerbahçe’yi Galatasaray’a yetiştirip önüne geçmiş, önüne kim gelirse yenen, kendine güvenen, ne yaptığını bilen bir takım yaratmıştı. Fenerbahçe bu periyodda ya 1. ya 2. oldu, 3. bile olmadı. Aldığı ‘yıldız’ futbolcuların yanında Deivid gibi, Aurelio gibi, Selçuk gibi, Gökhan Gönül gibi, Volkan gibi, Tuncay gibi ‘isimsiz’ kahramanlar yaratmıştı. Böyle işleyen bir çarkı bu hale getirmek, ‘insanın düşmanı yapmaz’ dedirten bir acayiplik taşıyor.
Burada 70 yaşına kadar İspanya dışına çıkmamış, bu yaşına kadar son Avrupa Şampiyonluğu dışında dişe dokunur bir başarı elde etmemiş, tek oyun şablonu ile oynayan, hiç çıkarmadığı eşofmanıyla eski tip yaşlı Yugoslav hoca modellerine benzeyen Aragones midir esas suçlu, yoksa Zico’yu kovup onu getiren, bir inat uğruna Aurelio’yu kaybeden, Guiza, Maldonado, Josico kabuslarını Fenerbahçeliler’e yaşatan, yedekte bekletilecek bir tane adam gibi genç oyuncu almayan, daha da kötüsü ‘görünen köy kılavuz istemiyorken’ bu hocada ısrar eden yönetimin midir? Şampiyonlar Ligi’nden elenildiği aşamada bu tablonun sezon sonunda bu şekilde olacağı aşikardı. Ama Fenerbahçe Başkanı ilk defa ‘kafasına göre’ bir hoca bulmuştu. Bu ‘kafasına göre’ olan hoca, maçlarda 60. dakikadan önce hareket bile etmiyor, bazen kulübeye dayanıp ayakta uyuyor mu diye hep merak ederim. Ayağa kalkacak hali olmayan bir teknik direktörün, takımını etkilemesi, futbolcuları motive etmesi mümkün mü? Bırakın motive etmeyi, Deniz’I küstürdü, Kazım’ı küstürdü, Uğur Boral’ı ve daha birçok futbolcuyu resmen futboldan soğuttu.
Kendi dedemi düşünüyorum, ‘dede’ yaşına geldiğinden beri söylediği kanundur, elestiriyi kaldıramaz, çocuklaşır, inat eder, ‘yaşlıdır ne yapsa yeridir’ denilebilecek her şeyi yapar. Ondan, emekli olmadan önce ne iş yaptıysa, aynı işi yapmasını beklemek ne kadar anlamsızsa, Fenerbahçe’nin başında Aragones’in olması da o kadar anlamsızdır. Şu an olsa olsa bir milli takımın başına geçebilir, o da hazır ve olgun bir takım olmalı, İspanya gibi. İspanya Futbol Federasyonu Başkanı bile şampiyonluktan sonra Aragones’in takıma katkısı yok denecek kadar az diye açıklama yapmıştı, düşünün durumun vehametini.
Ben Fenerbahçeli olsam, yarınki Türkiye Kupası maçıyla ilgili hislerim çok karışık olurdu. Bir yanda 26 senedir hasret kalınmış bir kupa, bir yanda Aragones’in kalması için yeni bir neden. Fenerbahçe’nin kazanmasını isteyebilir miydim bilmiyorum.
Fenerbahçe’nin yeni bir başlangıç yapmaya ihtiyacı var. Artık birileri şapkasını önüne alıp düşünmeli. O şapkasını önüne alıp düşünecek ‘Aziz’ başkan, artık başkalarının önünü açmalı, bana göre bu pozisyonu doldurabilecek yegane isim vizyonu, karizmasi ve Fenerbahçeliliği ile Ali Koç’tur. Bu değişim, Fenerbahçe’nin yeni başlangıcı olmalı, bu sene yapılanları hata hanesine yazıp, gelecek senenin planları yapılmalı. Kazanılacak bir Türkiye Kupası, bu yoldan döndürmemeli.
Ben bir Beşiktaşlıyım. Rakibimi ekarte etmek, tabii ki beni mutlu eder. Ancak Fenerbahçe’nin düştüğü durum, hak etmeyen kişilere saçtığı milyon Euro’lar, bir futbolsever olarak beni üzüyor. Bu tam bir hayali ithalat, giden paralar, Türkiye’nin paraları. Ben geçen seneki ‘asla pes etmeyen’ Fenerbahçe’yi izlemekten gurur duymuştum ve imrenmiştim.