Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

02 Ocak '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Benim Gözlerimle 2007 Milliyet Blog’a Yansıyanlar

Benim Gözlerimle 2007 Milliyet Blog’a Yansıyanlar
 

Böyle bir başlığı sanırım çoğunuz hatırlıyorsunuzdur. 2006’dan yansıyanlar diye başlayan bir başlıkla başlarken gerçekten bir gün böyle bir başlıkta yazacağımı düşünmemiştim. Şimdiyse yine bir yıl sonra yılın özetini çıkarıyorum 2008’in bu ikinci gününde aynı başlıkta.

Hani derler ya “Tarih tekerrürden ibarettir” diye. Sanırım doğru. 2007 Milliyet Blog’un benim gözlerime yansıyan özetini çıkarmaya başlamadan önce 2008’in ikinci gününde hepinizin yeni yılını kutluyor tüm dünyaya ve insanlığa iyi şeyler getirmesini umut ediyorum.


Bir yılı devirdik tarihin tozlu raflarına kaldırdık. Bloglarımızı da arşivledik. MB’in büyük tarihi buluşmasının üzerinden de bir yıl geçti. Bir hafta sonra tam bir yılı dolacak olan buluşmanın. Bu sürede büyüdük, her gün aramıza yeni yazarlar katıldı, yeni bloglar açıldı. O toplantı da alınan kararlar kısmen de olsa gerçekleşti, yerine yenileri geldi. Oysa ben geçen o süre içersinde yani MB buluşmasının hemen ardından bu sayfalarımdan neredeyse dokuz ay ayrı kaldım sadece iki blog dışında başka bir şey yazmadan. Kendi özel nedenlerimden kaynaklı olarak. Bu uzaklıkta neler değişti neler oldu bilmek adına geldiğim andan itibaren şöyle bir aylarda geçen blog sayfalarını karıştırdım ayırdığım vakitler içerisinde. Ve sevdiğim Blog habercim içerisinde yer alan yazarlarımın yazılarını okuyarak. Bugün bu yazıyı yazabilmem ve bu sayfalardan uzak kaldığım aralıkta neler geçtiğini anlamak adına da okumalıydım zaten. Tabii bu bir günde olmadı haliyle. Aşağı yukarı iki aydır okuyorum diyelim…

Gördüklerimin özetini yaparken kaçırdıklarım olabilir, eksik de olabilir bu yüzden tüm ayrıntılara girmeden genel bir özet çıkarmayı düşündüm sizlere, aslında belki de kendime. Büyük bir aile olmuştuk ve bu aile de kitap çıkaranlardan tutun konuşmacı olarak MB’i temsil edenlere kadar büyük gelişmeler olmuştu. Bunlar güzel gelişmelerdi geçen bir yıl içinde olan güzelliklerdi. MB’nin farklılıklarından bir kaçıydı sadece. Ama bu güzel gelişmelerin yanı sıra gözüme batan olumsuz şeylerde vardı. Mesela bir yarış vardı. Bu yarış çok fazla belli olmasa da daha doğrusu sözlerle ifade ediliyor olmasa da aslında yansıyordu MB’in yüzüne. Bazen de Blogerlerin sayfalarına.

Sevimli görünse de, bana göre kontrol altına alınması gereken bir yarıştı bu. 2007’den gözlerime yansıyan haliyle. Harıl harıl yazarlarımız aynı günde birden çok yazı yazıyorlardı. Seyir defterinde yer almaksa ayrı bir tutku gibi. Birden çok yazı yazmanın sakıncası ne olabilir ki diyebilirsiniz. Gözün mü kaldı da diyebilirsiniz belki içinizden. Bunları demek serbestliğiniz belki olabilir ama özgürlüğünüz olamaz yazarken. Yani sadece çok yazmak iyi yazmak demek değildir. Okuyucu da bunun zaten ayırtındadır. İşte bu anlamda serbestliğiniz olabilir ama özgürlüğünüz olamaz diyorum. Derdim bir polemiğin içine girmek ya da kimseyi kırmak da değil. Sadece biz MB yazarlarının aynı zamanda bazı sorumluluklarının da olduğunu unutmamız gerektiğinin altını çizmek adına söylüyorum bunları. Yazarken bazı egolarımızı bir kenara bırakarak okurlarımızı da düşünmeliyiz. Günde üç yazıyla sınırlandırıldı editörlerimizce ama benim kast ettiğim ilk sayfada yayınlanması olayı değildir sadece. Çok yazmak içeriği de yok ediyor, kaliteyi de düşürüyor. Ben bir okur olarak bu rahatsızlığımın altını vurguluyorum bu düşüncemi dile getirirken. Bu konuyu daha iyi anlatmak adına bir örnek de vermek istiyorum sizlere.

Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyorduk. Milliyet Gazetesinden kendisine bir teşekkür emaili geldiğini söyledi. Bunun üzerine konuştuk biraz. Gazeteden gelen emailin içeriği aynen şuydu. “ Ülkemizin siyasi yapısında ve gerçeklerinde duyarlı olduğunuz ve bu konuda gösterdiğiniz hassasiyetten dolayı teşekkür ederiz.” Kendisinin Milliyet gazetesindeki haberlerle ilgili yaptığı yorumlara gönderilmiş bir teşekkür emailiydi bu. Bu emailin üzerinde geçen ikili konuşmayı aynen aktarmak istiyorum. Aslında amacım bu konuyu tek bir blog konusu yapmaktı ama önemi biz blog yazarlarını da bağladığı için burada aktarmayı daha uygun buldum. Aramızda geçen ikili konuşmanın bizi ilgilendiren kısımlarını sizlere aynen aktarıyorum;


Arkadaşım;
iyi de oya o kadar çok yorum yapmadım ama
demek kimse bir şey yapmıyor yapan sadece bizler miyiz ve inan çok fazla yorumum yok
vallahi parmakla sayılacak kadar az

Ben;
anladım
Tabii ki yapan olmayınca
az yapsan da yapmış oluyorsun
ee kızım biz fosiliz

Arkadaşım;
-işte güldüğüm şey buuuuuu
-ülkeye bak ya ne halde bana teşekkür geliyorrrrrrrr

Ben;
-aslında bunu blog sayfası yazıp işlesem mi?
-Ülkemin gerçekleri diye :)

Arkadaşım;
-haa olabilir aslında

-ülkemin gerçekleri diye
-Komik
-ya oya bak cidden çok önemli bir konu bu
-inan kendimi küçümsemek falan istemiyorum
-gizli bir cevher falan da değilim bu anlamda aslında
-sıradan düşünen ve duygularını düşüncelerini kaleme dökebilen biriyim
-yani bir avrupa ülkesinde yaşıyor olsam normal biriyim
-ama burda normalin üstü oluyorsun bu çok acı yaaaaaaaaaa

Ben;
-işte zaten konu burda başlıyor
-bizim ülkemizde gerçekten yazar çizerler bitti eskiye bakınca kesinlikle edebiyatçı kalmadı
-şimdilerde herkes yazar çizer oldu

Arkadaşım;
-evet traji komik bir öykü bu
-cidden çok ama çok önemli bir konu bu aslında evet şimdi daha iyi algılıyorum bence konu yapmalısın
-herkesin yazar çizer olması ayrı bir konu
-ikinci bir konu da normal bir şey çok iyi gibi geliyor yoksunlukta

Ben;
-doğru biri çıktığında bu kirliliğin içinde hemen öne çıkıyor

Arkadaşım;
-bunu anlıyorum oya
-ama bu beni mutlu etmiyor aslında sen de bunu anladın mı?
-yazık ya bu ülkede yetişmiş Oğuz Ataylara
-ne bileyim bir sürü cidden mükemmel yazarlara
-var bu ülkenin potansiyeliiiiiiii
-ve ben onların yanında tırnaklarının ucundaki bir kirim aslında
-amaaaaaaaaaa
-şu anda parlıyorum
-yazıkkkkkkkkkkkkkk
-ne olur bunları kullan yazında

Ben;
-Haklısın da ama her konuda böyle bir hale gelmedik mi?

Evet, her konuda bu hale geldik ne yazık ki. Bu yoksunluk içerisinde öne çıkış gerçek yazarlara haksızlık değil mi? Ne hale geldi ülkemiz demekten kendimi alamıyorum. Aramızda geçen bu konuşmadaki kirlenme, Blog sayfalarımızda da ne yazık ki olmaya başladı. Sadece öne çıkmak adına yazılan yazılar, imlâ hatalarıyla dolu sırf yazılmak için yazılmış bloglar v.s. Burada arkadaşımın endişesinin içerisinde; ülkenin traji komik bir gerçeği yatıyor. Ve lütfen arkadaşlar biz MB yazarları olarak üzerimizdeki sorumluluğu bilerek yazalım. Sırf yazmış olmak adına yazılan yazılar tek başına editörlerimizin sorumluluğu değildir. Benim şu ana kadar 23 Bloğum var, ara vermesem de bu sayı bundan çok daha fazla olmazdı. Belki 30 belki de kırk olurdu. Ve burada yazdığımı toplam on kişi biliyor kendi yakın çevremden. Ama okunma sayısı, yorum sayısına bakınca yedi bloğumun dışında hepsi de yorum almış bloglar. Bunun için özel çabam olmadı, okunması için de endişem olmadı. Korkum da olmadı. Çünkü bildiğim tek gerçek doğru işi yaparsanız karşılığını alırsınız. Ben kendime duyduğum saygıyı okuyucuma da duyuyorum. Bunu duyarsak karşılığını zaten alırız arkadaşlar. 2008’de böyle bir yazıyla karşınıza gelmek istemezdim, amacım kimseyi kırmak incitmek falan da değil ama MB ayrıcalıksa eğer biz yazarların da bu ayrıcalığa katkı sağlaması gerek. 2007 MB’ten benim gözlerime yansıyan bunlar oldu. Umarım 2008 daha başka bir MB’le yenilenmiş olur bu kirliğin önünü kendimiz alırız. İşte benim gözlerime yansıyan 2007 MB’i. Tekrar herkese reyting kaygısız yazılarla güzel bir yıl diliyorum…

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara