Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Ekim '08

 
Kategori
Futbol
 

Beşiktaşlıları utandıran günler

Beşiktaşlıları utandıran günler
 

Bilmem hatırlar mısınız? Geçen sene bugünlerde (25 Eylül 2007) Ertuğrul Sağlam Milliyet Gazetesine bir röportaj vermişti. Röportajın en çarpıcı ve dikkat çeken ifadesi şuydu; “Beni üç yılda buraya getiren Allah buradan da geri göndermeyecektir. Bundan adım gibi eminim''

Şu pozisyonda, eğer Ertuğrul Sağlam’ın zihniyeti ile düşünmeye devam edecek olursak, Ertuğrul Sağlam’ın üzülmesi için herhangi bir gerekçe olmadığını düşünebiliriz. Olsa olsa onun oradan gitmesini Allah istemiş olabilir ancak. Eh, ulu yaratıcının da Metalist takımı ile yapılan rövanş maçında sahada gördüğü takımdan sonra böylesine ilahi bir adalet sergilemiş olması hiç de garip değil. Beşiktaş takımının sahada bu kadar aciz kalmasına o da tepki göstermiş olmalı.

Neyse biz bu çarpık zihniyetten sıyrılıp kendi bakış açımıza dönelim. Ertuğrul Sağlam’ın zihniyetinin bizi olduğumuzdan daha da günahkâr kılacağına şüphe yok.

Ertuğrul Sağlam’ın Beşiktaş’a gelişinde umutlandığımı kolaylıkla itiraf edebilirim. Ancak bu umutlanışım futbol birikiminden çok, kişiliğine yönelikti. Mafya düzeni ile işleyen bir kulüpte duruşu, tavır alışı, ahlakı ile Beşiktaş’ın gün be gün değer kaybeden ruhuna katkı sunacağını düşünmüştüm.

Aslında bu konuda, Ertuğrul Sağlam beklentileri boşa çıkardığını söyleyemem. Kendi adına sergilediği tavırlarda eleştirecek bi yan yoktu. Ancak kulübün içinde yaşananlara dair doğru, ahlaki bir müdahalede bulunduğunu söyleyemeyiz. Beşiktaş’ta son yıllarda egemen olan plansız, akılsız, seviyesiz ortama ve yalanın, ikiyüzlülüğün, hoşgörüsüzlüğün, sevgisizliğin hâkim olduğu ilişkilere karşın, bu ortama bulaşmayan ama sesini de çıkarmayan bir duruş sergiledi. Örneğin göreve başladığı an, menajer olarak Ali Gültiken görevdeyken, iki ay sonra onun ayağının kaydırılmasına ve yerine kendi çukurunu kazacak Sinan Engin’in göreve getirilmesine ses çıkarmadı. Yine Sinan Engin’in kankası olan ve adı şike iddiaları ile geçen menajerlerle futbolcu aramaya gitti.

Sinan Engin’in gelişinden itibaren de transfer skandalları Beşiktaş’ın gündeminden hiç düşmedi. Buna en iyi örnek Gordon Schildenfeld’in transferiydi. Eğer söylenenler doğruysa Dinamo Zagrep takımından Dino Drpiç’i almak isteyen ve parasını da ödeyen Beşiktaş Kulubü, son dakikada Drpiç’in uygunsuz görüntüleri ortaya çıkınca –bence anlamsız bir sahte ahlaki tavırla- transferden vazgeçti. Ancak Dinamo Zagrep’ten parayı geri almayacaklarını anlayınca aynı takımın oyuncusu Gordon Schildenfeld’i transfer etmek zorunda kaldıkları sonradan oldukça fazla dile getirildi.

Bu futbolcu ile 1 yılı opsiyonlu 4,5 yıllık sözleşme yapan Beşiktaş, kulübüne 2 milyon bonservis bedeli ödedi, futbolcuya senelik 400 bin euro garanti para ve maç başına da 5 bin euro ödemeyi göze aldı. Ancak aradan 3 ay geçmeden gözden çıkarılan bu futbolcu, gazete manşetlerini “aç olduğunu iddia eden beyanatlarla doldurdu.

Ertuğrul Sağlam tüm bu tutarsız olayların içinde, “bana bulaşmayan yılan bin yaşasın” felsefesi ile koltuğuna tutundu. En onurlu davrandığı an, yılanın kendisine dokunmaya başladığını anladığı an oldu.

Ertuğrul Sağlam’ın Beşiktaş takımının futboluna dair katkısı ya da başarısı konusunda daha kötümser yaklaşmak mümkün. Bu çok da umutlu olduğum bir nokta değildi açıkçası. Onun hayat felsefesini belirleyen muhafazakâr zihniyetin, futbol felsefesini de sınırlayacağını düşünüyordum. Beşiktaş takımının futbol yapısına derin bir katkı sunmayarak, bu tahmini de boşa çıkarmadı. Beşiktaş’ta yaratıcı futbolu, gücün ve becerinin bir arada, uyum içinde, aklın rehberliğinde ilerleyen felsefeyi yaratmak için bir çaba göstermedi. Ama bu durum elbette, bir teknik adamı sezon ortasında göndermek için kuyusunu kazmayı, ya da arkasından iş çevirmeyi haklı kılmaz.

Ertuğrul Sağlam’ın en büyük şanssızlığı, Yıldırım Demirören ve Sinan Engin’le beraber çalışmaktı. Bu yalnızca Ertuğrul Sağlam için değil, tüm teknik direktörler için geçerli olan bir şanssızlıktır. Aynen Mustafa Denizli için olacağı gibi. Sinan Engin’in istifasının kabul edilmesi bu durumu değiştirmez. Çünkü herkes çok iyi biliyor ki, Sinan Engin Yıldırım Demirören’in ruh ikizidir.

Mustafa Denizli, bu darboğazda, Beşiktaş’a teknik direktör olabilecek isimler arasında belki de en doğru isimdir. Ancak geliş şekli ve yalanlar üzerine şekillenen imza süreci, bence bırakın Beşiktaş’lı olmayı, futbolsever olan herkes için mide bulandırıcıdır.

Demirören’in Ertuğrul Sağlam’a başka teknik direktörle görüşmediği şeklindeki inandırıcı olmayan beyanı üzerine, Mustafa Denizli’nin “Sinan Engin’in kalmasını istedim ama o kabul etmedi” şeklindeki kargaları güldüren ifadesi kötü bir samimiyetsizlik gölgesi düşürmüştür.

Ve tüm bu samimiyetsizlikten, inancın, güvenin ve emeğin eseri olan şampiyonluk çıkmayacağı gün gibi aşikâr. Birbirine güvenmeyen insanlar yığınından başarı elde edildiği nerede görülmüştür ki.

Yazının başındaki Ertuğrul Sağlam'ın zihniyetine tekrar dönecek olursa, acaba Allah Ertuğrul Sağlam'a acıyıp böylesi bir çamur deryasına daha fazla maruz kalmaması için onu görevden aldırmış olabilir mi?


 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara