- Kategori
- Güncel
Kapitalizm "yıkılıyoooo"

Kapitalizmin yıkılışından büyük mutluluk duyan kitle önderlerinin heyecanını yansıtan bir kare
Hani giderek daralan kelime hazinemizin en güzel örneklerinden biri var ya, bir mekânı ve ortamı övmek için kullanılan “yıkılıyooo abi burası” ifadesi.
İşte tam da bu ifadeyi, son dönemde kapitalizm için kullanılan “yıkılıyooo” ifadelerine çok benzetiyorum.
Evet, ortada yıkılma eylemi var ama nasıl bir yıkılma işte ondan çok emin değilim.
Aslında basitçe sermayenin format atma, kendi pisliklerinden (zararlarından) bir krizle yeniden arınması (kurtulma) olarak tanımlanacak sürece dair, Cumhuriyet Gazetesinin ünlü kriz falcısı Engin Yıldızoğlu tadında üretilen “kapitalizm battı” yönelimli yorumlarla kaynıyor ortalık.
Yaşanılan son derece basit. Büyük sermaye, büyük kar hırsıyla topluma sunduğu kredileri geri alamayınca, bu parasını teker teker bireylerden almak yerine, onların vergilerini toplayan devletten toptan tahsil etmek istiyor. Bu süreçte tüm rakamlar, veriler ve değerler yeniden konumlanıyor. Zemin bir depremle yerinden oynuyor ve yeni bir dengeye oturmaya çalışıyor. Elbette her deprem gibi oldukça geniş bir kitleyi tarumar, hayatlarını altüst ediyor.
Bankalar, piyasaya bolca sürülen doları değerlendirebilmek, daha doğrusu insanların gelecekte elde edeceği gelirleri bugünden kendi karlarına ciro edebilmek için, topluma nerdeyse zorla kredi kullandırdılar. Para bollaşınca piyasalar şişti, her ürün normal bedelinin üstünde fiyatlara çıktı. Esas sorun, kredilerin geri dönüşü olmadığının anlaşılmasıyla yaşanmaya başlandı. Aslen yükselen fiyatlardan faydalanarak, kredi ile aldığı evi ilerde daha yüksek fiyattan satarak kar etmeyi düşünen bireysel yatırımcının, bir süre sonra piyasada arzın talebin üzerine çıkması ve fiyatların düşmesi ile kar etme hayalleri suya düştü. Bırakın kar etmeyi, kredileri ödemesi bile mümkün olmayan insanların sayısı yavaş yavaş sistemi sarsacak boyutlara ulaştı. Ve nihayetinde kimsenin kazanmadığı bir karambol yaşandı. Bankalar dahi, geri alamadığı kredi için hacizli olan eve el koyduğunda, ana parasını çıkaracak bir satış gerçekleştiremedi.
Şimdi ana sermaye kaybettiği bu parayı, devletten, daha doğrusu toplumun ortak kasasından tahsil etmeye çalışıyor.
Geçenlerde bir haberde denk geldim. 17-21 Eylül tarihleri arasında İsviçre’nin Malmö kentinde gerçekleşen 5. Avrupa Sosyal Forumu toplantılarının bir bölümünde, İngiltere’de yayımlanan bir sosyalist işçi dergisinin editörü konuşmasında katılımcılara sormuş: “Bugünlerde yaşanan küresel boyuttaki kriz kapitalizmin sonu mu?” Salondakilerin (ki hepsi antikapitalist örgütlere üye kişiler), kapitalistlerden rövanşı almak isteyen her sosyalist/komünistin dileğinin bir kez daha yerine gelmediğini onaylayan olumsuz anlamda kafa sallayışına uyup kendisi cevaplamış sorusunu: “Kesinlikle hayır! Kapitalizm yıkılmıyor”. “Ama” diye devam etmiş sözüne, “Neden biz bu krizin sonun başlangıcı olduğuna inanmıyoruz? Çünkü görüyoruz ve biliyoruz ki devletler kapitalizmin ayakta kalmasına yardım edecek. Peki yardımı neyle yapacak? Büyük bir kısmı mevcut düzenin devamını istemeyen insanlardan topladığı paralarla... Halkın parasıyla kapitalizm kurtarılmasın!” (Kaynak 26.09.2008 Radikal)
Yaşadığımız süreci en anlamlı değerlendiren diyaloglardan birisi bence. Düşünsenize dünyada ekonomik krizin derinleştiği bir dönemde Malmö'de toplanan anti-kapitalistler, 2 yıl önce Atina'da toplanan kitlenin yarısını ancak toplayabiliyorlar. Yani kapitalizmin kriz anında bile, bir kitleselleşme söz konusu olamıyor.
Şu günlerde yaşanan algılama hatasının temel sorunu şu; Hiçbir sistem kendi kendine yıkılmaz. Sistemler en zayıf olduğu (kriz zamanlarında) anlarda, toplumu eski sistemden daha iyi olduğunu ikna eden farklı bir ideoloji, fikir ve o fikrin önderlerince yıkılır.
Kapitalizm yıkılıyor mu? Hayır. Zaten bir krizler sistemi olan kapitalizm ağır düzeyde bir kriz daha yaşıyor. Ama yıkılmıyor, çünkü onun yerine alabilecek bir alternatif sistem, toplum nezdinde kendini var edebilmiş değil.
Kriz hızla yaygınlaşırken, dünya halklarının geneli yoksullaşırken, dünyanın herhangi bir köşesinde sisteme tepki gösteren, sistemi zorlayan kitlesel eylemler ortada yok. Bu durum elbette bir memnuniyetsizlik olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece insanları ikna eden bir alternatifin olmadığı anlamına geliyor.
Bu belki de bir yönüyle, artık sistemlerin kırılarak, yıkılarak ve devrilerek değiştiği bir çağın bittiği, sistemlerin esnediği, dönüştüğü ve evrimleştiği bir çağda yaşadığımız anlamına geliyor. İnsanlar büyük olasılıkla bu esnekliği, dönüşümü ve evrimi gerçekleştirecek kişileri ve fikirleri bekliyorlar.