- Kategori
- Güncel
Bir günün ardından

Her gün olmazsa da düzenli olarak gazete almaya çalışırım. Arada bir aksattığım olmuyor değil. O zaman da internette yayınlanan haberleri okurum. Tabii bu elimize alıp sayfalarını çevirdiğimiz gazete okumanın keyfini vermiyor. İnternette haber okuyarak hiç olmazsa günlük olayları kaçırmıyor insan.
Gazeteyi bir insan niçin okur? Ülke gündemini meşgul eden kimi gelişmeleri takip etmek, köşe yazarlarının düşüncelerini öğrenmek için. Sanat ve kültür alanında meydana gelen gelişmeleri takip etmek için. Her insanın gazete almasında ki amacı farklıdır aslında. Misal kimileri sadece gazetede çarşaf çarşaf verilen bulmacaları doldurur. Gazetenin diğer sayfaları ilgisini çekmez.
Bugün aldığım gazetenin sayfalarını çevirirken siyasetten, toplumsal olaylara; sanat ve kültür alanında ki gelişmelere; ülke ekonomisinin içinde bulunduğu duruma; vatandaşın yaşamından verilen kesitlere kadar pek çok konuda habere göz gezdirdim.
Haberleri okurken bizlere ne oluyor diye düşündüm. Neden bu kadar duygusuz, tepkisiz, acımasız olduk?
Neden başkalarının yaşam hakkına saygı duymadığımızı bir türlü çözemedim.
Çözemedim çünkü yıllarca aylarca bir çatı altında yaşayan insanların bir birlerini öldürmelerine nasıl anlam verilir?
Bu durum hangi psikolojiyle açıklanabilir?
Adam eline kuru sıkı tabancayı alıp elini kolunu sallaya sallaya onlarca görevlinin arasında başbakanlıkta ateş edebiliyor. Bir gün sonra bir başkası eline aldığı bir bidon benzinle yine başbakanlıkta kendini ateşe veriyor. Kendini ateşe vermesinin nedeni ne? Belediye ile olan arsa anlaşmazlığı. İyide kardeşim bu ülkede hukuk var, mahkeme var. Hakkını mahkemede arayacağına neden kendini ateşe veriyorsun? Değer mi? Yaşamını kaybetmen ya da vücudunun yanması neyi çözecek ki?
Bir başka olay dikkatimi çekti.
Hatırlarsınız. Birkaç ay önce “kürtaj” ve “sezaryen” yasaklansın yasaklanmasın diye toplumda farklı görüş ve düşünceler tartışıldı. Kadınlar ellerinde pankartlarla “vücuduma karışma” diye protesto gösterileri yaptı. Kimileri de kürtajın yasaklanması gerektiğini söyledi. Bu durumda artık doktorlar kürtaj yapmaktan kaçınır oldu sanırım ki;
Sivas’ta doğum için devlet hastanesine giden 29 yaşındaki Sehiba Karadağ, “18 saat boyunca normal doğuma zorlandığını daha sonra sevk edildiği başka bir hastanede sezaryenle bebeğini dünyaya getirdiğini” belirterek hastaneden şikâyetçi oluyor. Basında zaman zaman bu tür olaylara rastlıyoruz. Doğum için “sezaryen” yapılmayan kadın normal doğumda yaşamını yitirebiliyor. Sezaryen hangi durumlarda gereklidir ve buna nasıl karar verilir bilemem lakin insan yaşamının riske atılması; ana karnında ki çocuğun riske atılması doğru değildir.
Geçenlerde Bağcılarda eşi ve çocuklarını öldürüp intihar eden vatandaşın durumu henüz belleklerdeyken; yine İstanbul Kadıköy’de 64 yaşındaki İsmail P. Yeni evlendiği 42 yaşındaki Mutlu P.’yi önceki evliliğinden olan 12 yaşındaki oğlunun gözleri önünde bıçaklayarak öldürüyor.
Benzeri onlarca olay. Onlarca acı.
Yok olup giden hayatlar. Sönen ocaklar. Hayaller ve gelecekler. Tüm bunlara değer mi? Yaşamın, hayatın önemini kavrayamayanların, bir anlık öfkesine hâkim olamayanların sonradan ne acılar çektiklerini tahmin etmek güç olmasa gerek.