Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '06

 
Kategori
Sinema
 

Bir haftalık ömrünüz kalsa ne yapardınız?

Bir haftalık ömrünüz kalsa ne yapardınız?
 

Bir sokak falcısı, bir haftalık ömrünüz kaldığı kehanetinde bulunursa ne yaparsınız? Hele bu kahinin her kehaneti bir bir doğru çıkıyorsa... Kariyerinizde çok başarılısınız. Çok güzel bir eviniz, herkesin hayran olduğu ünlü bir nişanlınız, ihtiyacınız olmadığı kadar ve şık giysiniz var. Bunlara ulaşmak için ‘hırsla’ çalıştınız ve hayatınız bu kadar iyi giderken bir anda ‘ölüm’ de nereden çıktı, değil mi?

Angelina Jolie’yi sarı saçlarından hatırlayabileceğiniz ‘Hayatın hakkını ver’ isimli romantik-komedi türündeki bu filmi izlemişsinizdir sanırım. Film, bu türdeki pek çok film gibi sanatsal açıdan pek bir şey ifade etmese de fikir açısından üstünde durulmaya değer. Ayrıca Angelina Jolie’ye (Angie diyorum ben ona) açık bir zaafım olduğu da hesaba katılırsa:)

Angie’nin hayatı gerçekten de mükemmel midir? Kalan bir haftalık ömrünü nasıl geçirmelidir? Bu sorular Angie’yi hiç beklemediği yanıtlara götürüyor. ‘Niye benimle evleniyorsun?’ diye soruyor herkesin bayıldığı ama hiçbir sıkıntısını dinlemeyen ve anlamayan nişanlısına?

Filmi izlerken bir kez daha anladım ki, hayatta seçimlerimizi ‘en iyi’ye göre yaparsak en iyiye ulaşırız belki; ama bu ‘en iyi’ bize göre midir bunu düşünmek gerekir. Birgün bir arkadaşım bana onunla ilgilenen hem fiziksel hem ruhen harika olduğunu düşündüğümüz biriyle birlikte olmak istememe sebebini şöyle açıklamıştı: ‘Her yönden çok güzel; ama bu bana göre olduğu anlamına gelmez’. Bu basit tümce, o zamanlar bana çok şey ifade etmişti. ‘En iyi’ değildi önemli olan, ‘sana göre’ olmasıydı yalnızca. Dilinden anlayan, her durumda ‘gerçek’ anlamda yanında olandı.

İş anlamında da çok yükseklere çıkmak, kimi kez yeteneklerimizi, bilgi ve birikimlerimizi kullanamadığımız kuklalara dönüştürebilir bizi ve işin kötüsü ‘o yükseklere’ çıkabilmek için ailemizi, sevdiğimiz kişileri harcamış olabiliriz. Gerçek anlamda ya da zaman ayırma anlamında. İşte o çok istediğimiz yere gelip de ‘başımız göğe erdiği’ vakit aşağıda şakşakçılar, yanımızda ise ıssız bir sessizlik ve yalnızlık olabilir. Ne tarif edilemez bir acıdır bu, kim bilir?

Bir haftalık ömrünüz kalsa ne yapardınız diye sormuştum. En başta yaklaşan final sınavlarıma çalışmazdım mesela ve işe de gitmezdim:) Sonra, çok zamanım kalmamış olsa da Angie gibi hayatımı sorgular, düzeltebileceklerimi düzelterek ayrılırdım bu dünyadan. Ailemin ve sevdiklerimin yüzlerini zihnime kazımaya çalışırdım. Bilirsiniz benim bavulum geniştir:) giderken tüm bu yüzleri götürürdüm yanımda, sıcak elleri ve gönülleri de. Ve Tanrı’ya şükrederdim onlarla yaşamış olduğum herbir an için...

Yeni yılda da, sevdiklerinizle birlikte SAĞLIK ve HUZUR dileklerimle...

 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..