- Kategori
- Öykü
Bir Ruh iki Beden üç Aşk (Dördüncü bölüm)

Opera binasından dışarıya çıktık. Şimdi bu ruhsuzun ne yapacağı nereye gideceği belli değildi. Bir an önce ne yapıp edip bu işi çözümlemeliydim. Öte yandan kötü kötü şeylerde düşünmüyor değildim. Bir yerde okumuştum. Rus bilim adamları ruhun yerini bulup başka yere nakledeceklermiş böylece ölümsüzlük olacakmış falan filan.
Oldu gülüm. Bizde siz bizi bulasınız diye hazır bekliyorduk. Ama ya bulurlarsa. O zaman yandı gülüm keten helva. Hey dünyanın bütün ruhlarıı birleşin. Ruslara da bir çift sözüm var nah bulursunuz dediğim an bir kez daha çıplak olduğumu hissedip ürktüm. Bedensiz bir ruh ne işe yarardı ki. Ya da ruhsuz bir beden ne işe yarardı? Dediğim anda büyük bir şokla sarsıldım.
Nereye gidiyordu bu böyle mezarlık kapısının önüne gelmiştik. Yine o önde kaz adımlarıyla kapıya doğru yaklaştı. Mezarlık görevlisi gecenin bir saatinde gelen bu ziyaretçiyi kapıda durdurdu. Kibarca bir dakika dedi. Ötekinin umurunda değildi. Durumun ciddiyetini kavrayan görevli elini benimkinin göğsüne koydu.
“Geçmenize izin veremem”
Ruhsuz adamdan kurtularak sağ yanına bir kaz adımı hamlesi yaptı. Görevli tekrar önüne geçti. Birkaç denemeden sonra bizimki nihayet vazgeçerek bu kez mezarlık kapısını paralel adımlamaya başladı. Görevli “Fesuphanallah fesuphanallah” diye söylenmeye başladı.
Tam o sırada kayboldum. Evet kayboldum. Nereye geldimse karanlık bir mekândı burası. Az sonra bir ses işittim.
“Ey ruh geldin mi?”