- Kategori
- Güncel
Bir şanssız adam: Aydın Doğan

Başlığı okuduğunuzda tepkiniz farklı olabilir: "Aydın Bey mi şanssız adam?!.." diye sorabilirsiniz. "Aydın Doğan varlıklı ve güçlü bir adam. Çok sayıda gazete ve televizyonun da sahibi, ayrıca başka şirketleri de var. Türkiye'de olduğu kadar dünyaca da tanınan bir şahsiyet." diye de düşünebilirsiniz. Böyle düşünmekte de haksız sayılmazsınız. Bütün bunlara karşın, tekrarlıyorum ve diyorum ki, Aydın Doğan şanssız bir adam. Evet ben bu başlığı gözlemlerime dayanarak attım. Aydın Doğan Bey'i ve ailesinden de kimseyi tanımam. Türk kamuoyunun bir ferdi olarak yazıyorum düşüncelerimi.
Doğan Yayın Holding'e kesilen yüklü miktardaki para cezası, Türk kamuoyunu tedirgin etti. Para cezasının miktarı 826.3 milyondur.
"Türkiye'nin en büyük yayın holdingisiniz. Size bağlı TV şirketinin yüzde 25 hissesini Almanya'nın önde gelen medya grubu Axel Springer'e 796.8 milyon liraya satıyorsunuz. Hükümetin görevlendirdiği vergi denetçisi bir şeyler bulmak talimatıyla incelemeler yapmak suretiyle geliyor. İncelemelerin sonunda haksız ve yanlış bir yorumla, durumu vergi kaçakçılığı olarak niteleyerek size tam 826.3 milyon lira vergi cezası kesiyor. Dün Türk tiyatrosunun devi Gazanfer Özcan'ı, sırtına yüklenmiş 500 bin lira vergi borcuyla sonsuzluğa uğurladık. 2002 yılında önce eşi, sonra kendisi hastalandığı için vergilerini ödeyemeyen sanatçı, devlete 40 bin lira borçlanıyor. Bu borç, hastalıkların uzaması nedeniyle ödenemiyor, üzerine devlet tarafından faizler yükleniyor ve borç 500 bin lirayı buluyor. Gazanfer Özcan'ın 78 yaşına rağmen, tiyatro çalışmalarının yanısıra oynadığı TV dizisinden kazandığı para, vergi borcunu ödemeye yetmiyor. Geçen yıl vergi dairesine 110 bin lira ödüyor, ama 500 bin liralık borç yerli yerinde duruyor. Gazanfer Özcan'ı bu borçtan ancak ölüm kurtarıyor. Borç ise varislerinin sırtına yükleniyor."(Tufan TÜRENÇ; Hürriyet, 20.02.2009 Cuma)
Tufan Türenç'in "Türkiye bir yerlere doğru sürükleniyor" başlıklı yazısından alıntıdır, yukarıdaki bölümce... Diyeceksiniz ki, "Bu bölümcenin Aydın Bey'in şanssızlığı ile ne ilgisi var?" Bu bölümcenin de yazının başlığına getirdiği bir açıklık yok, haklısınız!..
Geçen haftanın gündemdeki haberlerinden biri de, Hakk'ın rahmetine eren sanatçımız Gazanfer Özcan'dı. O da borçluydu. Bir ülke düşünün ki halkının neredeyse tamamı borçlu. İşveren ümitsiz, çalışan ümitsiz. Bu gerçekliği de belirtmek istedim.
Gelelim Aydın doğan Bey'in şanssızlığına...
Dünden beri gazeteler, Doğan Grubu'nun içeriden; kendi çalışanlarınca ihbar edildiğini yazdı. Olabilir; ben haksızsam; beni çocuklarım da ihbar edebilir. 25 bin çalışanı olan bir grubun doğrucu Davut'u, ihbarcısı, hafiyecisi, seveni, sevmeyeni de olabilir...
Milliyet Blog toplantısı yapılmıştı. 2007'nin ocak ayında. Ben de en azından, İstanbul dışından gelen yazar arkadaşlarımı evime konuk olarak getiririm düşüncesiyle bu toplantıya katıldım. Dışarıdan gelen arkadaşlarımın kalacak yer sorununun olmadığını öğrenince de erkenden ayrıldım. Milliyet'in bir grup çalışanıyla yol boyunca sohbet ederken, çalışanlara "Bence Aydın Bey çok şanssız, Türkiye'de düşmanı bu kadar çok olan başka birini gözlemleyemiyorum: "Önüne gelen "Kartel Medyası" deyip duruyor", dedim. Bir çalışan: " O da deveyi hamuduyla yutmaya çalışmasın!.." demez mi?!..
Şaşırdım...
Ticaretle uğraşanlar bilir, önce küçük bir dükkan açarsınız; eğer hırslıysanız büyürsünüz; büyümek için korkunç bir ticari rekabetle karşılaşırsınız. Bu dünyadaki bütün savaşların tamamı "para" savaşından başka birşey değildir. Gerisi detaydır... Akıllı olmak veya olmamakla ilgilidir. Dünyayı ve hayatı iyi okumak ya da okuyamamakla ilgilidir.
Doğan Bey'in şanssızlığı ile ilgili gözlemlerimi yazmaya devam edeyim: Türkiye'de medya sahibi olan neredeyse herkes, Doğan Grubu'na diş biliyor. Kamuoyundan birçok kimse "Sonu ..yet'le biten gazetelerden bıktık." diyor. Yaşanan her musibeti Doğan Grubu'nun yayınlarına bağlayanlar azımsanmayacak kadar çok. Daha önce bu gazetelerde çalışıp ayrılanlar da, düşmanlığı elden bırakmıyor. Oysa Doğan Medya'da eşitlik ve hoşgörüyü şiar edinmiş hemen her görüşten yazar var.
Mesela Emin Çölaşan'ın işine baskılar sonucu son verildi. Okurları Hürriyet'i uzun süre boykot ettiler, hala da edenler var. Aydın Doğan bu durumda da kimseye yaranamadı.
Tesisleri sel altında kalan gazeteye, kendi tesislerinde gazete çıkarma imkanı verdi. Bu da çok çabuk unutuldu. Doğan Medya'da yetişmiş çok sayıda gazeteci başka grup gazetelerinde önemli görevler yapmaktadır.
Diyanet İşleri'nin emekli Başkanları Doğan Grubu'nda yazdı ve yazmaya da devam ediyorlar.
Aydın Doğan Bey, babayurdunu ve çevre illeri unutmadı; çok sayıda yatırım yaptı. Yurtlar ve okullar yaptı, devlete bağışladı. Son yıllarda Türkiye ve İstanbul'un vergi rekortmeni. Geçen yıl ödediği vergi 6.8 milyar lira... Türkiye'nin hemen her yerinde devlete bağışladığı kurumlar var. Milli ve milletlerarası yardım kampanyalarında hükümetlere en büyük desteği verdi ve vermeye de devam ediyor.
Aydın Doğan Bey, bütün bu güzel yanlarına karşın, bu şansıslığı ve sevgisizliği haketmiyor.
Aydın Doğan Bey bana göre; muhafazakar ve mukafazakar olduğu kadar da, adı gibi aydın, iyi bir aile babası... Çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmiş, çocukları da hem mutlu olmayı, hem kariyer sahibi olmayı başarmış ve hem de önemli kurumların da başına geçmişlerdir. Az şey mi bu?!..
Zamanımın çoğunu tüm gazeteleri okumakla geçiririm. Hemen her gazetede sevdiğim, bir ya da birden çok yazar vardır. Gazeteler çoğalsın ülkemde, yazanlar da çoğalsın, okuyanlar da... Demokrasi ancak böyle gelişir.
Hasan Pulur, bugünkü Milliyet'teki köşesinde "Şu basını ne yapmalı?" başlıklı yazısını şu cümleyle bitirdi: "GENÇ meslekdaşlar, bugünleri iyi izlemeli ve not tutmalıdırlar, böyle günler sayılı günlerdir, bir kenara not düşenler, gelecekte ibretle karşılaştırırlar."
Bu ceza haberini de en iyi olarak, Türkiye'de Yeniçağ Gazetesi haberleştirdi: "Eller yukarı, cepler dışarı" diyerek. Bu yazının fotoğrafı da 20.02.2009 tarihli Türkiye'de Yeniçağ Gazetesi'nden...
Oktay Ekşi de bugün "Bir hikaye" yazdı. Yazısının girişi de şöyle: "KİM Dae Jung adı Türkiye'de pek bilinmez. Zaten bilenler de çoktan unutmuş olmalı. Ama 1980'lerde Güney Kore'deki "demokrasi şampiyonlarından biri" idi. Ev hapsindeydi. Ama uğradığı haksızlıklara tepki duyan Kore halkı onu 1998'de Cumhurbaşkanı yaptı. Sanılıyordu ki Kim Dae Jung demokrasiyi geliştirecek. Göstermelik demokrat olduğu sonra ortaya çıktı."
Azerbaycan'ın büyük şairi Bahtiyar Vahapzade 13.02.2009 günü Hakk'ın rahmetine erdi. Gazetelerimiz, bu büyük şairi andı ve yazdı. Allah rahmet eylesin.
Son on yıldır okula, camiye ve evime gidip geliyorum; çokça da yollara düşüp yürüyorum. Bazen de -bir hayal ile- güzel Ağrı Dağı'mızın tepesine çıkıp yurdumun dört bir yanına bakıyorum, umutlanıyorum. Benim ülkemde haksızlık yapılmaz; benim milletim çok çalışır, çok okur ve birbirini çok sever. Benim milletim huzur, sevgi ve barış içinde bu topraklar üzerinde sonsuza kadar yaşayacaktır. 71 milyon 500 bin nüfusa sahip milletimin her ferdi, birinci sınıf vatandaş olarak, kendine; milletine ve devletine güvenerek huzur içinde yaşayacak...
SONSÖZ Demirel'den; Baba'dan: "Bu rejimin işlemesinin bir tek önemli faktörü vardır: O da kamuoyudur. "Bu yanlıştır, doğru değil" veya "Bu yanlıştır, ne hakkınız var?" diyen bir kamuoyu varsa, bu rejim işler. Böyle kamuoyu yoksa, görevi sandık başında biten bir halkla, hakkına sahip olmayan kişilerle bir yere varmak mümkün değildir."
"Yönetenler, büyümeyi herkesin işi haline getirecekler. Ne ile? Sağlayacakları güven ortamı ile... Ne ile? Sağlayacakları teşvik ortamı ile... Ne ile? Çalışmanın, üretmenin, kazanmanın anlamlı hale getirilmesi ve imkanlarının sağlanmış olması ile...." (Süleyman Demirel 1989-1990 yıllarındaki konuşmalarından)
Ne diyor deneyimli siyaset adamı?!.. "Yönetenler, büyümeyi, herkesin işi haline getirecekler!.."
Doğan Yayın Holding ve daha birçok Türk firmasının büyümesinin kime ne zararı var?..
Bir de acaba millet ile bu milletin fertlerinin en çok neyi büyüyor?!.. Borcu, yarın kaygısı ve daha bir çok konudaki endişesi...
Yazık değil mi?..