- Kategori
- Gündelik Yaşam
Biraz Köln Suyu alır mıydınız?

“Köln Suyu da nereden çıktı, zemzem suyu mu bu, mübarek?” diyenleriniz çıkmış olabilir, açıklayacağım efendim. Ama önce minik bir anı ve bu yazının çıkış noktası...
Beş yaşımı henüz doldurmamıştım. Bilinçaltımın fotoğraf albümünden çekip çıkardığım siyah beyaz, ucu azıcık sararmış kareden; dedemin, müstakil bağ evini hatırlıyorum. Harlı yanan kömür sobasının sıcacık ısıttığı odanın penceresinden, dışarıda diz boyu yağmış bembeyaz karı ve aç kalmış sığırcık kuşlarını seyrettiğimi, bir de.
O, ot yastıklı divanın hemen yanında duran -şimdinin tabiriyle- zigon sehpanın üzerinde; babaannemin işlediği iğne oyalı, her daim bembeyaz olan örtü ve onun da üzerinde, kalın cam şişesindeki limon kolonyası.
Şişeye uzun süre bakmış ve kendi kendime “pe re ja” diye okuyuvermiştim. Hayatımdaki ilk okuduğum kelime “pe re ja” idi. Meşhur kolonya markası. Ve o anı sanki bugün gibi hatırlıyorum. Tam yirmi dokuz sene önce. Evdekilerin ağzı, bir karış açık kalakalmıştı da kendilerini pek bir zor toparlayabilmişlerdi.
Üzerinden çok uzun yıllar geçti ve ilk kez İstanbul’a gitmiştim. Bahçelievler ile Bakırköy’ün sınırı olan E-5 karayolunun, hemen yanıbaşında bulunan, Ömür denilen mevkideki iki fabrikanın isimleri beni yıllanmış darbelerle sarstı. Biri, çocukluğumun gazozu, içeceği “Elvan” diğeri ise ilk okuduğum kelime olan “Pe Re Ja”.
Pe Re Ja’nın etiketindeki altıgen logosu ve hoş limon çiçeği kokusu, içime işledi. Ama tek bir şeyi anlamadım. Neden etikette bir de “turistik” ibaresi koymuşlardı acaba?
Daha sonra ki yıllarımda, özellikle de Ankara’da geçen üniversite dönemimin ardından bir başka kolonya hayatıma girdi: Eyüp Sabri Tuncer. Daha önceleri Ulus-Konya Sokak’ta, uzunca bir süredir de yine Ulus’ta bulunan, Anafartalar Çarşısı’ndaki satış mağazalarının önünde, özellikle bayram önceleri oluşan uzun kuyruklar hala gözlerimin önünde.
Ankara’dan sonra yaşadığım İstanbul ve İzmir’de, hep Eyüp Sabri aradım, her istediğimde bulamadım. Şu anda İzmir’de, EST kolonyası satan, benim bildiğim en büyük market, İnciraltı Özdilek. Ne zaman karşıya, o taraflara gitsem, mutlaka bir şişe almadan dönmemeye çalışırım.
Çocukluğumun bakkallarını hatırlarım. Bir köşede duran, biri limon diğeri tütün sarısı renkteki, içi açık kolonya ile dolu, şişko göbekli cam kavanozları. Tansiyon ölçer gibi pompasını fıs fıs sıkan güleryüzlü bakkal amcaları. Acaba bu sefer taşıracak mı şişeyi diye, muzip gülümseyişlerimle beklediğim “tipi tip sakızı” zamanlarımı.
Kolonyayı, bizim gibi günlük hayatının içine sokuvermiş millet-toplum, yok denecek kadar azdır. Bir miktar İngilizler’in düşkünlüğü vardır, “Biritish Levander” derler ama yine de bizimkiler gibi baş köşelerine, her daim el altlarına koymazlar.
Türk Dil Kurumu Büyük Sözlük’ü, kolonya için şunları diyor: “<ı>İtalyanca ‘colonia’ kelimesinden gelir. İçinde limon, tütün, lavanta gibi bitkilerin yağı bulunan, hafif kokulu, alkollü madde”.
Kolonya; su, etanol ve aromatik yağlardan meydana gelir. Hangi aromatik yağı ya da yağları kullanıyorsanız, o, kolonyanın çeşidi olmuş olur. Limon, tütün, zambak, lavanta, menekşe kolonyası gibi. İçerikteki etanol miktarı ise derecesini belirler. Yüzde yetmiş ile doksan arasında değişebilir. Seksen derece limon kolonyası tanımı mesela, buradan gelir.
Efendim, dünyanın en meşhur ve bilinen kolonya markası “No:4711 Kölnisch Wasser”dir. Özünde, çok hafif kokulu bir limon çiçeği kolonyası olmakla birlikte, içeriğinde eser miktarda lavanta çiçeği de bulunur. “No:4711” ibaresi, fabrikanın bulunduğu caddedeki bina numarasından gelmektedir. “Glockengasse Bulvarı”, Türkçe karşılığıyla “Çan Bulvarı” anlamına gelir ki kolonyanın şişe etiketinde de, en üstte iki adet çan bulunur.
Tahmin edeceğiniz gibi, tarihte ilk defa kolonya; Almanya’nın katedraliyle ünlü Köln şehrinde, 1690 yılında, bir seyyar satıcı tarafından imal edilmiştir. Adını da, orijinal ismi “Cologne” olan, bu kentten almıştır.
19.Yüzyıl başlarında, kolonya imalatının merkezi Fransa olmuş ve “Eau de Cologna” yani “Kolonya Suyu” adıyla seri üretilmiştir.
Bizim topraklarımıza ilk girişi ise, ithal edilmek yoluyla 2.Abdülhamit döneminin ilk zamanlarına rastlar. İlk kolonya üretimini ise 1882 yılında, Ahmet Faruki isimli şahıs yapmıştır.
Cumhuriyet dönemi diyebileceğimiz süreçteki ilk üretim ise 1912 yılında, cumhuriyet ilan edilmeden on bir sene önce, İzmir’de, Süleyman Ferit Eczacıbaşı tarafından gerçekleştirilmiştir.
Eyüp Sabri Tuncer, Pe Re Ja, Duru, Boğaziçi, Selin, Tariş gibi markalarıyla kolonyalarımız; bizim karakteristik hasletlerimizin başında gelir. En önemli bayram atraksiyonlarımız, şehirlerarası otobüslerimizin, kebapçı ve pideci dükkanlarımızın olmazsa olmazlarıdır.
Tekrar soruyorum efendim: Biraz Köln Suyu alır mıydınız?
@Geçen sene bugün; http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=8888