- Kategori
- Blog
Blog zamanı

Yazıyla ilgili değil gibi ama ilgili: ceple üç boyutlu çekim ve bloga resim, dediğinizde uyar.
Sonunda okunma sayımı yüzün altına çekmeyi başardım, başardılar. Son on yazımın ortalaması 50-60 civarı. İşte sevgili MB yazar ve okurları, buranın gerçek okuyucu sayıları.
Çoğunun yaptığı; bir tık, iki satır oku ve yallah!
Kimseye yorum yazma sana da yorum yazmazlar; yazıyorlarsa senin gül gibi yazına değil, karşılıklı gönül işine bir iki kelamdır; aldanma!
Sen ki, yazdıkların dünyanın en güzel metinleri, şiirleridir senin içinde. Ama gerçeği asla öğrenemeyeceksin bu hengamenin içinde.
Bana yeni şeyler anlat canım kardeşim. Google’dan bulacağım ansiklopedilerden bahsetme; bilineni tekrar etme, yağlama kelimeleri, yorma; gerçeğe yaklaş ama zorlama.
Gittiğin-yediğin senin olsun, gördüklerin kaba ayrıntılar: sahi bir kent öyle mi gezilir?
Yemekler neden hep enfestir; hiç mi ağız tadınız yanıltmaz?
Kalem zorlandıkça, bastırınca üzerinden gidile gidile kelimelerin, ucu kırıla kırıla ufacık kalmış; naif anlatımlardan keskine eğrilmiş.
Bir sorun var ama adını siz koyun. Sanki yeni gelenlerde aynı kitaplardan beslenmiş.
Aynı söylemler, söylenecekler, yazılanlar, yazılacaklar; zaman akıyor en acımasız haliyle bize bakar.
Ve nedendir okuyanlar meraksız, heyecansız…
Dört bölüm yazının neden eşit değil okumaları; dağlar kadar farklar var sayılarında ve hepsi birbirine sıkıca bağlı?
“Okura yaz” mı, okunura yaz mı?
Yoksa bırak yazma mı?
Bazıları haketmedikleri övgülerinde rüya aleminde, bazıları zaman doldururken burada; sahi gerçekten gerekli mi burada yazmak, böyle taraflı yöntemlerde?
Ne zaman ve her zaman; zaman kimse için boş akmaz. Boş bile bir anlam ve yük taşırken tüketilen zaman veya MB yediği ve bizden aldığı zamana bu yazım.
Sağlıcakla dostlarım…