Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Böcekleri anladığımızda mutlu olacağız...

Böcekleri anladığımızda mutlu olacağız...
 

Genç kız, taş döşemeli yaya yolunda yürüyordu… Hava kendini siyaha boyayalı hayli olmuştu. Sokak lambaları gecenin karanlığını delmek için birbiriyle yarış ediyordu adeta.Bir şeyler mırıldanıyordu genç kız…Ve en son mırıldandığı sayı muhtemelen en fazla elliydi. Elliydi; çünkü genç kız çok düşünceliydi…Saydığı döşeme taşlarından gözleri hemen bir başka tarafa kayıyor, düşünceleri başka olayları rahatsız ediyordu…Taşlar bahaneydi ve onları sayması bir avuntusuydu…Taşları sayarken de sayıyı söylüyor ve peşine de sayının sahibi olan taşın üzerine sırası gelen ayağıyla olabildiğince gücüyle basıyordu…Sanki kafasında dolanan tüm düşünceleri o taşa boşaltıyordu ve sanki tüm can sıkıntısı o taşa ne kadar sert basarsa o nispetle gidecekti.İnanmıştı buna…Tüm gücüyle avutmuştu kendini genç kız…Hem yukarıdaki ay da ona, o yönde gülümsüyordu. Sahi sokak lambaları da genç kızın hemen yanında onunla beraber yürümüyorlar mıydı? Evet, galiba yalnız değildi bu gece…

Mırıldandığı sayılar arttıkça taşlara daha bir hafif basmaya başlıyor ve sayıları daha bir sessiz söylemeye başlıyordu.Yani gene aklı karışıyordu genç kızın başka şeylerle…Ve o gece kendisinin yalnız kalmayacağının delili olan ay ve sokak lambasına bakıyordu. Medet umuyordu onlardan azıcık da olsa…Gerçi ay ona gülümsüyor muydu yoksa gülümsemiyor muydu bir türlü anlayamıyordu…Boş ver gitsindi…

Oturdu bir sokak lambasının altındaki banka. Bir süre havaya baktı ve kapattı gözlerini…Ayın silueti belirdi göz kapaklarının o karanlık dünyasında…Evet gülümsüyordu ay. Bir an sevindi genç kız. Sanki bir anlığına ay sadece bir tek onu düşünmüştü…Aya vefa borcu olacağını düşündü gereksizce ve sade bir gülücük attı borcunu ödercesine…

Sokak lambasının üzerindeki yüzlerce böceği gördü sonra…Şaşırdı…Sahi, gecenin bu saatinde uykuları yok muydu onların?Yemiyorlar, içmiyorlar ve uyumuyorlardı…Sadece lambanın üzerinde kıpır kıpır, anlamsızca duruyorlardı…Belki de anlamlıydı…Ama genç kız anlayamıyordu bu anlamı, bilemiyordu belki de…O böcekleri düşündü genç kız ve sonra kendini düşündü…Sokak lambasının altına gelene kadar yaşadıklarını düşündü sonra…Buraya gelene kadar neler yapmıştı?Kendisi de buraya gelene kadar taşlara basa basa, aklında bin türlü şeyle gelmemiş miydi? Kendisi de bir sokak lambasının o sıcacık ışığına sığınmamış mıydı? Kendisi de yemiyor, içmiyor ve uyumuyordu…Sadece canını sıkan diğer dünyadan kurtularak kendisine bir sığınak aramış ve buraya gelmişti…Bu sokak lambası onu bağrına basmamış mıydı? Ve sonra, ayın gülen yüzüyle onu o sokak lambası tanıştırmamış mıydı? Aya sadece gülümseyebileceğini, ona sığınamayacağını, onun uzaklığını burada anlamamış mıydı?Bunları düşündü genç kız…Alfabeyi yeni öğrenmiş bir ilköğretim öğrencisi gibi şen oluvermişti bir anda…İçten gülümsemiş ve derin bir iç geçirmişti sonsuz boşluğa…Anlamıştı genç kız böcekleri…Onlarla bir anı yaşayarak onları anlamıştı…Onların sokak lambasının üzerinde neler düşündüğünü, oradan belki de aya baktıklarını, aya bakarak ona gülümsediklerini anlamıştı…

Sahi şimdi genç kızı görüyorlar mıydı böcekler? “Bir dostumuz daha geldi” diyorlar mıydı? Acaba aya ve genç kıza eşlik ediyorlar mıydı gülümserlerken… Ve acaba böcekler “bizi bir anlayan daha…” diyorlar mıydı…

 
Toplam blog
: 27
: 2491
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Tuna kimya mühendisidir, işletme mezunudur, iş güvenliği uzmanıdır; ancak işi bunlarla alakadar o..