- Kategori
- Anne-Babalar
Boşanıyorlar yetmiyor boşalıyorlar

Yıllarca aynı yastığa baş koyuyorlar.
İyi kötü günleri paylaşıyorlar.
Yani kader birliği yapıyorlar.
Üstelik çoluk çocuk sahibi oluyorlar.
Gün geliyor adliye koridorlarında rastlıyorsunuz.
Tıpkı iki düşman gibi.
Sebep şiddetli geçimsizlik.
İnsandın evlenirde yeri gelince de ayrılabilir.
Fakat benim anlatmak istediğim başka.
Bununla kalmıyorlar.
Ağızlarına ne gelirse birbirlerine sayıp döküyorlar.
Sen şunu yapmamış mıydın?
Ya sen, senin yaptıklarını sayayım mı ha ne dersin?
Kapalı kapılar ardında ne varsa oracıkta boşalıyorlar.
Kusuyorlar birbirlerine.
Sadece boşanmıyor bunlar.
Boşalıyorlar da.
Oysa boşanmanın da bir edebi olmalı.
Hem de en kritik zamanda bu edep muhafaza edilmeli.
Olmuyor işte.
Biri çocuğun bir kolundan tutup çekiyor öteki diğer kolundan.
Parçalanmış aile de ilk parçalanmaya çalışılan çocuk oluyor.
İlk acı gözyaşları burada akıyor.
Adliye koridorlarında gözyaşları kalıyor.
Kalbi kalıyor.
Hüzün kalıyor.
Çocuk bu olayı üzerinden nasıl atacak?
Olayın üzerinden yıllar geçse de… Küllenmeyecek.
Üstelik daha bir yanacak.
Hayır hayır.
Ayrılık gerçekleşse bile.
Sırlar ortaya dökülmemeli.
Kırmızı çizgiler aşılmamalı…
Boşananları gördük içimiz yanıyor yanmasına da.
Birde boşalanlar var ya. Kahrediyor insanı.
İnsan insanlığından utanıyor.