- Kategori
- Felsefe
Boşuna inanmak ve boşuna umut etmek

İnsanlarımız kendi çıkarları uğruna ahlak yasa tanımadan her şeyi hiç çekinmeden yapıyorlar. Özellikle topluma örnek olacak. Topluma klavuzluk edecek olan kişiler hiç yapılmaması gereken işleri topluma kötü örnek olacaklarını bile bile hiç çekinmeden yapıyorlar.
Ne yazık ki, bu kişilerin bir çoğu da siyasetci. Ya da siyet yaptığını zannedenler. Zaten bunlar memleketi çağdaş bir şekilde yönetebilecek özelliğe de sahip değiller. Ama ne yazık ki, bu gün bunlar böyle olmasalardı! Zaten, ülkemiz bu günkü durumda hiç olmazdı. Öyle değil mi?
Tırnak içinde beğenileceğini umduğum, “Sözün Özü” adlı kitabımda yaptığım demokrasi tanımıyla konuya devam etmek istiyorum. “Demokrasi; Bireylerin ve kurumların farkındalığına dayalı, duyarlılık içinde yaşanılan rejimin adıdır. Eğitimle gelişip olgunlaşır. Çehaletle yozlaşıp bozulur.”
“Farkındalık duygusu ; İnsanın paylaşımcılığını oluşturan en yüksek bilinç seviyesidir. “
Bu tanımlamadan uzak olan ülkemizdeki demokratik sistem de bir kaç kişinin isteği dorultusunda şekillenip oluştuğundan yasal çerçevede demokrasi adına yapılabilecek pek fazla bir şey de şu an için yok.
Çünkü beden büyük elbise küçük. Her yeri yamalı bohça.
İşte, bu gün ülkedeki gelişmemezlik, yaşanılan kargaşa, kaos bundandır. Cumhuriyet ve demokrasiye uymayan, demokrasi içinde hiçte demokratik olmayan bir lider baskısı, lider hakimiyeti, yaşanmaktadır.
Dolayısıyla ülkemizde özlemini duyduğumuz çağdaş anlamda yaşarken yaşatılıp yaşatılan demokrasi içindeki demokratik kuralları hala yaşatıp yerleştirebilmiş değiliz.
Herkes kendi işine geldiği gibi demokrasiyi yaşayıp yaşattığından, demokratik kurallar güçlünün isteği doğrultusunda kolayca sulandırılıp bozulmaktadır. Bozulan sistem içinde olumsuzluklar her geçen gün artıp çoğalmakta. Çoğalan olumsuzluklar da her gün biraz daha ülke içindeki sıkıntıları artırıp çözümünü zorlaştırmaktadır.
Bu güne kadar bizi yönetenlerin bir çoğunun derdi, her ne nedense hep geçmişimizle uğraşıp, geçmişimizle hesaplaşmak olduğundan, iktidarları süresince günümüze yönelik işleri yapacak pek fazla zamanları olmuyor. Bir türlü bu hesaplaşma bitip bilmek bilmiyor.
Bu bahaneyle de her iktidar her seferinde vatandaştan ikinci bir süre daha isteyip krallığını sürdürme peşinde koşuyor.
Bir eli yağda bir eli balda sürekli güzel yaşayanlar hep siyasetciler. Hep umut içinde perişan yaşayarak bu güne kadar hep bunları seçip başa getiren de halktır.
Yani “Eğemenlik kayıtsız şartsız milletindir. “ Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle pekiştirilen bu halk, Türk milletidir. Türk halkıdır.
Maalesef Mustafa Kemal Atatürk’ten beri halâ öğretimdeki eksikliğini tamamlayıp çağdaş seviyede eğitilmediği için cahil kalan halkımız ne yazık ki, bu gün bu şekildeki yönetim ve yöneticilere kerhen razı olur bir hale getirilmişlerdir.
Cehalet içinde yaşatılan halkın inançı az, inadı çok olur. Onun için toplumda her şeyi kör dövüşüne çevirip yaşayan halk. Bu kör döğüşüne akılları sıra çözüm bulup değiştirdiklerinde kendilerini başarılı ve mutlu sayarlar.
Batı ile kıyaslandığında, Atatürk ve arkadaşlarından sonra bu memleket, bu millet için hiç kimse kendi menfaatinden daha büyük, bu ülke yararına olacak çok fazla bir iş yapılmamıştır. Genelde yapılanlar hep eklenti. Hep yap boz şeklinde olmuştur.
Yaptıkları tek şey varsa, o da hep Atatürk ‘le uğraşmaktır. Kimi hiç analamdan. Kimi onun adını yücelteceğim diyerek, yalan yanlış bir şekilde anlayıp yaşatarak. Kimi de onu hiç anlamak istemeyerek, hep farklı anlayıp, farklı anlatarak kendi aklınca yaşatmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla herkes onun yaptıklarını bir yerlerinden bozup değiştirmeye çalışmaktır.
Aklı kıt olanların doğruları az olduğundan, bu ülkede kim Atatük’le uğraştıysa, kim Atatürk döneminde yapılan iyi şeyleri bozmaya çalıştıysa, kim onları değiştirip ortadan kaldırmaya çalıştıysa, hep onlar kazandı. Hep onlar başa geçip oturdular.
Bizleri hep geri zekalı yerine koydular. Alevera delavera sen hep koş. Sandık başına. Ahmet, Mehmet ağa. Ayşe, fatma bacı diyerek; Hiç bir iş yapmadan da bizlerin 50 – 60 yılını heba ettiler.
Çünkü onlar için yapılacak en kolay iş buydu. Her şeyi tekrarlamak. Yapılanı bozmak.
Güya her şeyi hürriyet adına, demokrasi adına, çağdaşlık adına yaptılar.
Hepsi de ne yazık ki, hep sen, hep ben dediler. Ülke yararına çok şey yapamadılar. Ama bu çekişmeler sonucunda da maalesef ülkeyi yiyip bitirdiler.
Demokrasi içinde insan hak ve hukuna dayalı hiç bir demokratik kural yerleşmedi. Dolayısıyla hep düzensizlik, hep intizamsızlık, hep başı boşluk hakim oldu.
Ülkeyi belirsizliğe, kaosa sürükleyerek insanların enerjisini hep boşa harçadılar. Üretmeden tüketmeyi bu ülkede hep iş saydılar.
Aklı küçük olanların işi gücü hep büyük akıl sahipleri ile uğraşmaktır. Başka hiç bir işleri güçleri olmaz onların. Çünkü onlar dedikodu yapıp, dedikodu üretirler. Başka hiç bir iş yapamazlar. Ancak hep kendilerini düşünürler. Onun içinde hep halkın derdine care olacaklarına, hep sorun yaratıp problem oluştururlar.
Bizimle aynı kaderi paylaşan bir çok ülke, bu gün bir çok konuda bizi elli altmış yıl geride bırakmıştır. Çünkü biz laf ürettik . Onlar iş. Hala da öyle.
Bu ülkede her nedense, akıllı akılsız herkes boyundan büyük işlerle uğraşıyor. Onun için kimi Atatürk’le, kimi sistemle, kimi de memleket ve vatandaşın zararına olabilecek aklına taktığı herhangi birşeylerle uğraşıyor.
Dolayısıyla bu ülkede siyasetcilerimizin kimi kanunların ruhuna tecavüz ederek. Kimi bozarak. Kimi de memleket hayrına olmadığını bile, bile yasaları değiştirip bozmayı vaat ederek seçim kazanıyorlar. Dolayısıyla ülkede demokrasi ve demokrasiye uygun demokratik kurallar yerleştirilemiyor. Yerleştirilip oturtulamayınca da ülke doğru dürüst yönetilemiyor. Yönetilemeyince çözüm üretilemiyor. Halkın işi, yaşamı hiç bir zaman kolaylaştıralamıyor.
Her yapılan seçimde, bu konuların çözümüne yönelik halk nezdinde propagandalar yapılarak halkın büyük çoğunluğuna umut olunuyor. Sonra geniş halk kitleleri verilen vaatlerin, beklenen umutların gerçekleşmesini bekleye dursunlar. Vaat edip söz verenler bir yandan ülkeyi yönetir gibi yapıp, soyup soğana çeviriyorlar.
Kendi çıkarları uğruna onca yıldır, tek başlarına iktidar olmuş olmalarına rağmen, bir çok iktidar ne yazık ki, muhalefetteyken inatlaşıp ters düştükleri seçime yönelik oluşturulşmuş yasal sistemi, iktidara geldiklerinde her nedense çok hoşlanıp, çok beğeniyorlar. Hoşlarına gidip, beğendikleri içindebir türlü daha demokratik olması yönünde bir değişikliğe gitmiyorlar.
Üstüne üstlük vatandaşın kafasını karıştırıp elini bağlıyorlar. Sonunda da vatandaşı cüzdanla vicdan arasına sıkıştırıp aklını kilitleyerek demokrasiyi katlediyorlar.
Gerçi şimdi satılacak demokrasimiz dışında pek fazla bir şeyimiz de kalmadı. Her seçimde bunu iyi kullanan siyasetciler kolayca seçimi kazanıp memleket yönetiminde başa geçiyorlar.
Korkarım; gelecekte ne üzerinde düşünülüp geliştirilecek bir demokrasi, ne daha ileri bir düzeye götürülüp çağdaş bir seviyede yaşanılacak bir memleket, ne de vatana ve bu vatan üzerinde yaşayan insanına hizmet etmek için iş çalışıp çabalayacak heveste insan kalacak.
Umut, insanı beklentiye sokar. Ne zamana kadar. İnsanın beklentisi giderilinceye kadar. Ya da sabrının tükendiği yere kadar.
Onun için beklenti sonucunda umut edilen şeyler gerçekleştirilemezse, bir anda her şeyin sonu gelir. Verilecek başka umutlar da yoksa, insan geri başa döner. Bu dönüş herkes için yıkım olur.
İşte bu gün gelinen nokta budur.
Sevgili okurlarım, tüm kaybettiğimiz yıllar senin benimdir. Onların hiç umurunda değil. Çünkü onlar “Atı alıp Üsküdarı geçmiştir.”
Lütfen! Daha akıllı olalım. Boş beklenti ve boş şeyleri umut etmekten kurtulalım.
Bundan sonraki seçimlere daha hazırlıklı olalım. Karşımıza çıkıp gelen her kim olursa olsun. Çok iyi değerlendirelim. Şimdi bir hiç uğruna heba olup giden yıllar bizim. Yarın da çocuklarımızın olacak.
Kendimizden ziyade onların geleceğini kıt aklımızla heba edip, sorumluluk altına alıp veballerini taşımamız şimdikinden daha zor olacaktır. Kıyamete kadar bu akılsız ve sorumsuz davranışımızın olumsuz etkisi altında ezileceğiz.
Hepinizden vatandaşlık hakkına dayalı görev ve sorumluluklarınızı yasalar çercevesinde bil hakkıyla yaşarken duyarlı olup yerine getirmenizi istirham ediyorum.
Onun için şimdi kazananlara başarı, kaybedenlere sabır, seçtikten sonra işi biten seçmenlere de bir sonraki seçime kadar sorup sorgulayıcı akıl diliyorum.
Sevgi ve saygılarımla arz ederim.
30.04.2009
Cahit KARAÇ