Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Böyle bir kahve

Böyle bir kahve
 

Coşkulu ve etkileyici bir karşılamanın sarhoşluğundan kurtulamadan kalemi aldım elime... Kalemi diyorum, klavyeyi değil... Motelin olduğu yerde ADSL yok, telefonla bağlanıyoruz. Herşey o kadar yavaş işliyor ki, ben dağılıyorum...

Bizim motel... En güzel zamanı şimdi... Akşam hafif bir esinti, göl gibi bir deniz, önünde bir ada... Havuz misali, durgun...
Tam bir aile havası, hoşlananlar için... İnsanların büyük çoğunluğu birbirine aşina, bense hemen hepsini tanıyorum.
Yıllardır gelirler buraya, 25 yılını tamamlayanlar var... Ben 3 ayımı burada geçiriyorum, sonra Mersine dönüyorum.
Çalışan arkadaşlarımız da yıllardır burada... Çoğu çevre köy ve kasabalardan... Hayatlar demiştim ya ilk yazımda… İşte bir tanesi...

Adı İsmail... 12 yıl önce işe girdi, bulaşıkçıya yardım ediyordu... 15 yaşında, biraz yabaniydi... Babası köyde hayvancılık ve zeytinyağı işi yapar... Motelin sütünü yağını ondan alırız, traktörünü kiralarız...

Sabahları herkese günaydın der, bir tek ondan cevap alamazdım... Başını kaldırıp yüzüme bile bakmazdı. Çok çalışkandı, sesi çıkmaz, gölge gibi yaşardı... Aşçıların yanında çalıştı, komi oldu... Çok çalışıyor, inatla susuyordu. Ben daha inadım tabi, konuşmaya devam ediyorum. Kaçıncı yıl, hatırlamıyorum, sabah çok erken, büfenin duvarına dayanmış, ama eskisi gibi değil, dik duruyor, başı havada...Yanımdan geçerken ‘’Günaydın Meral hanım’’ dedi...Tanrım İsmail benimle konuşmuştu... Hava daha sıcaktı o gün...

Artık sohbet ediyor, iyi anlaşıyorduk... Hepimiz onu seviyorduk. Sonra garson oldu... Hiçbir zaman fazla konuşmadı, işini en iyi şekilde yaptı ve eğitimine devam etti.
Unutmuyorum bir gün kuzenimle yemek yedik, kahve içeceğiz... İsmail’i çağırdım, hadi bize ellerinle birer kahve yap, içelim dedim… İsmail gitti gelmez... Kahve Yemen’den geliyor dedik... Sonunda geldi. Kuzenimin kahvesini verdi, benim kahvede sıra... Kocaman bir tabak, içi pembe zakkum çiçekleriyle dolu, ortasında şık bir peçeteye sarılı kahve fincanı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Kuzenim: ‘’İsmail, haksızlık bu neden onun tabağı böyle?’’dedi... ‘’Ama o Meral hanım’’ dedi İsmail...

İsmail’i üniversiteye yolladık, yaz tatillerinde çalışmaya devam etti. Sosyal bilimler öğretmeni oldu. Askere tüm personelle şarkılı türkülü yolladık... Döndü gene yanımızdaydı.

Üç kere KPPS’ye girdi, barajı geçtiği halde bir türlü atama yapılmadı. Son çare burası Türkiye deyip birkaç yeri aradım, cevap bekliyorum şimdi..Dua edelim de İsmail artık kutsal görevini yapabilsin şu memlekette…

Doğuda bilmem kaç öğrenciye bir öğretmen düşüyormuş. Kırsal kesimde çocuklar bilmem nerede asma köprüden geçip okuluna ulaşmaya çalışıyormuş, bilmem hangi okul öğretmen bekliyormuş... Buyurun beyler İsmail’ler göreve hazır bekliyor yıllardır... Onlar burada, siz neredesiniz?

Kalın sağlıcakla.

Resim: chell-o.deviantart.com/art/cup-of-sunshine-36739332

 
Toplam blog
: 6
: 832
Kayıt tarihi
: 13.08.07
 
 

Önce anneyim. Üç oğlum var. İkisi doktor, biri mimar. Hepsi evli. Torunlarımın herşeyini paylaşabild..