Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '22

 
Kategori
Anılar
 

BRE YAVRUM HOROZ

BRE YAVRUM HOROZ

(Köyüme Mektuplar-1)

            Değerli köylülerim, doğma büyüme Cevdetiyeli olmakla birlikte birçoğunuz ile tanışmıyorum.

            Bir kısım düşüncelerimi, anekdotlarımı, hatıralarımı köylülerimle paylaşsam hoşluk olur mu diye aklıma gelince yazmak istedim.

            Sayfa takipçileri veya okuyanlardan

            -Bana ne senin hatıralarından, kafamızı ütüledin. diyen olur mu bilmem. 

            Gelecek zamanda köyle ilgili birkaç anımı paylaşmanın sayfa hareketliliğine de faydası olacağını, gençlerin ilgisini çekebileceğini düşündüm. Umalım ki güzellikler olsun.

            Yazıların adını "Köyüme Mektuplar" koyayım. Bu gün ilk olarak bir anım "Köyüme Mektuplar 1" ile başlayayım. Beğenilirse, ilgi görürse 2,3... diye devam ederim.

            Doğup büyüdüğüm Cevdetiye kasabamızdaki evimiz 1949 yılında yapılmış. Eskiden konak tabir edilen... İki katlı. Üst katı, bir odası şömineli dört oda bir salon, alt katında şömineli bir mutfak ve banyo bulunan bir oda, kışlık ve tohumlukların konduğu bir kiler odası ile bir büyük hol vardı. İçerden tahtadan bir merdiven ile üst kata çıkılırdı.

            Evin genişçe bir dış avlusu, avluda bir kaç büyük dut ağacı vardı. Oynamak için halakaya gitmemişsek bu avluda oynar zaman geçirirdik. "Halaka" kelimesi köyde şimdi kullanılıyor mu bilmiyorum ama "mahalle" "konu komşu" "köyün diğer yerleri" manasına gelirdi.

            Ancak acıkınca eve gelirdik. Şimdiki gibi buzdolabı mı var. Yemekler uzun süre muhafaza edilemez, her istendiğinde hazır yemek bulunmazdı. Acıkıp halakadan zamansız gelip "acıktım" deyince ne yapsın anam hazır bir yufka ekmek, bir de tereyağı var. Yufkanın arasına tereyağı sürüp dürüm yapar verirdi. Ben de bu yağlı dürümleri çok severdim. Şimdiki tereyağı düşkünlüğüm buradan geliyor sanırım.

            Evimiz hala ayakta ve abim Cafer Coşkun tarafından kısmen kullanılıyor.

            Evimiz etrafında evden ayrı, hayvanlar için bir samanlık, iki de ahır için dam binası vardı. Geçimimiz hayvancılıkla olmamasına rağmen her evde olduğu gibi bizde de atlar, inek ve danalar, kedi, köpek, tavuk ve horozlar her zaman bulunurdu. Evimizin etrafındaki bu yerler zamanla yıkıldı. Şimdi yoklar.

            Ben çocukken her zaman 3, 4 ineğimiz olurdu. İnek dedimse şimdikiler gibi her gün kilolarca süt veren Hollanda tipi inek değil. Çandır, zayıf, verimsiz, yerli inekler. İnekler bekçi emmi hikâyemizde anlatacağımız bekçi emmi tarafından yayılmaya götürülür getirilir idi. Bunlardan birkaç tanesi sağılır durumda olur. Anam rahmetli Irahma (Rahime) Hatın bu inekleri her gün sağar, bazen her gün, bazen günaşırı yayık yayar tereyağı çıkarırdı.

            4 - 5 yaşlarında idim. Anam rahmetli evin alt kat holünde yayık yayıyor. Ben etrafında dolanıyorum.

            -Bana yağlı dürüm ver. diye sıkıştırıyorum. Anam:

            -Daha olmadı oğlum. Olsun vereceğim. diyorsa da ben dıngırdanıp taciz ediyorum.

            Sonunda mutfaktan yufka ekmek alıp geldi, tam olmamış yarı ayranlı tereyağını bolca yufka ekmeğe sürdü, dürüm yaptı ve bana verdi.

            Yağlı dürümü iki elimle tuttum ama bir kısmı elimin altından taşıyor. Bu vaziyette karnımı şişire şişire giriş kapısının dış yüzüne çıktım. Başladım yağlı dürümümü zevkle yemeye.

            Tam bu sırada bir horoz geldi elimin altından taşan yağlı dürümümü didiklemeye başladı. Horozumuz kırmızı, heybetli, tavuklar arasında kabadayılar gibi dolaşan korkusuz bir horoz. Önce bir ayağımla horoza tekme attım. Yağlı dürüm horozun da hoşuna gitmiş olmalı ki hemen yeniden hamle etti, dürümümü yeniden didikledi. Bu sefer öbür ayağımla tekme salladım. Ama horoz umursamadı. Yine hamle edince ona:

            -Bre yavrum horuz, ben anamdan yalvara yalvara aldım. Git sen de yalvar sende al. diyerek onu kovaladım.

            Bunlar olurken anam ile benden başka duyan olmuş demek ki benim bu son söylediklerim köyde çok söylenir oldu. Benim açımdan çok da önemli olmayan bu sözü-olayı büyüyünce bana hep hatırlattılar. Yaşımız kaça geldi, köye geldiğimde bazı köylülerimin aklına hala "bre yavrum horuz" sözü geliyor, 70 yaş civarındaki bazı köylülerim ise;

            -Osman horoza ne demiştin? diye takılıyor.

            İsterseniz siz de 70 yaş civarındakilerle konuşun. Mutlaka hatırlayanlar çıkacaktır. Bu hadiseleri yaşayan ve sizlere aktaran kimmiş? Bundan sonraki "Köyüme Mektuplar-2" yazımız tanışmaya dair olsun.

          Bütün köylülerimi ve arkadaşlarımı sevgi ve saygı ile selamlıyorum.                                                                                                                       Osman COŞKUN

 
Toplam blog
: 14
: 81
Kayıt tarihi
: 14.08.22
 
 

Ben Osman Coşkun. Osmaniye ili, merkeze bağlı Cevdetiye kasabası doğumluyum.Lisans mezunuyum. 35 ..