- Kategori
- Psikoloji
Bu ara...

Kendi kuyruğunu ısıran bir kedi gibiyim bu ara. Kendi çemberimde dönüp dolaşıp yine kendime çıkıyorum. Ne parlayan güneşim var ne bahçemde kelebeklerim... Varsa yoksa kendime çıkıyorum. Dünyaya kızdıkça kendi kuyruğumdan alıyorum hırsımı. Sanıyorum ki o çemberi döner dolaşırsam o çemberden çıkış yolunu bulmayı başarırsam yoluna girecek birşeyler. Sanıyorum ki kendimle didişe didişe genişlerse çapım daha çok şeyi dolduracağım içime. Kim bilir belki de yanılıyorum...
Tüm yıldızların, gezegenlerin, güneşin ve ayın uzağında adı bilinmez bir yıldız gibiyim bu ara. Koskoca evrende bakıyor da şaşıyorum tüm bu düzen ve kurallara. Güneş ve ayın anlaşmasına, kayan bir yıldızın ardından diğer yıldızların yasına ve bir insanın çaresizce dilek tutuşuna... Ben burada evrenin en karanlık yerinde onlara bakarken ve kendimden bir parça ağır ağır ölürken yas mı tutayım yoksa çaresizliğime bir dilek mi bilemiyorum. Evren biraz daralsın da yaklaşayım diyorum diğer yıldızlara ya da en iyisi onlar büyüsünler de bana yakın olsunlar diyorum. Olmaz ya, ben olur sanıyorum...
Toprak altında dolaşan bir yaratık gibiyim bu ara. Yeryüzü mü daha karanlık yoksa yeraltı mı karar veremiyorum. Biliyorum hangisini seçersem ona göre biçimlenecek her yanım, ben kararsız kalıyorum. Bir gökyüzünün mavisine, açan çiçeklere, dünyayı kucaklayan ağaçlara, mağrur dağlara bakıp yeryüzü oluyorum bir toprağın ana gibi kucaklayan nemli yüzüne ellerimi sürüp ağaçların köklerine sarmalanıp yeraltı oluyorum. İkisinin arasında kalayım istiyorum. Kime sığınacağımı bilemiyorum...
Bir hüzünlü şiir gibiyim bu ara. Kafiye tutmuyorum. Kiminin kalbine yara açıyorum kimine ilham oluyorum. Bu ikisi arasında ne olduğumu şaşırıyorum. Bir yanım gece bir yanım güneş dilden dile dolaşıyorum. Bir mağara kapısına yazılıp orada öylece unutuluyorum. Güne ve geceye bakarak ve zamana yalvararak yeniden anımsanmayı bekliyorum. Üzerime yağmurlar yağıyor, silinip gidiyorum. O taşlar arasından çaresiz bir elin harflerimi bulmasını bekliyorum. Olmaz ya, ben umud ediyorum...
Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/2058095/
Tüm yıldızların, gezegenlerin, güneşin ve ayın uzağında adı bilinmez bir yıldız gibiyim bu ara. Koskoca evrende bakıyor da şaşıyorum tüm bu düzen ve kurallara. Güneş ve ayın anlaşmasına, kayan bir yıldızın ardından diğer yıldızların yasına ve bir insanın çaresizce dilek tutuşuna... Ben burada evrenin en karanlık yerinde onlara bakarken ve kendimden bir parça ağır ağır ölürken yas mı tutayım yoksa çaresizliğime bir dilek mi bilemiyorum. Evren biraz daralsın da yaklaşayım diyorum diğer yıldızlara ya da en iyisi onlar büyüsünler de bana yakın olsunlar diyorum. Olmaz ya, ben olur sanıyorum...
Toprak altında dolaşan bir yaratık gibiyim bu ara. Yeryüzü mü daha karanlık yoksa yeraltı mı karar veremiyorum. Biliyorum hangisini seçersem ona göre biçimlenecek her yanım, ben kararsız kalıyorum. Bir gökyüzünün mavisine, açan çiçeklere, dünyayı kucaklayan ağaçlara, mağrur dağlara bakıp yeryüzü oluyorum bir toprağın ana gibi kucaklayan nemli yüzüne ellerimi sürüp ağaçların köklerine sarmalanıp yeraltı oluyorum. İkisinin arasında kalayım istiyorum. Kime sığınacağımı bilemiyorum...
Bir hüzünlü şiir gibiyim bu ara. Kafiye tutmuyorum. Kiminin kalbine yara açıyorum kimine ilham oluyorum. Bu ikisi arasında ne olduğumu şaşırıyorum. Bir yanım gece bir yanım güneş dilden dile dolaşıyorum. Bir mağara kapısına yazılıp orada öylece unutuluyorum. Güne ve geceye bakarak ve zamana yalvararak yeniden anımsanmayı bekliyorum. Üzerime yağmurlar yağıyor, silinip gidiyorum. O taşlar arasından çaresiz bir elin harflerimi bulmasını bekliyorum. Olmaz ya, ben umud ediyorum...
Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/2058095/