Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '08

 
Kategori
Mizah
 

Bugün güzel bir gün olacak

Bugün güzel bir gün olacak
 

Sabah saat yedide kalktım. Başarılı ve güzel bir güne başlamanın yolu, gözlerini açar açmaz, gülümseyerek "Bugün güzel bir gün olacak" demekten geçermiş. Ne kadar karanlık ve soğukda olsa hava ve yatak ne kadar, “geeeel geeeel” diye çağırsada bizi, biz eğer güne “ Bugün güzel bir gün olacak” diye başlıyor ve buna kendimizi inandırabiliyorsak, hiç çıkarı yok, o gün güzel bir gün olurmuş.

Yoğun bir iş günü yaşayacağımı bildiğim için bugüne bu şekilde başlayarak, başıma gelebilecek kazaların ve sinir tellerimin üzerinde konser vermeye hazırlanmış iş arkadaşlarımın hesaplarına, kocaman bir çizik atmak amacıyla yataktan gülümseyerek kalkmaya çalıştım. Uykusuzluktan yanan gözlerime ve sabahın yedisinde zalimce çalan saate rağmen gülümsemeye çalıştım. Sabah sabah gülümsemekten başka herşeye benzeyen, bir çeşit mimikle birlikte “ Bu gün güzel bir gün olacak “diye kocaman bir yalan söyledim kendi kendime.

Ve başladı o " güzel " gün :

Kahvaltıyı hazırlarken geceden kurduğum saatle evdeki diğer saatlerin birbiriyle uyuşmadığını fark ettim. Çalar saat yedi. Salonda asılı olan saat 7, 40. Kol saatim: 7, 40. Bilgisayarın saati: 7, 40. Bir tek çalar saat 7, 00. Lanet olsun senin gibi saatin... Bozulacak günü mü buldun adi udi... Allah senin cezanı...

Tam açtım ağzımı yumdum gözümü... Tam başlayacaktım sıralamaya ve sıraya dizmeye ki bir anda aklıma sabah ki sözüm geldi. O an sanki evin içine bir ışık doğdu ve o ışığın içinden bir ses bana "Bugün güzel bir gün olacak! Unutma, bugün güzel bir gün olacak" diye seslendi.

Tabii hemen toparladım vaziyeti ve sarıldım telefona:

- Aloooo Lars, günaydııııın, ya baksana sen tezgâhı kurmaya başla benim daha evvel halletmem...

- Günaydın Okan! Öhü öhü öhü... Hııııınk foşşşş! Çok hastayım, Nora’da yatıyor. İnan çok kötüyüm, yanıyorum, titriyorum Öhü öhü öhü! Haaaap şıııııııı... Sen Stefanı arasan da o gelse...

- Tamam Lars, çok hasta olduğunu anlamamak mümkün değil ki. Bana bak sen telefonu kapattıktan sonra o telefonu at! O artık dezenfekte edilemez çünkü. Neyse Stefan Neukölln’de ki tezgâhla ilgilenecekti, olmazsa ben Dieter’i arayayım o yetişebilir belki.

- O.K Öhü öhü öhü... Kusura bakma tamam mı?

- Tamam tamam, ben hallederim. ( Bugün güzel bir gün olacak )

Söylediğim gibi hemen Dieter’i aramaya koyuldum. Bir elimde telefon diğer elimde traşbıçağı. Numarayı çevirdim ve traş olmaya başladım. Uzaklardan bir sesler geliyor. Ses bizim ortağın sesine benziyor ama tam olarak anlayamıyorum söylediklerini

-Alooo! Alooo Dieter, sesin gelmiyooor! Nerdesin sen yaa? Tel çekmiyor. Bahçeye çıkıver!

-Alooooooooo!

Aynaya bakınca anladım sorunu, meğer sorun ortağın telefonu değil, benim traşbıçağımmış. Traşbıçağını kulağıma götürmüşüm, telefonlada traş olmaya çalışıyorum. Hay Allah...

- Dieter şimdi duyuyor musun beni?

- Evet şimdi duyuyorum, ne oldu ki demin?

- Boşver, anlatsamda anlamazsın! Bak böyle böyle bir sorun var. Ne diyorsun, ne yapalım?

- Tamam, ben Neukölln’e Uwe’yi çağırıyorum sen reklamcıdan baskılı kepleri al doğru doğuya git, bende bu sırada dükkânda beklerim. Daha sonra... Eyvaaaah !!! Uwe’nin randevüsü vardı yaa, unuttum ben onu. Uwe gelemez! Gelsede geç gelir.

- Tamam Yvonne büroda beklesin, sen Neukölln tezgâhını kur...

- Olmaz! Yvonne yok!

- Nasıl yok?

- Yahu bugün ameliyat olacaktı ya

- Ahsooo!

- Tamam tamam, ben Christian’ı ayarlarım. Sen işine bak!

- Tamam Şişko, ben de Yeter’e haber vereyim, o da büroya yardıma gelsin.

- OK.

- Tschüss!

Banyodaki işimi hallettim süratle giyindim ve merdivenleri üçer beşer inmeye başladım. Arabaya geldim ve başladım bön bön arabanın kapısına bakmaya. Hadiii işin yoksa yeniden dördüncü kata tırman. Koşa koşa yukarı çıktım tekrar... Acayip söyleneceğim ama olmuyor. O ses sürekli “ Sakin ol! Bugün güzel bir gün olacak “ diyor ve artık asabımı iyiden iyiye bozmaya başlıyor. Başladım zili çalmaya. Çal babam çal. Ne duyan var ne açan. Telefon açacağım telefon da yok. Traşbıçağı ile muhabbet ediyordur muhakkak! Hadi yumruklara kuvvet. Eeee normal yatak odasının üstüne dört kapı kapatılmış duyar mı kızcağız. Ennihayet bütün apartmanla birlikte uyandı benim hatun.

- Anahtarlarını niye kullanmıyorsun?

- Eninin köründen dolayı

- O ne yaa sabah sabah?

- Yaa yok bişey, çekil önümden! Arabanın anahtarlarını, evin anahtarlarını , telefonumu... Hepsini evde unutup çıkmışım

- Haaa haaa haaaa...

- Ne gülüyorsun kız? Valla hiç şaka kaldıracak halde değilim! Çok mu komik?

- Yok! Komik olan o değil! Hadi picamanın üstüne takım elbise giymeni anladık, iyide picamanın yakasına kravatı bağlarken de mi farketmedin şaşkınlığını? Çok yakışmış, ona gülüyorum.

- Tamam tamam uzatma! Bugün herşey ters başladı. Lars ile Nora hasta, saat bozuk, Yvonne ameliyat oluyor, Uwe’nin randevüsü var ve kurulması gereken 4 tezgâh, açılması gereken bir dükkân ve yapılması gereken bir repörtaj var... EY VA HHHH!

- Noldu?

- Ne olacak saat 10, 00 da televizyondan geliyorlar, Dieter Neukölln tezgâhında. Christian’la mı yapacak bunlar repörtajı?

- Sen git!

- Ben doğudayım bugün! ( doğu Berlin )

- Eee nolcak?

- Ne bileyim ben.

- Hadi benim çıkmam lazım. Sen dükkâna git birazdan, yardım edersin.

- Hayır ben gidemem, annemler Yelizler’le birlikte geliyor.

- İyi ya! Ne haliniz varsa görün! Ben gidiyorum ( Bugün güzel bir gün olacak )

- Okaaaaan! Bu seferde çantanı unuttun. Geri geeeel.

- O çantanın da... Senin de... Unutanın daa... ( Pşşşt! Bugün güzel bir gün olacak! Ommmm)


Yukarıya ikinci kez çıktıktan ve tüm eksiklerimi tamamladıktan sonra başladım merdivenleri beşer onar inmeye. Hiç bir tarafımı kırmadan, hafif bir bilek burkulmasıyla ulaştım aşağıya.

Arabaya bindim, motoru çalıştırdım, direksiyonu kırdım, gaz verdim ve aynaya baktım. Aramızda ki şöförler anlamıştır başıma geleni... Bu sıralamada affedilmez bir hata var. Gaz verdim aynaya baktım...


İşin yoksa, nedense beni çok antipatik bulan, bisiklet şöförüyle polis bekle. Tam bir saat sonra çıkabildim yola. Durmadan telefon çalıyor. “ Okan nerdesin?... Okan ulaştın mı?... Okan polis ne dedi?... Okan televizyoncuların karşısına kim çıkacak?... Okan millet bekliyor...” Okan sizi çok seviyor arkadaşlarrrrr, Okan sizin... ( PŞŞŞT!!! BU GÜN GÜZEL BİR GÜN OLACAK...) Gülümse Okan!

Bugün ters gidebilecek herşey ters gitti. Dört tezgâhın ikisi hiç kurulmadı, televizyoncular acayip bozulup çekip gittler, dükkân yarı açık-yarı kapalı kaldı. Ortakla neredeyse birbirimize giriyorduk, benzinli arabaya mazot doldurdum, çocuğu okuldan almaya son anda yetiştim. Alışverişin yarısını unuttum ve haftasonuna beş saat rötarla girdim. Hani bir tek çizmelerimi buzdolabına koyup beyaz peyniri ayakkabılığa koymadığım kaldı. Çizme değil terlik! Beyaz peynir değil kaşar! Akşam eve dönerken MB’larda yazmak istediğim bir mizah yazısının temelini attırdı bana bugün.

Bugün güzel bir gün olacak... Her şeye rağmen:))

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..