- Kategori
- Deneme
Burayı bana satar mısın?
Ya en başından beri bir taştı ya da fırsat bulduğu bir an kendini taşa dönüştürmüştü. Şimdi oturduğu yerden kalkacak, soruma cevap verecek diye aklımdan bir düşünce kırıntısı geçti. Kıpırdamadı bile.
Avludaki ağaç rüzgârla sarıldı, ardından inen sağanakla, yağmur dindiğinde yapraklarında yaşamsal bir nem vardı, sonra dalları güneşten damlayan ışıklara uyandı, köküne kadar uzandı soluk, hayat bir kez daha yeşeriyordu. O kıpırdamadı bile.
İnadı taşın yaşındaydı, çocukluğunu hayal bile edemiyordum, kendisi de zaten tam da hiç terk edemediği burada, sanki bu haliyle, doğmuştu.
Arkamı dönüp kapıya yöneldim, “şimdi” dedim içimden bir beklentiyle umutlanarak, ”ardımdan seslenecek”. Beklenti işte. Yağmur yeniden çiselemeye başladı. Ağaç yeniden, yeniden yapraklar, dallar, köklerine kadar, hayat yeniden, ölümü baştan sona bir kez daha çiziktirerek. Kıpırdamadı.
Sorumu çoktan unuttuğum aylar geçti, ölüm haberi geldi kıpırtısız, önemsiz bir cevap gibi.
Oysa sorum “orası için” ölür müsün değildi?