Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '06

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Büyükler neden büyük?

Büyükler neden büyük?
 

Bundan tam on yıl önce Hacettepe Üniversitesi’nin, o dönemde üniversiteye girenlerin yüzde birlik diliminden öğrenci alan iyi bir bölümünden mezun olduğumda ne kadar da toy olduğumu yıllar geçtikçe çok daha iyi anladım. Tamam o yılların Türkiye standartlarına göre çok iyiye yakın bir eğitim almıştım ama hayat eğitiminin daha çok başındaydım, her yeni mezun öğrenci gibi.

Mezuniyetimi müteakiben hiç boşluk yaşamadan Koç Holding grubu şirketlerinden birinde işe başladım. Yaşım, yirmi üç idi. İlk görev yerim İzmir’deydi. İki ay sürecek bir staj dönemi geçirecek ve ardından da asaleten görevime başlayacaktım.

İlk gün heyecan içinde firmaya gittiğimde, benim gibi dört-beş stajyerin daha olduğunu gördüm. Bizim eğitimimizden sorumlu olan kişi bizlere ufak bir bilgilendirme yapıp, programımızı ve bizden istediklerini aktardı.

İki ay süresince birinci kordonda, denize on metre mesafede, lüks bir otelde, kahvaltı dahil masrafları firmamız tarafından karşılanmak kaydıyla kalacak, öğlen yemeklerimizi firmada yiyecek, akşam yemeklerimizi de belirli limitler dahilinde dışarıda yiyecek ama yine bedelleri firma tarafından karşılanacaktı. Tüm bunları duymak bana o zamanda çok hoş gelecek ama tabi ki sağlıklı yorum ve değerlendirmelerimi yıllar sonra yapabilecektim.

İlk iş görüşmemi yaptığım, İstanbul merkezlerindeki İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı, görüşmenin sonlarına doğru talep ettiğim ücreti sormuş ve ben de yeni mezun, sıfır tecrübeli bir insan olarak o gün ki asgari ücretin biraz üzerinde bir rakamı utana sıkıla söylemiştim. Verdiğim cevap üzerine, görüşmecim gülmeye başlayınca büyük bir pot kırdığımı düşünerek keşke daha düşük bir rakam söyleseydim diye iç geçirdim. Bana verilen ücret o günkü asgari ücret rakamının tam dört katı idi ve duyduğumda küçük dilimi yutacaktım. Yani bugünkü para ile bir buçuk milyar liranın üzerinde bir rakamı yeni mezun bir öğrenciye verebiliyorlardı ki bugün de çok farklı olmadığını ben biliyorum.

İki aylık staj dönemim sona erdi ve asıl görev yerim olarak firmanın İstanbul operasyonlarından birine atandım. İşyerim Maslak’ta idi. Ve şoklarımı yaşamaya devam ediyordum. Ev düzenimi kurabilmem için, on beş gün süresince beş yıldızlı Dedeman Oteli’nde kalacak ve yine masraflarım firmam tarafından karşılanacaktı.

Maalesef kısa bir süre daha çalıştıktan sonra okulumla ilgili bazı pürüzlerimden dolayı işimden ayrılmak durumunda kaldım. Ve daha sonraki çalışma hayatımda okuduğum, gördüğüm, duyduğum, bildiğim ve yaşadığım olaylar, tecrübeler ve gözlemlerim işte Koç Holding’in nasıl Koç Holding olduğu sorusuna, nasıl Fortune 500’ün tek Türk firması olabildiği sorusuna çok kolay cevaplar bulabilmemi sağladı.

Okulunu yeni bitirmiş, hayat tecrübesinden nasibini okyanusta bir damla kadar alabilmiş, belki de altı ay, bir sene firmasına efektif hiçbir faydası olamayacak, yirmi üç yaşında bir insana; Türkiye’nin en başarılı insanlarının çalışmak için can attığı, büyüklük listelerinde ilk sıraları kimselere kaptırmayan, bir dev kurumun yaklaşımı, bakış açısı budur işte. Üzerinden on sene de geçmiş olsa insan gördüğü değeri işte böyle unutamaz.

Söz konusu firma Migros T.A.Ş.’dir. O dönem genel müdürlüğünü yapmakta olan Sayın Bülent Özaydınlı, göstermiş olduğu başarıları ile ilerleyen zaman zarfında Koç Holding CEO’luğuna kadar yükselmiştir. Ve üzerinden on yıl geçmesine rağmen hala bir Migros mağazasına girdiğimde içim kıpır kıpır olur. Kendimi oradan biri gibi hissederim. Gözlerim tanıdık birilerini arar. İçimde ukdedir öyle bir zihniyetim hakim olduğu bir firmada çalışabilmiş olmak.

İşte çağdaş ve başarılı firmaların çalışanlarında yerleştirebildikleri “kurum sadakati” psikolojisi budur. İşte bu nedenlerle bu tip kuruluşlar büyüktür, daha da büyüyecektir, büyük kalacaktır. Ülkemizde maalesef bu tipte kurumlarımız yok denecek kadar az. Koç’un yanında, Sabancı, Doğan Grubu, Eczacıbaşı hemen aklıma gelenler.

İnsana verdiği değerle büyüyebileceğini anlamakta, umarım daha fazla geç kalmaz Türk firmaları. Sömürmekle, kanını, iliğini emmekle değil yüceltmekle, el üstünde tutmakla çalışanlarının beyinlerini ve yüreklerini kazanabilecekleri gerçeğini anladıklarında, bu gerçek tokat olup patlamaz umarım yüzlerinde.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..