Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Cesaret!..

Cesaret!..
 

Küçüklüğümüzden biliriz bu kelimeyi en çok!

Bir-bir buçuk yaşlarına dayanır onunla ilk tanışmamız: Korkunçluğunu çok daha sonra anlayacağımız bu kocaman hayata ilk minik adımlarımızı atarken… “Korkma, hadi gel, yapabilirsin" der annemiz, elinde en sevdiğimiz oyuncakla! Sonra yedek tekerleri çıkarılmış bisiklete ilk binişimiz… “Korkma, tutuyorum, düşmezsin" der babamız, bir kaç denemeden ve güvenimizi kazandıktan sonra tutmayı bırakıp alkışa durmuş elleriyle!

Salıncakta sallanmaktan, kaydıraktan kaymaktan korkmamamız gerektiği, ne çok zevkli olduğu söylenmiştir hep ilk seferde. Karanlıktan korkmamamız gerektiği de karanlık odadan bir şey alıp gelmemiz söz konusu olduğunda söylenmiştir daha çok. Gece tek başımıza yatağa girdiğimizde karanlıkta uyuyamadığımız için uyuyana kadar ışıkta bizimle yatmıştır çünkü annemiz! Uyandığımızda yanımızda bulamayıp da annemizi, kıyameti koparırcasına ağladığımızda “Korkma, geldim, buradayım, yanındayım, korkma artık” demiştir hep! Okula başladığımız o ilk gün yabancı ortamdan korkup da ağlamayalım diye yeni arkadaşlarımızla ne keyifli vakitler geçireceğimiz söylenmiştir, öğretmenimizin bizi ne çok sevdiği!

Cesareti tersi anlamından öğrenmişizdir hep: ‘Cesur ol’, ‘cesaretli ol’ değil; ‘korkma’ denmiştir bize!
Korktuğumuz şeylerle karşılaştığımızda öğrenmişizdir onu, korkma sözcükleriyle!

Korku hep vardır içimizde; korkmaktan kurtuldukça, korkmayı bıraktıkça, korkmamaya başladıkça öğrenmişizdir biz cesareti, cesur olmayı! Çünkü, korku insanın doğasında var; insan, doğası gereği korkar.

Benimse tek korkum korkmak olmuştur hep, korkak olmak! Hayata ilk adımlarımı cesaretle mi attım, yoksa ürkerek mi bilemiyorum ama; benim bisikletimin sonradan çıkarılan yedek tekerleri yoktu ve bisiklete ilk bindiğimde selemi tutan el de! Ne yatarken korkardım karanlık odada yalnızım diye, ne de aydınlanmış sabaha yalnız uyandığımda annem yanıbaşımda yok diye!

Akşam saatlerinde, mahallede oynarken çocuklarla kızlı erkekli, karanlığa kaçan topu hep ben alır getirirdim; oyun alanımız inşaata -balkonundan aşağıdaki kum tepesine atlamak için- ilk giren ben olurdum karanlıkta! Mahallenin ilerisindeki köpekten korkan ablama okul yolunun yarısına kadar ben eşlik ederdim her sabah!

Okula başladığım ilk gün annem götürmedi beni okula, götüren babam da değildi: 5. sınıfa geçen aynı okulda okuyacağımız B. ile gitmiştim ben okuluma! Dün gibi aklımdadır o gün: Salya sümük ağlayan, bağrışan, debelenen, inatlaşan, kendini yerden yere atan, bir türlü kanmayan çocuklar; ikna etmeye, sevimlilik yapıp vaadlerde bulunarak kandırmaya çalışan ya da sinirlenip azarlayarak daha çok ağlamaya sebep olan analar, babalar! Ben korkudan ziyade şaşkınlık içindeydim o tablonun karşısında, anlam verememiştim yaşıtım çocukların bu ağlaşmalarına!

Derdim korkusuzluğumu anlatıp övünmek değil elbette. Asıl anlatmak istediğim; cesur olmaktan ziyade, kimilerince ‘cahil cesareti’, kimilerince de ‘deli cesareti’ diye adlandırılan cesaret! Ben bu iki cesareti birbirinden ayırıyorum, aynı şeyler değil bence! Ya da sadece deli cesareti denmeli adına!

Aklın almayacağı, makûl bulunmayacak, çocuk yaştakilerin bile yapmanın akıl kârı olmayacağına inandığı cesaret örnekleri sergilemişimdir ben tüm hayatım boyunca. Ve cesaretimden ötürü yaşadığım tüm olaylara cahil değil, deli cesareti diyorum. Çünkü insan cahil de olsa yapacağı şeyin, içine gireceği olayın, yaşayacağı durumun kendisine zararı olup olmayacağını az çok kestirir, en minimal düzeyde de olsa risklerini öngörür. “Akıl var, mantık var canım” , “Deli miyim ben” , “Kim yapar ki bunu” ya da “Aklı olan yapmaz abi” gibi cümlelerin kurulduğu türdendir çünkü deli cesareti tanımına uyacak şeyler!

Cesaret yürek işi midir, akıl işi mi?

Cesaret gerektirecek sayısız yaşanmışlığım var hayatta! Dolayısıyla bilirkişi(!) olarak çok açık ve de net söyleyebilirim ki; deli cesaretine konu olaylar cesaret örneği değil, düpedüz akılsızlıktır. Cesaretle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.

O yüzden cesaret dediğimiz şey -bildiğimiz cesaret yani- yürek işidir! Eh, biraz da akıl gerektirir!

BLOGNOT: Beni yazmaya teşvik eden, yazı başlığım ve dolayısı ile de temamın fikir annesi canım Neşe'me naçizane ithafımdır!..

 
Toplam blog
: 9
: 1449
Kayıt tarihi
: 03.05.07
 
 

13.02.1976 doğumluyum. 2004 DEÜ Hukuk Fakültesi mezunuyum. Oldukça uzun ve sancılı bir öğrencilik dö..