- Kategori
- Blog
Cesaretle kalem oynatanlardan öğrenilecek “küçük ama güvenilir şeyler”

Günler önce “Blog yazan mı daha çok okunuyor, köşe yazan mı?” başlığı altında bir günce yazmıştım. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=174385
Yönelttiğim sorular, gerçekte cevaplarını az çok kestirebildiğim, buna rağmen her nedense başka türden cevaplar kovaladığım, bir anlamda, belki de kendimi kandırmaya çalıştığım sorulardı. Çünkü öyle olmalarını istiyordum. Yapmacık değil ama gerçekten aykırı olmak, aynı sıradan olmak gibi çalışmakla edinilen bir kişilik şekli değildi ki.
Bununla birlikte aldığım tüm cevaplarda tecrübeyi de içinde taşıyan düşünce fırtınaları vardı. Bu sorulara gelen cevaplar aslında, diğer tüm araçların çok ötesinde, iletişimin ana unsurunun yorumlar, görüşler ve eleştiriler olduğunu bana yeniden fısıldadı.
Birden, birinin diğerinden daha fazla okunduğunu gösteren sayılar değersizleşti. Birinin ötekinden daha iyi yazdığını belirten göstergeler silindi. İsimler yitti. İstatistiksel veriler yerlerini umulmadık güzellikteki dizelere/satırlara terk ettiler.
Düşünce ve proje üretmeye katkı yapmanın yollarını arayanlar, farklı söylem biçimleriyle ulaşmak istedikleri yollardaki perdeleri araladılar, yeniden çizgiler çizilirken, herkes yola devam ettiği kendi şeridinde etraflarına daha değerli anlamlar kazandırdılar.
Ve isimler yeniden yerlerini almaya başladı. Toz bulutundan resimler fışkırdı, harfler, heceler, kelimeler, cümleler ve metinler anlamlandı.
Daha önce benzerlerini okuduğumu linkini verdiğim yazıda da belirttiğim metni “İyi yazmak nedir?” soru cümlesiyle bitirmiştim. Aşağıda bu linke yapılan yorumlar özetle verilmiştir. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=174385
***
TURGUT ÇELİK, çok okunan her yazının nitelikli olmadığını belirttiği yorumunda, okuduğu çoğu bloğun bir köşe yazısı olmayı hak ettiğini ifade ederken, Ayten Dirier, Milliyet’in desteğiyle çıkarılacak uygun fiyatlı gazete-dergi gibi bir girişimin tirajının çok yüksek olabileceğine değinmiş.
HOMEROS, iyi yazının kişilerin algı, bilgi ve kültürüne göre şekillenebileceğini, yazıları okuyanın içinde, siyaset, iktisat, magazin, cinsellik, aşk, seks dâhil her konuyu bulabilmesi gerektiğini ifade etmiş. Arif ÖĞÜTÇÜ, iyi bir yazının her üründe olduğu gibi, reklam ve pazarlama için kayda değer bir ürün olmasının önemini kaydetmiş. Reha Ülkü ise, Milliyet’in en eski dünya yazarlarından, Sami Kohen'in bile üslubunu blogların etkilediğini, blogerların kamuoyu yaratmada başarılı olduklarını, internet kullanıcılarının son derece açık fikirli insanlar olduklarını, bu yüzden okunduğunu ifade etmiş.
Ümit Culduz, ilginç bulmasına rağmen yorum yapmayacağını, konuya sonra değineceğini ifade ederken, Yağmur zamanı, sadece "yazı" okuduğunu belirtmekle yetinmiş. Mamut, iyi yazmanın, bedava yazmak olduğunu, Ahmet Balcı, milletin iyi kavramlarında sorunların bulunduğunu, ALİ GÜLCÜ, herkesin “ iyi” kavramının farklı olabileceğini ifade etmişler, vakayinüvis ise bir köşe yazarının yazısının yanında yer alma fikrine pek sıcak bakmadığını kaydetmiş.
Celal ÇELİK, bazı durumlarda profesyonel yazarların daha çok hit almalarına rağmen içerik karşılaştırıldığında en çok okunan bu en meşhur yazarların ne derecede fikir tembelliğiyle, kolaycılıkla malul olduğunun ve yazılarının ne kadar içerikten yoksun bulunduğunun rahatlıkla görülebileceğini belirtmiş. Milliyet Blog kadrosunu çok güçlü bulan Alev Meisel ise, bu kadronun alenen kıyaslandığında mağlubiyetin söz konusu bile olamayacağını çok güçlü bir şekilde ifade ediyor. Basını bir kıskançlık mesleği olarak niteleyen Muzaffer CELLEK, Milliyet Blogda köşe yazarlarına taş çıkartacak kalemlerin bulunduğunu, sayfa editörleri ve köşe yazarlarının da bunun farkında olduklarını ama alternatif' istemediklerini için bunu dışa vurmakta mazur olduklarını ifade etmiştir.
***
Doğrusu internet üzerinde dolaşan yazıların mutlaka sahibine ulaştığına inananlardanım. Bunların sadece birer görüntü olduğunu düşünebilirsiniz ama suya da yazılmamakta. Belli düşüncelerin oluşturduğu kalıplar çerçevesinde yazı yazanların dahi okuyucusuyla buluştuklarını biliyorum. Öte yandan örneğin hiçbir yazılı basın metninin “iyi” bloglar kadar okunmadığını da biliyorum. Bu yüzden çok popüler köşe yazarlarının, kalıpların dışına taşarak bilgiyi cesaretiyle yoğurarak kalem oynatan blog yazarlarından öğrenecekleri çok şey olduğunu düşünüyorum.
Son günlerde güvensizlik üzerine kurulduğu besbelli olan tartışmaya odaklananların da “o” cesaretle kalem oynatan yazarlardan öğrenecekleri “küçük ama güvenilir şeyler” olduğunu demek ki sadece ben düşünmüyorum.