- Kategori
- Siyaset
CHP 97 Yıldır İktidarda-3
Tek Parti döneminde, Tek Parti İlkeleri ile temellendirilen bir Anayasa ile nasıl oluyor da hem "Siyasal Denetim"in halkın elinde olduğu, hem de "Demokratik, Özgürlükçü, Evrensel Hukuk Kriterlerine Uygun" olduğu ileri sürülebiliyor veya iddia edilebiliyor ?
...
Konuyu, anlaşılması adına biraz açalım :
Tek Parti Döneminde aylık olarak yayınlanan yarı resmi KADRO dergisinin, 1932 yılı Şubat ayı tarihli nüshasında Şevket Süreyya (Aydemir), “İnkılâp Heyecanı” başlığı ile şunları yazıyordu (günümüz Türkçesi ile) :
“…Gerek okul içinde (ve) gerek okul dışında, ilkeleri belirli (ve) tektip bir terbiye öğrenimi altında kalan bir topluluk elemanının, memleket işlerinde oy sahibi olduğu zaman, artık kendisinin gerek bilincini, gerek(se) bilinç-altını oluşturan fikir unsurlarına muhalif bir kişilik olabilmesi, ancak ruhsal bir yaratılış hatasının eseri olabilir. Ve böyle bir ortaya çıkış, bilincin kendisini oluşturan izlenimler ve hükümler dışında eser vermesi gibi; nadir, hatta mümkün olmayan bir hadise oluşturur (Canmehmet : Yani vatandaşın, kendisine “öğretilenin” dışına çıkabilmesi mümkün olmaz).
… inkılâbımızın selâmetini yarın kendilerine emanet edeceğimiz inkılâp neslinin korunmasını istiyorsak; inkılâp heyecanını, hatta sade(ce) bir ahlâk değil, yeni bir din gibi mukaddesleştirelim ! “
* * *
Yukarıdaki makalede neye işaret edilmektedir ?
“…Gerek okul içinde (ve) gerek okul dışında, ilkeleri belirli (ve) tektip bir terbiye öğrenimi altında yetiştirilecek nesillerin, bilinç-altını oluşturan fikir unsurlarına muhalif bir kişilik olabilmesi, ancak ruhsal bir yaratılış hatasının eseri olabilir... inkılâp heyecanını, hatta sade(ce) bir ahlâk değil, yeni bir din gibi mukaddesleştirelim ! “
* * *
Burada, eğitim üzerine yazılan bir makaleyi ve Mustafa Kemal Paşa'nın 1921 yılında yapmış olduğu bir konuşmadan alıntılanan kısmını aktarıyoruz :
“...Eğitim Programı Milli Olmalıdır. Her millet, çocuğunu kendi değerleri içinde yoğurarak geleceğe hazırlamaya çalışır. Milletler, varlığının korunmasında eğitimin değerini ve yerini çok iyi bildiğinden, genç nesilleri tarihine, kültürüne ve kendi aslına yabancılaştıracak zararlı etkilere karşı büyük bir duyarlılıkla korumaya önem verir. (1)
Bunun için Atatürk, 16 Temmuz 1921'de Ankara'da toplanan Maarif (Eğitim) Kongresinin açış konuşmasında Milli Eğitim Programı'ndan bahsederken :
'Toplumsal yapımızla hiç de ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilecek tüm etkilerden tamamen uzak, milli özelliklerimizle ve tarihimizle bağdaşabilen bir kültür kastediyorum' demiştir." (2)
* * *
Şimdi de 1929 yılına geliyoruz...
Konu ile ilgili olarak, 29 Eylül 1929 tarihli The New York Times Gazetesi’nin bir haberini aktarıyoruz :
“...Türk Hükümeti, İlerlemenin Gerçek Yolu Olarak Halkına Amerikanlılaşmasını Emrediyor.
(Amerika) Birleşik Devletler’in etkisi, neredeyse hiçbir Amerika’lı bunu farketmeden; Yeni Türkiye’deki, Fransa’nın (önceki) geleneksel kültür etkisinin ve Kur’an’ın ahlâki etkilerinin yerini alıyor.
Reformun çok sayıdaki gel-git dalgalarından etkilenen genç Cumhuriyet, şimdi yeni bir dönüşüm denizine girmek üzere. Kemâlist hükümet bu denize 'Amerikanizm' diyor.
Bu sonbahardan başlamak üzere, tüm Türk okullarında İngilizce öğretilmesi için Ankara tarafından emir verilmiş olması, Türkiye’de baskın olan Fransız kültüründen uzaklaşmanın önemli bir işaretidir.
Hükümetin önemli sözcülerinden ve Başkan (Mustafa) Kemal’in en yakın arkadaşlarından biri olan milletvekili Falih Rıfkı Bey, günlük resmi gazete olan Milliyet’e şöyle yazdı :
'Doğa, şehirler, bilim, bilgi ve insanların, hepsinin tamamen yeniden yapılandırılması gereken bir millette –ki bu bizimki oluyor-, Amerikanizm ama Avrupalılık değil, reformun temeli olarak vazife görmelidir. İlk adım, İngiliz dilinin geniş bir şekilde yaygınlaşması olmalıdır...
Amerikanizm dini, bize tek gerçek din olarak gelmelidir, çünkü onun ideali yaratmaktır. Amerikan Tanrısı, sokakta açlıktan ölen asalağı sevmez; çalışan ve çalışmadığı zaman da kendisine bir saray inşa eden Ford’u sever.' ” (3)
* * *
Cumhuriyet (TDK'ya göre kelime anlamı ile) "Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi" demektir.
Peki :
- Tek Parti döneminde, Milletvekillerini serbest seçimle doğrudan Halk mı seçti ? Hayır.
- Tek Parti döneminde, Anayasayı Halkın (seçtiği) Milletvekilleri mi yaptı ? Hayır.
- Bir ülkede siyasal denetim, doğrudan doğruya halkın elinde değilse; seçimler, düzenli aralıklarla ve açık olarak yapılmıyorsa, orada halkın özgür yaşadığı, adil bir yönetimin hüküm sürdüğü, gelir adaleti olduğu söylenebilir mi ?
- Cevap ? .....!
* * *
Mustafa Kemal Paşa, 16 Temmuz 1921 tarihindeki konuşmasında ne demişti ?
“Toplumsal yapımızla hiç de ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilecek tüm etkilerden tamamen uzak, milli özelliklerimizle ve tarihimizle bağdaşabilen bir kültür kastediyorum.”
Ve 1929 yılında Hükümetin uygulamayı düşündüğü Eğitim Programı nedir ?
“...Türk Hükümeti... Halkına Amerikanlılaşmasını Emrediyor.
(Amerika) Birleşik Devletler’in etkisi ; Yeni Türkiye’deki, Fransa’nın (önceki) geleneksel kültür etkisinin ve Kur’an’ın ahlâki etkilerinin yerini alıyor."
* * *
Bu karar tüm Milletimizin ve Devletimizin geleceğini ilgilendirdiği için son derece önemlidir.
- Soru : Bu değişiklik, hangi Meclis / Vekiller tarafından onaylanmıştır ?
- Daha da önemlisi, bu konuda halkın rızası alınmış mıdır ?
* * *
"CHP, 1923’ten 2020’ye kadar kesintisiz olarak iktidardadır" dediğimizde, çıkış noktası olarak ele alınan budur.
* * *
Toplum akıcıdır, Anayasa katıdır.
Anayasa, yalnızca bir grubun-çevrenin düşüncelerini ve çıkarlarını gözeterek genellenir ve üstelik de dokunulamaz hale getirilirse, bu Anayasa (açıklanan düşüncelere katılmayan) seçmenlerin (gözünde) meşruiyetini kaybeder.
“Biz bir Cumhuriyetiz / Demokrasiyiz” demek kolaydır. Milyonlarca insanla, herkesin etkili bir şekilde kendi kendini yönetmesine izin veren adil bir sistem kurmak ise daha zordur. “Cumhuriyet / Demokrasi” olduğunuzu söyleyebilirsiniz, ama bu (sizin kafanızda) ne anlama geliyor ? Önemli olan budur.
Dolayısıyla, bir anayasanın rolü, hükümetin ne yapacağını ve bundan başka bir şey yapmayacağını belirtmektir. İdeal olarak, hakları koruyacak ve asla ihlal etmeyecektir.
...
Sonsöz : Halkın tüm değerleri ile katılmadığı, halkın değerleri dikkate alınmadan yapılan bir anayasa halkın anayasası değil, güçlülerin yaptığı anayasadır.
Bu çeşit anayasalar da halkın değil, güçlülerin çıkarlarını korumaktadır.
www.canmehmet.com
KAYNAKLAR :
(1-2) EĞİTİM KALİTESİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER VE KALİTELİ EĞİTİMİN ÜRETİME KATKISI. Prof. Dr. Fahri KAYADİBİ (dip not 28: Fahri Kayadibi, Eğitim ve Öğretimin Kalkınmadaki Önemi, Diyanet Dergisi, Cilt:30, Sayı:3, Ankara, 1994,s. 79. - Dip not:29, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c.II, s. 16-17). Yazının tamamı ve daha fazlası için bakınız : https://cdn.istanbul.edu.tr/file/1CD58DF90A/49770C898B97406197945B953E03CFEB?doi=
(3) The New York Times gazetesinin 29 Eylül 1929 tarihli haberi : http://query.nytimes.com/mem/archive-free/pdf?res=980CEEDD1330E73ABC4151DFBF668382639EDE&legacy=true (erişim tarihi : Aralık 2017)