- Kategori
- Güncel
CHP kurultayı istiklal ve istikbal mücadelesi verenlerin kurultayı olacak!
"Bu hastalıklı anlayıştan CHP'yi kurtaracağım" demiş statükonun yeni hazretleri.... CHP'yi senden kim kurtaracak bakalım!
Dumanı üstünde bir Cumhurbaşkanlığı seçimini henüz atlattık bildiğiniz üzere. Yüzyılın mutabakatı, büyük uzlaşı diye şişirilip seçmenin önüne çıkartılan ve akabinde büyük hezimetle sonuçlanan 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında bu projenin uygulayıcıları (sahipleri başka çünkü) şapkayı önüne koyup düşünmek yerine, seçmeni ve gerçeği haykıran bir grup milletvekilini suçlama cihetine gitti.
Gösterdikleri adayın adını bile zikredemeyen, (emsalettin, ekmeloğlu, bilmukabele Alemdaroğlu gibi) en son Ekmel beyde karar kılarak ancak bu ayıplarından kurtulabilen muhalefet partilerinden Y-CHP 5-6 Eylülde kurultaya gidiyor bildiğiniz gibi…
Sonucu şimdiden söyleyeyim. Sonuç muhalif seslerin partiden tasfiyesi ile sonuçlanacak! Tasfiye edilmeseler bile etkisiz eleman konumuna sokularak sesleri kısılacak! Yeni CHP’yi dizayn edenlerin bu seslere tahammülü yok çünkü. Gelecekte de olmayacak!
İşbu sebeple CHP'nin 78 il başkanı olağanüstü kurultayı görüşmek üzere bir araya gelmiş. Toplantı sonrasında yapılan ortak basın açıklamasında, "Partimizi iktidara, ülkemizi geleceğe taşıyacağına inandığımız Genel Başkanımıza bu kurultayda desteğimiz tamdır demiş. Ortak metne, imza atmayanlar ise Düzce, Yalova ve Isparta il başkanları olmuş.
Baştan söyleyeyim. Bu, istiklal savaşı verenlerle istikbal savaşı verenlerin mücadelesi olacak ve ben istiklal savaşı verenlerin yanındayım. Açık ve net olarak!
Çünkü yaşanan hezimetin baş sorumluları yaşananlardan ders almak, biz nerede hata yaptık ya da yapıyoruz demek yerine seçmeni ve gerçeği haykıran birkaç milletvekilini suçlama yolunu gitti. Bu “hastalıklı” düşüncelerinden dönmek gibi de bir niyetleri yok. Ufukta da görünmüyor. Aksine susma, susturma, tasfiye etme yöntemleri olanca çirkinliği ile devam ediyor.
Genel başkanlık koltuğuna hangi ellerce yapıldığı aşağı yukarı bilinse de tam açıklığa kavuşmamış bir operasyonla oturtulan ve CHP’yi “bu hastalıklı anlayış”’! tan kurtaracağını deklare eden bir genel başkan. Hani, Siirt’te kısık sesle söylersem belki öbür taraflardan duyulmaz düşüncesi ile genel aftan söz edebilen bir genel başkan. İpleri kimin elinde belli olmayan bir genel başkan!
Yoksa Cumhurbaşkanlığı gibi adeta ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasının oylandığı bir seçimde bugüne kadar hiçbir yerde adı sanı geçmeyen, geçse de genelde Tayyipgiller familyası ile anılan, CHP seçmenin genetiğine tamamen aykırı, tamamen uzak bir ismi Cumhurbaşkanı adayı olarak getirip seçmene dayatmazlardı. Dayatırlarsa bunun asli ve yedek tek sorumlusu kendisi ve suç ortağı olur. Seçmen değil. Gerçeğin üzerini örtmeyen muhalif milletvekilleri hiç değil.
Nereden nasıl geldi bilmiyoruz. Belki kendisi biat kültürüne yatkın olabilir ama CHP seçmeni biat kültürüne yatkın değildir. Asla da olmamıştır. CHP’li seçmenden AKP’li seçmen davranışı beklemek bilimin gerçekliğine ters. Buna rağmen CHP’li seçmen o sizin düşünmediğiniz, hatta “eski” diye nitelendirdiğiniz Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için beklenenin üstünde sandığa gitmiş, oyunu vermiş ama yine de suçlanmaktan kurtulamamış, kurtulamadığı gibi inandığı ve sarıldığı değerler bir genel başkan tarafından “hastalıklı anlayış” olarak nitelendirilebilmiştir. Bu demektir ki çöpe atılacaklar listesinde altı okla ifadesini bulan cumhuriyet değerleri vardır.
İl başkanlarını kafalamakla (biraz kaba oldu belki ama zatıâlileri alınmasın bulabildiğim en uygun tanım bu) seçmenin iradesine ipotek koyduğunu zanneden bu zavallı düşünce sistematiği kısa vadede kazanacaktır belki ama uzun vadede kazanan doğruluk, dürüstlük, ilkeli siyaset olacaktır. Y-CHP diyerek bütün vasıflarından sıyrılan ne idiğü belirsiz gömlekler giyenler değil.
Bugün inandıkları değerler üzerinden yola çıkan ve yok olma, edilme pahasına kendi naçizane varlıklarını ortaya koyan Emine Ülker Tarhan, İsa Gök, Muharrem İnce ve diğer saygıdeğer milletvekilleri belki bu yarışın kaybedeni olacaklardır ama kazanmanın ve kaybetmenin göreceli olduğu değerler dünyasında yarına dair umutlarımızı diri tutacaklardır. Biz statükonun değil, o meşhur deniz yıldızı hikâyesinde olduğu gibi halkın vekillerinin yanındayız. İl başkanları istediği yere gidebilir!
DENİZ YILDIZI
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile vuran deniz yıldızlarını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:
- Neden deniz yıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler.
Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil, binlerce deniz yıldızı var. Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir deniz yıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama...