- Kategori
- Psikoloji
Complex 2
1997 LONDON
-Thomas kalkmayacak mısın sabah oldu?
-Hayır, sevgilim uyanmak istemiyorum biraz daha uyumaya ne dersin?
-Tamam sen uyu o zaman ben kahvaltı hazırlamaya gidiyorum , hazırladığım zaman seslenirim, ama sende o zamana kadar uyansan iyi edersin sensiz bir pazar geçirmek istemiyorum.
20 dakika sonra…
- Thomas kahvaltı hazır!
- Tamam geliyorum
- Günaydın canım uyanabildin en sonunda.
- Uyandım tabi senin bu güzel kahvaltını kaçırmak istemem biliyorsun.
- Bilmez miyim?
- Bugünkü planların neler?
- Henüz planım yok ama Oliver' e hafta içinden sözüm var
- Neymiş o söz tatlım?
- Bir süredir toplanmıyoruz bugün bir arada olalım istiyor.
- Güzel fikir.
- O zaman bana yardım et işlerimi bitireyim sonra hazırlanıp çıkarız olur mu?
- Olur tabi…
- ilk önce sana bir şey sormam gerekiyor. Bana doğruyu söyle olur mu?
- Ne zaman yalan söyledim sana?
- Geçen gün dışarıdan geldiğimde elinde bir fotoğraf vardı ve onunla konuşuyor gibiydin, o fotoğraftaki kimdi? Ve neden kızmışçasına söyleniyordun? sorduğumda, bana fotoğrafı bile göstermemiştin Thomas benden bir şey mi saklıyorsun sen?
- Paulin bunu konuşmasak olur mu?
- Hayır, Thomas bilmek istiyorum.
- Biz bir aileyiz! Değil mi? Mutlu bir aile… Ama sen bir şeyler saklıyorsun benden, acı çekiyor gibi bir halin vardı.
- Bunları konuşmak istemiyorum Paulin.
- Hayatında başka biri mi var Thomas?
- Hayır! Saçmalama lütfen sadece şuan istediğim şey bu konunun konuşulmaması! Hatta hiç bir zaman konuşulmaması!
- Peki, neden?
- Paulin lütfen…
- Tamam konuşmayalım ama şunu bil, eğer hayatında başka biri varsa ve bunu saklıyorsan seni hiç bir zaman affetmemi bekleme! Sakın böyle bir hata yapma Thomas, sakın!
- Saçmalama lütfen böyle bir durum yok, bu saçma düşünceyi at kafandan lütfen… Zamanı geldiğinde öğrenmiş olursun zaten şimdi bunu söylemenin bir anlamı yok
Derin sessizlik…
27 Haziran 2005
Hüzün ve yağmurun belki de defalarca kez karsılaştığı anlardan sadece biriydi tabutun etrafında toplanmış insanların görüntüsü. Ölüm saklanmıştı sanki yağmur damlalarına. Özgürce ve öylesine delicesine akıyordu ki ,siyahlığa sanki bir şeyler söylemek istiyordu. Düşler ve gerçekler... İkisinin tam ortasında yaşanan bir an karanlık ifadelerin üzüntüye karışıp gözyaşı ile birbirine dokunmasını sağlıyordu. Bu ölümün acı fotoğrafıydı ve hayat, akmaya devam ediyordu. Asılmış yüzlere rağmen her şey siyahlığı andırıyor ve siyahlık gizlenmek için bütün kırık kalplere imkan sağlıyordu.
Peder yavas adımlarla kürsüye doğru çıkmaya başlıyordu. Onun, herkesin adına söylemesi gereken iki üç cümlesi vardı dudaklarında. Kürsüye vardığında ise salondaki tüm siyahlığın gözü kulağının kendisinin üzerinde olduğunu ve dudaklarından dökülecek bir kaç cümlenin sessızce beklenmekte olduğunu fark etti. Bu yüzden acılı kalabalığı daha fazla bekletmeden yavaşça söze girdi:
- O gece düşüp hayatını kaybettiğinde hayatın bitkisi ve çizgisiydi. Ufak ölçeklerde hepimiz gerçeği görürüz ve istenirse kısa mesafelerde hayat mükemmel kılınabilinir.
Gerçekten olabilir miydi bu; hayat denen masal mükemmel kılınabilinir miydi? Peder,tüm sessizliğin üstünü bu bir kaç cümleyle adeta kapatıyordu. Konuşma sırası en yakın arkadaşı Lılı'ye gelmişti. Lili, pederin düşünceli görünen bakışları arasında kürsüye doğru ilerliyordu. Arkadaşına söyleyeceği bir şeyler vardı fakat yüzündeki ifade o kadar yürek parçalayıcıydı ki bu yaşananlara nasıl katlanacağını oda bilmiyordu. O kadar doluydu ki, ister istemez hayata karsı sitem eden bir yüz ifadesi takındı.Dudaklarını büzmeye başlıyordu. Gözleri dolu dolu bir şekilde:
- Aslında konuşmaya nerde başlayacağımı bilmiyorum. Onun için burada bulunmaktan dolayı çok üzgünüm. O mükemmel bir insandı.. Uzun sure önce tanıştığım ve o andan itibaren dostluğuyla hayatımın tümüne hitap eden mükemmel bir insandı. Buna nasıl dayanabileceğimi bilmiyorum. Yaşananlara halen inanamıyorum, sanki kabus görüyorum. Bu olmamalıydı, bu an yaşanmamalıydı. O şu an karsımda durup her zamanki sıcacık gülümsemesiyle bakıp gülümsemeliydi tebbessüm dağıtmalıydı. Hoşçakal canım arkadaşım, hoşçakal...
Zaman durmuş üzüntüden kendisini kaybetmiş sülietler tabutun etrafında onu bu son yolculuğa uğurlamaya çalışıyorlardı. Ben hayat ve ölümüm sözünün özetiydi. An tabutun etrafında onlarca hüzün dolu yüz ve siyahlık gün hem uzun hem de zor onlarca siyah karşısında bu konuşmayı yapmak, ölüm ve yaşam arasında kalmak gbı bır histi ve Lılı'nin gözlerinden bunu anlamak hiç de zor değildi. Her şey, geçmışte ve gelecekte olduğu gibi şairin elindeydi. Sıra Herry'e gelmışti konuşmak için ve ...
Devamı var!..