- Kategori
- Siyaset
Çözüm; yeni, sivil, demokratik anayasa
Hafta başından itibaren yaşanan olaylardan sonra yine ortalık toz-duman, yine insanların kafası karışık. Ne olup bittiğini anlayamayanlar kadar, ülkede kaos yaratmak isteyenlerin yaptığı propagandadan etkilenen ön yargılı insanlar da şaşkın durumda. Kafasında oluşturduğu tüm önyargılara rağmen “yetti artık! Ne olacaksa olsun!” noktasına sürüklenen insanlar, giderek daha çok umutsuzluğa ve şaşkınlığa düşüyor.
Bir yanda; “darbe yapmayı düşünenler, binlerce sayfalık raporlar yazıp kendilerini riske edecek kadar aptal mıdır?” Diye düşünenler. Diğer yanda; “ateş olmayan yerden duman çıkmaz, savcıların elinde mutlaka yeterli kanıt ve belge vardır ki, bu kadar insanı sorguya alıyorlar!” Diye düşünenler.
Daha çok da, ”tüm bu olaylar AKP iktidarının ülkeye dayatmaya çalıştığı İslami yönetim tarzını savunanlarla, laik cumhuriyeti savunanlar arasında yaşanan bir güç savaşıdır.” Biçiminde özetlenebilecek bir yaklaşım. Bu ülkede kendisini devletin sahibi sayan asker-bürokrat kesim, elindeki bu müthiş gücü ölünceye kadar kullanma hakkı olduğu fikrinden kurtulmadıkça, iktidarda hangi parti ya da siyasal güç olursa olsun bu mücadele bitmeyecektir. Bu elit grubun elinde her zaman” devletin bölünmez bütünlüğü, cumhuriyetin korunması” gibi yapay bahaneler olacaktır.
Bugün Ergenekon davasının avukatlığına soyunan, AKP’ ye muhalefet adına, yapılacak her türlü demokratik değişim ve dönüşüme karşı duran Baykal’ ın CHP si iktidarda olsa ve yarın bu grubun çıkarlarına dokunacak uygulamalar, yasal düzenlemeler yapmaya kalksalar, hiç kuşkunuz olmasın onları da düşürmek için darbe planları yapmaya hazırdırlar. İşin özü, tüm bu kavram kargaşaları, iktidar kavgaları, yasal olmayan uygulamalar ve hukuksuzluğun temelinde 12 eylül mirası, vesayetçi anayasa vardır. Bu anayasa değişmeden, yerine tüm toplumu kucaklayacak, ortak mutabakatla hazırlanmış yeni, sivil, demokratik bir anayasa yapılmadan bu anlamsız kavga da, otuz yıldır halkımızı mutsuz ve umutsuz bırakan terörde, çıkar çekişmeleri de bitmez. “AKP iktidarında böyle bir anayasa değişikliği olmaz” gibi gerekçeler ileri sürenler, inanın aslında” anayasa değişmesin, bu statükocu yönetim anlayışı ve bu kaos devam etsin “ demek istemektedirler. Ancak toplum genelinde ortak bir beklenti varken, 12 eylül anayasasını savunuyor görünmemek için mahcup biçimde bu tür saçma gerekçelerin ardına sığınıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki, demokrasi bir yaşam biçimidir ve tüm toplum içindir. Benim işime geldiği zaman ve bizimkiler istediği anda ya da başkan ve adamları lutfettiği zaman demokrasi olmaz! Demokrasi; her şeye rağmen ve her koşulda, hepimiz için, olmazsa olmaz, ekmek gibi, su gibi yaşamsal bir ihtiyaçtır. Kimsenin iznine, inayetine, vicdanına bağlı bir olgu hiç değildir. Ülkemizde gerçek anlamda bir demokrasinin yerleşebilmesi de ancak; yeni, sivil, demokratik bir anayasayla mümkündür. “Bu hükümetle olmaz, bu işi yeni parlamentoya bırakmak gerek” gibi gerekçelerle yeni anayasa yapılmasına karşı duranlar yarın bu seçim ve siyasi partiler yasasıyla yapılacak bir seçimin ardından oluşacak parlamentoya nasıl güvenecekler, anlamak mümkün değil.
Toplumun tüm kesimlerinin temsil edilmediği bir parlamento ne kadar meşru sayılabilir?
ayhanongun@gmail.com
Bir yanda; “darbe yapmayı düşünenler, binlerce sayfalık raporlar yazıp kendilerini riske edecek kadar aptal mıdır?” Diye düşünenler. Diğer yanda; “ateş olmayan yerden duman çıkmaz, savcıların elinde mutlaka yeterli kanıt ve belge vardır ki, bu kadar insanı sorguya alıyorlar!” Diye düşünenler.
Daha çok da, ”tüm bu olaylar AKP iktidarının ülkeye dayatmaya çalıştığı İslami yönetim tarzını savunanlarla, laik cumhuriyeti savunanlar arasında yaşanan bir güç savaşıdır.” Biçiminde özetlenebilecek bir yaklaşım. Bu ülkede kendisini devletin sahibi sayan asker-bürokrat kesim, elindeki bu müthiş gücü ölünceye kadar kullanma hakkı olduğu fikrinden kurtulmadıkça, iktidarda hangi parti ya da siyasal güç olursa olsun bu mücadele bitmeyecektir. Bu elit grubun elinde her zaman” devletin bölünmez bütünlüğü, cumhuriyetin korunması” gibi yapay bahaneler olacaktır.
Bugün Ergenekon davasının avukatlığına soyunan, AKP’ ye muhalefet adına, yapılacak her türlü demokratik değişim ve dönüşüme karşı duran Baykal’ ın CHP si iktidarda olsa ve yarın bu grubun çıkarlarına dokunacak uygulamalar, yasal düzenlemeler yapmaya kalksalar, hiç kuşkunuz olmasın onları da düşürmek için darbe planları yapmaya hazırdırlar. İşin özü, tüm bu kavram kargaşaları, iktidar kavgaları, yasal olmayan uygulamalar ve hukuksuzluğun temelinde 12 eylül mirası, vesayetçi anayasa vardır. Bu anayasa değişmeden, yerine tüm toplumu kucaklayacak, ortak mutabakatla hazırlanmış yeni, sivil, demokratik bir anayasa yapılmadan bu anlamsız kavga da, otuz yıldır halkımızı mutsuz ve umutsuz bırakan terörde, çıkar çekişmeleri de bitmez. “AKP iktidarında böyle bir anayasa değişikliği olmaz” gibi gerekçeler ileri sürenler, inanın aslında” anayasa değişmesin, bu statükocu yönetim anlayışı ve bu kaos devam etsin “ demek istemektedirler. Ancak toplum genelinde ortak bir beklenti varken, 12 eylül anayasasını savunuyor görünmemek için mahcup biçimde bu tür saçma gerekçelerin ardına sığınıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki, demokrasi bir yaşam biçimidir ve tüm toplum içindir. Benim işime geldiği zaman ve bizimkiler istediği anda ya da başkan ve adamları lutfettiği zaman demokrasi olmaz! Demokrasi; her şeye rağmen ve her koşulda, hepimiz için, olmazsa olmaz, ekmek gibi, su gibi yaşamsal bir ihtiyaçtır. Kimsenin iznine, inayetine, vicdanına bağlı bir olgu hiç değildir. Ülkemizde gerçek anlamda bir demokrasinin yerleşebilmesi de ancak; yeni, sivil, demokratik bir anayasayla mümkündür. “Bu hükümetle olmaz, bu işi yeni parlamentoya bırakmak gerek” gibi gerekçelerle yeni anayasa yapılmasına karşı duranlar yarın bu seçim ve siyasi partiler yasasıyla yapılacak bir seçimin ardından oluşacak parlamentoya nasıl güvenecekler, anlamak mümkün değil.
Toplumun tüm kesimlerinin temsil edilmediği bir parlamento ne kadar meşru sayılabilir?
ayhanongun@gmail.com