Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '13

 
Kategori
Gezi Rehberleri
 

Dağa kaçtım - Tire'de Ovacık ve Karaçamur yaylarına yürüdük

Dağa kaçtım - Tire'de Ovacık ve Karaçamur yaylarına yürüdük
 

Karaçamur Çöğeni


Tire’nin sırtının dayadığı Aydın Dağları’nın üstünde yer alan Karaçamur Yaylası’nı, ilk kez Tireli dostum Hasan Doğan ile 2007 yılında bir kış günü Dallık’dan Dibekçiler’e giden asfalttan ayrılarak ulaştığımız Karasakal Yörüklerinden Eşref kardeşimizin dağ başındaki evini ziyaret ettiğimizde, yer ocağındaki közün içinde pişen kestanelerimizi yerken işitmiştim. Kayaların üstünden sekerek bir anda karşıki tepelere ulaşan Eşref’i mitolojide kırların ve çobanların tanrısı keçi ayaklı Pan’a benzetmiştim. Ayağındaki cızlavakla (kauçuktan yapılan, altı tamamen düz, mes gibi ayağa geçen bir tür ayakkabı) her tarafı keskin jilet gibi çentiklerle dolu mika şist kayaların üstünde bizim için imkânsız bir yolculuktaydı sanki. Orta Asya bozkırlarından Batı Anadolu’ya dek ulaşan bin yıllık bir göçün genetiğini taşıyan dağlardaki bu torunlar, son 50 yılda yerleşik hayata geçtiler ve Aydın Dağları’nın yüksek düzlüklerinde yada derin vadilerinde yaşamaya devam ettiler.

 

Yürüyüş rotası 15km

 

İşte bu dağlardaki köylerden birisi de Dallık yoluyla ulaşılan Dibekçiler köyüdür. Dibekçiler, kuzeyden güneye doğru sürekli derinleşen bir vadi boyunca vadinin doğu yamacına saçılmış evleri ve yamaçlarda açılmış verimli bahçeleriyle çok geniş bir alana yayılmaktadır. Çevredeki diğer köylerin çıkış noktası; bir anlamda anası konumunda olan Dibekçiler köyünün, giderek derinleşen bu vadinin yamaçlarındaki görünümü eşsizdir.

 

 Karaçamur ve vadi

 

Horasan’dan sökün edip Anadolu’da soluklanan ve sonunda Ege Denizi’nin kıyısında sonlanan bu dramatik göçün son temsilcileri, büyük ihtimalle fikri ve askeri önderlerinden biri olan Çaldede’nin makam mezarının bulunduğu dağın eteklerinde konumlanmış bu köyde ve çevresinde yaşamaktadırlar. Mikaşist kayaçlardan oluşan yalçın dokusu ve 2000 metrelerdeki zirvesi ile çok uzaklardan görülebilen dağın zirvesine Aydın Dağları’nın iki yakasına saçılmış onlarca köyden kalkıp gelen Türkmenlerin torunları, her yıl Eylül ayının ilk Pazar günü büyük bir inat ve adanmışlıkla bir ritüeli gerçekleştirmek üzere tırmanırlar. Bu törensel olayın adı Çaldede Mahyası’dır ve ne yazık ki; göçle bu coğrafyaya ulaşan bu kültürün son temsilcisidir diyebiliriz.

 

Çaldede

 

“13.yy.da Batıya doğru ilerleyen Türklerin göçü Ege Denizi kıyılarında son buldu. Horasan’dan başlayıp Anadolu topraklarına kadar devam eden bu destansı yolculukta Türk boylarına Şaman dini önderler rehberlik ettiler, yol gösterdiler. İslami etkilerin başlangıç aşamasında bu topraklarda gelişen olayların kara kutusu durumundaki Tire’de, bu çileli göç hikâyelerinin günümüze taşındığı törensel anlar hâlâ halkın hafızasında yaşamaktadır. Yüzyıllar süren alt üst oluşlar sonrası; bir şekilde Aydın Dağları’nın doruklarına çekilmiş göçerlik dönemi ritüelleri, yılın belli dönemlerinde yöre insanları tarafından hatırlanmaktadır. Yörede düzenlenen bu anma törenlerine Mahya Şenlikleri adı verilmektedir. Yakın zamana kadar Tire’nin sırtını dayadığı Güme Dağı’nın yamaçlarında yer alan Cambazlı ve Büyükkemerdere köyündeki Sarı İsmail Dede Mahyaları bu türden şenliklerdi.

 

Bu Mahyalar; Aydın Dağları’nın, Batı’ya ilerleyen Türk boylarının denize doğru sürgit devam eden tarihsel yolculuğunda, konakladıkları son zirvelerden biri olduğunun kanıtı gibidir. Ne yazık ki, ülkenin ekonomisi ve sosyal yaşamının değişime uğraması sonucu, dağların zirvelerindeki Yörük gelenekleri giderek aşındı ve daha yükseklere çekildi.

 

Yörükler, şimdi Batı’ya doğru gerçekleşen büyük tarihsel göçün sosyal ve dini önderlerini ancak zirvelerin bulutlarla buluştuğu noktalarda anmakta ve Mahya şenliklerini artık oralarda düzenleyebilmektedirler. Bu mahyalardan biri de Aydın Dağları’nın yükseklerinde yer alan Dibekçiler yaylasında düzenlenen Çal Dede Mahyasıdır. Dibekçiler yaylasına ulaşmak için, önce Tire – İncirliova yolundan Büyükkemerdere Köyü istikametine sapmak, bu köye ayrılan sapağı da geçince dağa doğru tırmanan şose yolu takip etmek gerekir. Her yıl Eylül ayının ilk Pazar günü Dibekçiler yaylasında Çal Dede’nin (büyük ihtimalle) makam mezarının bulunduğu tepenin eteklerinde yer alan su kaynağının etrafında, hayat bulmuş çınar ağaçlarının gölgesinde, iğne atsanız yere düşmeyecek bir kalabalık toplanır. Yolu alabildiğine zorlu, binbir virajla kıvrılarak tırmanılan bu kutsal mekâna Aydın Dağları’nın iki yakasından; İncirliova’nın, Tire’nin köylerinden binlerce insan akın eder. Yüzyıllardır devam ede gelen bu geleneğin sırrı, Horasan Erenlerinin Orta Asya bozkırlarından başlayıp batıda denizin kıyısında sonlandığı an’a kadar doğudan batıya doğru sürüp giden yüzlerce yıllık bir göç öyküsünün girdabındadır. Yakın geçmişe kadar Çaldede’ye yapılan bu yolculuk yaya olarak gerçekleştirilirmiş. Sanki antik çağda bölgedeki kentlerin kutsal tapınaklarına doğru kilometrelerce süren çileli hac yürüyüşleri gibi…” İbrahim Fidanoğlu; Tire’de Çaldede Mahya Şenlikleri; İzmir Tarih ve Toplum Dergisi; Haziran 2008

 

Sabah saat 10’da Tire’deki dostlarımızla buluşup Dallık yoluyla Dibekçiler Yaylası’ndaki Söğüt Gediği mevkiinde arabamızı bıraktık. Rakım 1265 metre; hava sıcaklığı bu noktada 15 derece, hava kapalı ve yağmura gebeydi. Saat 10.15 gibi yürüyüşe başladık. Asfalttan ayrılarak sola doğru Ovacık Yaylası yönüne döndük ve toprak yoldan yürümeyi sürdürdük. Geriye dönüp baktığımızda; doğu batı ekseninde, geçen yıl Pers Satrapı Gamersos’un Kalesi’ni aradığımız Fesattepe, Aydın Dağları üzerinde bütün heybetiyle yükseliyordu. Yürüdüğümüz parkur beklentimizin tersine yeşillik değildi. Ormancıların teşvik ettiği, hatta çukurlarını kazdığı dağlara binlerce ceviz fidanı dikilmişti. Tapu verilmeyen bu arazilerin şimdi “2B” uygulaması doğrultusunda köylüye satılması gündemdeymiş. Ancak, köylünün anlattığı kadarıyla bunu alacak para da onlarda mevcut değilmiş. Dolayısıyla, parayı verenin düdüğü çalacağı bir sistemde bütün korkuları, yüzyıllardır yaşadıkları ve geçimlerini sağladıkları bu toprakları bir şekilde kaybetmek diyebiliriz. Bunları da akşamüstü evlerine konuk olduğumuz Dibekçi köylülerinden dinledik.

 

Yürüyüş haritası

(Haritayı farenin sol tuşuyla tutup gezebilir veya sağ üst köşedeki "Earth" düğmesini tıkladıktan sonra farenin tekerleğine basıp döndürerek yükseltileri görebilirsiniz.) 

 

 

Veli amcanın kuzuları

 

Yürüyüş boyunca gevenler, sapsarı çiçeklerinden katırtırnakları ile akraba olduğunu düşündüğümüz çöğen otları, porutlar, limon kekikleri, böbreklere iyi geldiği söylenen ve yöresel ağızda kırk kilit adı verilen ve deniz börülcesini andıran otlar, mor çiçekleriyle adaçayları, yörede yarpuz yada narpuz da denen yaban naneleri ve cevizlikler bitki örtüsünün en sık rastlanan unsurlarıydı.

 

Yazan ve Fotoğraflayan: İbrahim Fidanoğlu

Düzenleyen: M.YC

 
 
 
Toplam blog
: 140
: 882
Kayıt tarihi
: 02.09.12
 
 

  Ben ve iki eski dostum; bilgi dağarcığımızı doldurabilmek ve şehrin keşmekeşinden uzaklaşab..