Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '06

 
Kategori
Haber
 

Devlet adamları anı da yazmalı günce de tutmalı

Devlet adamları anı da yazmalı günce de tutmalı
 

Anı subjektiftir. Günlük tutma ise daha objektif. Her ikisi de olayları ve olguları açıklar. Bir " devlet adamı "nın kaleminden çıkmışsa eğer; önemi daha da artar. Belli bir tarih kesiti hakkında iç bakışla pek çok şeyi de açıklar. Anılar, araştırmaları tamamlar, günce'ler, incelemeleri güçlendirir. Ancak bizde devlette etkin görev yapanların her iki anlamda da alışkanlıklarının çok gelişkin olduğu söylenemez.

Öte yandan, anı yazmak belki bir yana ama günce tutmak, toplumu bilgilendirme, olayları açıklama ve anlamlandırma açısından büyük yararlar sağlayabilir. Bu da belki bir ödevdir. O önemli görevlerin sosyal sorumluluk boyutunu berkiten bir görevdir.

Demokrasileri gelişmiş toplumlar "açık toplum" olmaya doğru evrilmişse, biraz da gerçeğin bilgisine ulaşmadaki kolaylaştırıcı yollardandır. O yolların açılması, devlet adamının kamu alanının kapılarını vatandaşa açması kadar, kaleme aldığı -ya da aldırttığı- anılarını ve/veya güncelerini, dilediği ama çok geç de olmayan bir tarihre halkla paylaşmasına da bağlıdır. Bu, bizde pek rağbet görmez. Peki neden?.

Bunun da başlıca nedenleri; ketum bir devlet yönetimi anlayışının oluşturduğu gelenekler, açık toplum olamayışı da şekillendiren yasaklama eğilimleri, devlet sırları kavramının elli yıldan da derinlere gömüldüğü bir anlayış ve en geçerli eğitimleri almış olsalar bile bireylerin sosyalleşmlerini kapalı ortamlarda ikmal etmiş olmalarıdır.

Dahası "yükseldikçe", "içine kapanma" refleksi de artar. Görevin gerektirdiği kadar ölçülü olmak elbette çok önemlidir. Ancak iletişim çağında, hele ki görev dönemlerinden sonra toplumu bilgilendirme çabalarını akamete uğratacak kertede edilgen bir tutum, demokrasi açısından da yarasızdır. Böylesi durumlarda ya "fısıltı gazetesi" baskıya girer ya da propagandist söylenceler piyasaya sürülür.

Bu durumun bir de toplumsal boyutu var: ne yazık ki, sözel kültür galabe çaldığında, hele ki tekelleşme her alanda yaşanıyorsa, bir de üstüne yasaklar daha yasaklanmadıysa; toplumun gerçeğin bilgisini talep etme katsayısı da gelişkin değildir. Toplum, bilgiyi birinci elden talep etme ve tüketme anlamında ortak bir belleğe ve yönelime de kolay kolay sahip değildir...Eski devlet adamlarının kitaplarının değil de daha çok da "veciz" sözlerinin havada uçuşması biraz da bundan değil midir? Keşke farklı olaydı!. Okullarında okuma alışkanlığı kazandıralamayan bir toplumda devlet adamı mertebesine yükselindiğinde de bu alışkanlıkların tamamlanması güç olmakta ve okumanın ikizi ve daha sofistikesi olan "yazma" yönelimi ve dürtüsü de kolaydan gerçekleşemez. Bu maliyetli bir suskunluk, bedelli bir tutsaklıktır.

Örneğin şu "Ermeni iddialarının sav-cılığına soyunanları" silahsız bırakacak en iyi yöntemlerden biri de dönemin devlet adamlarının anıları veya günceleri olabilirdi. Kaldı ki 'resmi tarih alanı dışında' bu anlamdaki savlarını temellendirmeye çalışanlara karşı da, gayrıresmi tarihten karşı tezler olarak düzenlenebilirdi.. Buna katkıda bulunabilecek pek çok üniversite mensubu ve bu konularda kendi mesleklerini de geliştirmeye özlem duyan bir çok bağımsız araştırmacının bulunduğuna inanıyorum.

İsmet Paşa günce tutarmış. Aynı alışkanlığın Ecevit'de olmasını beklerim. Demirel ne yaptı bilemem. Diğerlerini pek merak etmem. Yakın tarihte "başa oynayan" siyaset adamı çoğaldıkça devlet adamı sanını taşımaya layık bir çapın alanı da daralmaktadır. Ancak doğrusu Ecevit'inde (şimdi merhum ama yazdıklarıyla yaşayacağı düşünüldüğünde) ve Demirel'in de bu topluma söylecekleri çok şey olduğu düşüncesindeyim. Hatta o arada Kenan Evren'in de bir dönemi daha net ortaya koyacak yayınları desteklemesi ve belki sonrasında hemen bunların 'yayımlanacaklarının' boyutunu da demokratik standartlara uygun olarak genişleterek hazır etmesi beklenebilirdi. Semra Hanım (Özal) belki eşinin anıları ve varsa güncesi üzerinde yoğunlaşmaya zaman ayırarak, hem eşinin anısına saygın bir katkı hem de topluma hizmet sağlayabilirdi. Bunlar belki zamanla yapılabilir.

Bu türden anı veya güncelerin bir ucundan belki de dolaylı olarak kesişeceği tarihsel kesitler de vardır: Devletin yabancı kaynaklar tarafından kuşatılmaya çalışıldığı iddialarından tutun, Kontrgerilladan Susurluk'a, Muammer Aksoylardan Uğur'lara, Ahmet Tanerlerden Eşref Bitlis paşalara karanlık cinayetler ile Maraştan Madımak kıyamına kitlesel katliamlar hakkında belli bir ipucuna gidecek anahtarların kodları da o anılardan veya güncelerden çıkarılabilir. Bunun elbette görevi bu olumsuzlukları önlemek olanların işleyebileceği ve aşama aşama sır sayılacak boyutları -yine devlet ve halk yararına- bir süre daha kamu oyundan sakınılabilir ama topluma ve özellikle siyasilere örnek olacak boyutları da yayımlanabilir.

Demokratik, açık bir toplum, hukuk devletinin halka daha çok mal edilmesi, güvenliği ve özgürlükleri bir diğerine feda etmeyen bir iklim, devlet adamlarının devletlerine de halklarına da karşı sağlamaları gereken değerlerdir.

O kıvama anı ve günce ile doğrudan katkı yapmak ve o yolla da daha çok anılmak ve gündemde kalmak da olasıdır.

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..